10 Kasım 2024 Pazar
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

16 Kasım Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

16 Kasım Medyanın Halleri

EKREM İMAMOĞLU’NUN PLANI

Abdülkadir Selvi - Hürriyet

Özgür Özel’in en büyük şansı Ekrem İmamoğlu. Çünkü onu CHP Genel Başkanlığı’na seçtirdi. Özgür Özel’in en büyük şanssızlığı ise Ekrem İmamoğlu. Çünkü onun emanetçi olarak algılanmasına neden oluyor. Hatay gezisindeki tablo da bunu doğruluyordu. Adeta eş genel başkan gibi bir havası vardı. Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel arasında bir güç savaşı kaçınılmaz. Ama bu olay ne zaman olur belli değil. Çünkü bir köyde iki muhtar olamazken bir partide iki güç odağı olur mu? Zaten Ekrem İmamoğlu’nun Özgür Özel’e tam güvenmediği söyleniyor. İmamoğlu’nun, “Özgür Özel genel başkan adayı olduğu halde Grup Başkanlığı’nı bırakmadı. Yarın CHP Genel Başkanı olursa koltuğu bırakmaz” dediği kulağıma gelmişti. Ekrem İmamoğlu işini şansa bırakmayan birisi. Özgür Özel’le ilk pazarlığı kurultay gecesi ortaya çıktı. Parti Meclisi için 22 kişilik bir liste verdiği söylenmişti. Hatta PM listesi üzerindeki anlaşmazlıkları nedeniyle seçimlere geçilmesi 3 defa ertelenmişti. Ekrem İmamoğlu istediği isimleri PM’ye soktu. Sonra ikinci adım geldi. CHP genel başkan yardımcılarının belirlendiği toplantıya damgasını vurdu. Kendisine en yakın isimler olan Özgür Karabat’ı Genel Sayman, Gökan Zeybek’i Yerel Yönetimlerden Sorumlu, Ensar Aytekin’i Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı yaptı. Selin Sayek Böke’nin Genel Sekreterliğe getirilmesini sağladı. Disiplin Kurulu ise tamamen İmamoğlu’nun istediği isimlerden oluştu.

YAPTIRIMLAR KÜRESEL TİCARETTE ‘HAKSIZLIĞI’ ARTIRIYOR

Kerem Alkin - Sabah

Önde gelen kimi ülkelerin çıkarları doğrultusunda uygulamaya çalıştıkları yaptırımlar, yaptırıma maruz kalan ülkenin ekonomik açıdan ayakta kalabilmek için dünyaya ihraç ettiği ürünlerini küresel pazara normal değerinin en iyi koşullarda yüzde 10 daha düşüğü bir fiyatla sunmasına sebebiyet vermekte. Bu oran, yaptırımların boyutlarına bağlı olarak yüzde 30'ları dahi bulabiliyor. Bu durumda, yaptırımlara isteyerek uyan veya istemeden uymak zorunda olan ülkeler doğal olarak yaptırıma maruz ülkeden bu derece maliyeti düşürülmüş ürünleri al(a)maz iken, söz konusu yaptırımlara uymayan ve kendisine söz geçirilemeyecek olan ülkeler hammadde, ara mamul veya nihai ürünleri 'haksız rekabet' oluşturacak bir avantajla temin edebiliyorlar. Bu nedenle, BM kararı olmadan, kendi inisiyatifi ile yaptırım uygulamaya kalkan ülkelerin şunu anlaması gerekiyor: 'Günün sonunda, bu tür uygulamalar küresel sistemde haksızlığı derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor.' Daha da sıkıntı veren yönü, zaten zar zor yürüyen küresel düzene duyulan güveni de yerle yeksan ediyor. Oysa, küresel tedarik zincirinde yeniden yapılanma arayışlarının gündemde olduğu böyle bir konjonktürde, belirli coğrafyalara veya belirli ülkelere bağımlılığın küresel sistemde sorgulanması gerekiyor ise, daha baştan 'keyfe göre' tasarlanmış olan bu tür yaptırımlar, yine küresel sistemde ciddi avantajı olan bölgelerin ve ülkelerin lehine işliyor. 3 sene, 5 sene, 10 sene sonra geriye dönülüp muhasebesi yapıldığında, 'keyfe göre' yaptırım uygulamış ülke dahi, aslında kendi aleyhine de bir sürece imza attığını görüyor. Çok taraflı sisteme güveni yeniden tesis etmek gerekiyor ise, birilerinin başını ellerinin arasına koyup iyi düşünmesi gerekiyor.

BÖYLE ‘MALLARI' DA BOYKOT ETMEK LAZIM!

Hikmet Genç - Akşam

Dün, "Irak'ta, Suriye'de, Libya'da ne işimiz var?!.." diyenler bugün, "Filistin bizim davamız değil" diyor. 'Katliama son' de, 'bebek kanı akıyor' de, tarafını belli et, yangına bir damla su taşı.., diyorsun.., "Olmaz, onlar Arap, onlar Müslüman..." diyor. 'Boykot et' diyorsun. "Olmaz, biz laikiz!.." diyor... Vakti zamanında tarlamızı nasıl sürmüşlerse!? Ortalık mebzul miktarda Siyonist çocuğu kaynıyor!.. Binlerce kilometre öteden onca Batılı şarkıcı, oyuncu, aktör konserlerinde gösterilerinde Filistin bayrağı açıp İsrail'in katliamını protesto etti. 'Hayat hakkı, insanlık onuru' dedi. Nerede bizim sanatçılar?.. Mesela bizde, ağaç için elinde kaz ile poz veren "sanatçı müsveddesi" kaşalotun hiç mi vicdanı sızlamıyor? Ölen bebekler Arap, anneleri babaları laik değil diye mi? Sanatçı dediğin halka 'mâl' olur. Halka rağmense 'mal'dır o... Böyle 'malları' da boykot etmek lazım!

HERKESİN BİLDİĞİ SIR

Nedret Ersanel - Yeni Şafak

Krizle birlikte ‘herkesin bildiği sır’rın alenen tartışılır olması, bölgede ‘yayılma potansiyeli’ açısından ele alınmalıdır. İsrail’in sahip olduğu ama resmen kabul etmediği, ilgili uluslararası anlaşmalara da üye olmadığı, nihayet diğer ülkelerin de şimdiye kadar başlarını başka yöne çevirdiği ‘nükleer varlıklar’ konusu artık Ortadoğu’nun sayısız sorununa eklenmiş bulunuyor… İsrail nükleer silah konusunda bir depoya sahipken, bu yoldaki başka girişimler yaptırımlar/tehditler altındayken, şimdi kriz nedeniyle, resmileşme yoluna giren İsrail nükleer silahları karşılığında Türkiye veya başka ülkelerin de, ‘biz de yapıyoruz’ diyebileceği çetrefilli bir küresel kriz alanı daha açılmış görünüyor. Tel Aviv’in, patavatsız bakanına bu denli kızmasının sebebi odur. Bölge ülkelerinin, İsrail’i dünyaya yalan söyleyerek bu silahları edinmiş ülke olarak kayda geçirip, dahası, hamilerini bu iki yüzlülüğe katarak, nükleer silah kontrol anlaşmalarından imzalarını düşürmeleri zor değil. Kaldı ki, küresel-bölgesel güvenlik anlaşmalarından çekilmeyi Batı’nın yeni trend haline getirdiği anımsanırsa… Keza, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Eylül 2019’da zikrettiği, “Birlerinin elinde nükleer başlıklı füze var, bir tane iki tane değil. Ama benim elimde nükleer başlıklı füze olmasın! Ben bunu kabul etmiyorum” sözleri de öyle…

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SEVAN’IN İPİNE SARILANLAR…

Özay Şendir - Milliyet

Nişanyan’ın kullanma ihtiyacı duyduğu özel hayat yalanlarına açıklama getirmek tartışmayı yanlış yerde tutmak olur ama en azından “Hep kız çocuklarını evlat edinmiş” dediği Mustafa Kemal Atatürk’ün Kafkas Cephesi’nde evlat edindiği Abdürrahim Tuncak ve Yalova’da evlat edindiği Sığırtmaç Mustafa’yı yazmak bile yeterli olacaktır saçmalığı anlatmaya... Sevan Nişanyan’ın Mustafa Kemal Atatürk’e karşı giriştiği saldırıya en büyük desteği veren hesaplar için de söylenmesi gerekenler var. Dini referanslarla bu saldırıya destek verenlerin Nişanyan’ın 2013’te benzer ve daha ağır bir suçlamayı peygamberimiz Hz. Muhammed’e yönelttiğinden ve yargılandığından haberleri yoktur tahminen. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” bu coğrafyanın değişmez ucuzluğu oldu her zaman. Kime destek verdiğine bakmaz, onun kulaktan dolma bilgilerle başka nelere saldırdığını araştırmazsan hiç istemediğiniz bir yerde bulursunuz kendinizi.

Son Dakika Haberleri