17 Aralık Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları
BİR YOL DAHA VAR!..
Nedret Ersanel/Yeni Şafak
En büyük kart orada duruyor!
Ukrayna savaşının anlamını hakkınca sindirdiysek sır orada…
Bugün Ukrayna’yı kimin kışkırttığı, beslediği, Rusya’ya saldırttığı, iki ülkenin yakınlaşma adımlarını nasıl bozduğu, Avrupa’yı alet ettiği, umutları kalmasın diye Kuzey Akım’ı kimin havaya uçurduğu-çok detayı var ama onları TBMM’nde İsveç’in NATO üyeliği kabul oylaması yapılacağı zamana saklıyorum-artık belli…
Batılılar da (bizdeki Batıcılar hariç) adlı adınca ve her gün bunları ABD ve İngiltere’nin yaptığını yazıp, söylüyorlar. Yani Ukrayna’da her iki taraftan ölen on binlerce “çocuğun” katili bu ülkeler ve NATO!
Buraya kadar tamam mı?
Peki, ABD bunu niye yaptı? Hedefi neydi? İngiltere ve NATO niye yaptı? Amaçları neydi?
Ukrayna, NATO’nun genişleyip genişlemeyeceğini gösterecekti. Tek kutupluluğun, yani küresel Amerikan hegemonyasının devam edip etmeyeceğinin işareti olacaktı!
Bugün yapılan Doğu-Batı tartışmalarının, Tek Kutup-Çok Kutup gerilimlerinin özü bu kadar işte. (Hiçbir yerden anlaşılmıyorsa, Biden’in son aramasında, bebekler ölürken Gazze’yi kerhen konuşup, İsveç, yani NATO diye tutturmasından anlayın.)
Bir imzaya kalmış İstanbul Anlaşması’nın sabote edilmesinin sebebi budur. O gün sadece ‘acil ateşkes’ değil, kesin barış sağlanabilir, binlerce insan, şimdi neredeyse yok olan Ukrayna kurtulabilirdi. Savaşın Avrupa’ya ve dünyaya ağır faturası hiç çıkmazdı…
Bilerek bozdular çünkü risk altında olan varoluşlarıydı! Bugün Kiev, Rusya karşısında geriliyor ve hemen herkes kesin yenilginin yaklaştığını izleyebiliyor. ABD de dahil İngiltere de dahil. Fakat hâlâ bırakmıyorlar. “Son Ukraynalı ölene kadar” lafı odur. Çünkü mesele bir iki ülkenin, vatandaşları ile birlikte haritadan silinmesi değil. Tek Kutup, iktidarları çöküyor…
Öte yandan, İsrail sorunu/Gazze krizi, kutuplar savaşının Doğu lehine gelişimini ve belki de sonuçlanmasını kolaylaştırdı…
VURUN ABALIYA
Melih Altınok/Sabah
Ne var ki mesele reklamsa ekranlarda ülkenin nasıl yönetilmesi gerektiğinden sezaryen doğumun inceliklerine kadar her konuda yorum yapan, norm koyan, ahlaki olana işaret eden herbokolog ekran yüzü avukatlara niye gıkınız çıkmıyor? Onların yaptıkları mesleğe zarar vermiyor mu, reklam sayılmıyor mu?
Kamuoyunda tartışılan sansasyonel davaların tarafları niye onlara koşuyorlar, büyük davaları, danışmanlık hizmetlerini nasıl kapıyorlar sanıyorsunuz?
Hukuki bilgi ve deneyimleri sayesinde değil tabii ki. Onları cazip kılan, büyük davaları mahkeme salonu yerine sosyal medyada karara bağlama konusundaki girişkenlikleri, sergiledikleri acarlıkları.
Karşı tarafı duruşmada alt edemeseler de kamuoyu önünde rezil rüsva ederler vallahi!
Hukuka, yargıya, savunmaya güveni sarsan, adalet mekanizmasını yozlaştıran, magazinleştiren bu mekanizmanın aktörlerinin yanında şuncacık görgüsüzlük ya da adına ne derseniz deyin çok masum kalıyor.
HAYDARPAŞA
Melih Aşık/Milliyet
Yapımı sadece iki yıl (1906 - 1908) sürmüştü. 13 yıl önce yandı. 6 yıldır restorasyonu sürüyor.
Bu restorasyon ve çevresindeki arkeolojik kazılar ne zaman bitecek? Bitince Haydarpaşa Garı ne tür hizmet verecek? Bilinmiyor...
Yurtsever insanlardan kurulu Haydarpaşa dayanışması ‘mutlaka gar kalmalı’, diyor. Bu yiğit insanlar her hafta Gar’da toplanarak tarihi yapının otele, AVM’ye vs. dönüştürülmesi planlarına karşı çıktılar. Binayı korudular. İyi yaptılar. Ancak Marmaray yapılmış, güzergâh değiştirilmişken Gar’ın artık yine gar olarak kullanılması mümkün mü?
Bendenize sorarsanız bu simge yapı Şehir Müzesi ya da Doğa Tarihi Müzesi olmalı. Bu iki müzeye sahip olmamak İstanbul’un kocaman bir ayıbıdır. Şehrin anıları hızla yok oluyor. Ve bir şehir müzemiz hala yok... Bahçesinde arkeoloji parkı olan bir şehir müzesi... Şehri tamamlayacaktır...;
HAFTANIN NOTLARI: ÖNCE
KLİŞELERİ TERK EDELİM!
Haşmet Babaoğlu/Sabah
Global İsrail"i anlamak ve bu gerçeği artık kafamıza çakmak zorundayız. Asıl mesele Netanyahu falan değil...
Bakın, geçen gün ne oldu?
Sözde adil haberciliğin sivil toplum kuruluşlarından Sınır Tanımayan Gazeteciler grubu, 2023 raporunu açıkladı. Rapora göre 2023'te 45 gazeteci öldürülmüş. Bunu uzun yıllardır görülmüş en düşük rakam olarak değerlendirmişler. Namussuzluk resmen!
Sadece Gazze'de iki ay içinde öldürülen gazetecilerin sayısı bu rakamın iki misli...
"Global İsrail" dediğim bu işte! Özgürlükçü kuruluşum, şöyleyim böyleyim, hepsi hikâye oluveriyor. Gözünün içine baka baka gerçeği ifade etme özgürlüğünü elinden alıyor, manipüle edip uşaklaştırıyor.
HOLOKOST ENDÜSTRİSİ
Taha Kılınç/Yeni Şafak
ABD’li Yahudi akademisyen Prof. Dr. Norman Finkelstein, İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere uygulanan kıyımın (Holokost), sonrasında Siyonistler tarafından nasıl bir sömürü ve rant sistemine dönüştürüldüğünü anlattığı kült kitabı Holokost Endüstrisi’nde, Amerikan Yahudiliğinin ve İsrail’e sunulan desteğin dört başı mamur bir panoramasını sunuyor. “Kendilerini savunmaktan aciz insanlara efelenmek: Örgütlü Amerikan Yahudiliğinin cesareti işte bundan ibarettir” diyen Finkelstein, Holokost’tan kurtulmuş bir anne-babanın oğlu olarak, kendi aile öyküsüyle de harmanladığı kitabında, Siyonistlerin ipliğini pazara çıkarıyor, bütün iki yüzlülüklerini gözler önüne seriyor. (...)
Kitaptaki en vurucu bölümlerden birinde, Finkelstein, “Holokost kurbanı” tanımının sürekli genişletildiğini ve böylece dünyanın haraca bağlandığını anlatıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Holokost’tan sağ kurtulanların 100 bin civarında olduğunu kaydeden Finkelstein, bilahare “Nazilerden kaçabilenler”in de listeye eklendiğini, ardından “soykırımdan duygusal açıdan etkilenen” Yahudilerin bile tazminat sırasına girdiğini vurguluyor. Böylece Holokost, devasa bir kazanç kapısına dönüştürülürken, özellikle Almanya, kelimenin tam anlamıyla İsrail’in, Siyonizm’in ve Yahudilerin kölesi haline getirilmiş. Kitaptaki detaylar öylesine sarsıcı ki, İsrail’in Gazze’de uygulamakta olduğu soykırıma bugün Almanya’nın neden canhıraş destek verdiği net biçimde anlaşılıyor. Finkelstein, kitabın bu bölümünde oldukça zeki bir çıkarım da yapıyor: “Madem bugün Nazilerden kurtulduğunu iddia eden milyonlarca Yahudi var, o zaman demek ki Yahudilerin sistemli bir şekilde ve hedef gözetilerek yok edildiğini söylemek de mantıksız.”