17 Kasım Medyanın Halleri
'DERİN YARALAR VAR'
MAHMUT ÖVÜR - SABAH
Kılıçdaroğlu hangi kurultayda veya hangi platformda CHP'lilerle şu sözleri paylaştı
"Benim liderliğini yaptığım partinin geçmişte yarattığı derin yaralar vardı. Uzun süredir bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım." Acaba derin yaralar derken, Dersim katliamını, Varlık Vergisi ve azınlıkların mallarına el koymayı, solcuların cezaevlerine tıkılmasını veya dindarlara yapılan zulmü mü kastediyor? Kılıçdaroğlu, samimiyse önce kendi kısa tarihiyle, CHP-FETÖ ilişkisiyle yüzleşmeli, sonra da geçmişe dönüp CHP'lilerin önünde o yaraları tek tek saymalı.
- Hazırlayanın notu: ABD’den dayatılan açılım programını 2014 öncesinde maalesef Ak Parti yürüttü. Ardından ABD ile hesaplaşma dönemine girildi. Atlantik dayatmalarında rol almak da CHP’ye düştü. CHP’nin “helalleşme” adıyla yapmaya çalıştığı, Ak Parti’nin geçmişte yaptığı hatalı politikaların devamıdır. Ak Parti yanlış olduğunu gördüğü için bu hatadan döndü. O dönemki siyasetlerin hata olduğunu tespit edemeyen- dile getiremeyen Ak Parti kamuoyu CHP’nin Atatürk dönemi ile hesaplaşma politikalarına karşı çıkamıyor. Türkiye’deki derin yaraların tek sahibi var o da ABD.
'EN BÜYÜK SORUMLULUĞU ESAD REJİMİ TAŞIYOR'
HASAN BASRİ YALÇIN - SABAH
On yıl sonra bakınca birçok aktörü suçlamak mümkün. Esad rejimi hiç şüphesiz tüm bu olup biten arasında en büyük sorumluluğu taşıyor. Ama mesele, bu rejimin kendi insanını öldürme inatçılığının çok ötesinde sonuçlar barındırıyor. Esad rejimi gibi ülkesinin çıkarlarını ve vatandaşın huzurunu zerre kadar umursamayan onlarca ülke örneği bulabilirsiniz. Ama hepsi iç savaşa sürüklenmiyor. Veya iç savaş bu kadar uzun sürmüyor. Dolayısıyla bunca yıkıntı ve katliamın sorumluluğunu Esad'ın yanında Rusya ve İran, hepsinden önemlisi de Amerika ve onun kuyruğundaki diğer Batı ülkeleri sırtında taşıyacak. (...) Amerikalılar önce Esad rejimini devirme fikrini yaydılar. Ama sonra en kritik aşamada fikir değiştirdiler. Çünkü basitçe söylemek gerekirse, Esad sonrasında iktidara gelecek grupları beğenmediler. Katil bir diktatörü bile isteye tercih ettiler. Eğer gerçekten devirmek isteselerdi bunu çok kolayca yapabilirlerdi. (...) Dediğim gibi birçok aktörü suçlayabilirsiniz. Ama hepsinin başında Amerika geliyor. Hem ortalığı ateşe veren hem de sonrasında ateşi körükleyen Amerika oldu. Başlatmayabilirdi. Başlattı, bitirebilirdi. Bitirmedi, muhaliflerin bitirmesine müsaade edebilirdi. Etmedi. Rusya'yı çağırdı. İşte Suriye iç savaşının on yıllık özeti budur. Herkes buradan kendine dersler çıkartsın.
- Hazırlayanın Notu: Yazar, Suriye’de yaşananların en büyük sorumlusu olarak ABD’yi değil Esad’ı görüyor. Ardından da Rusya ve İran’ı ekliyor. ABD’yi görse, yanlış Suriye politikası ile yüzleşmesi ve ABD’ye karşı tavır alması gerekecek. 21. Yy denge siyasetinin savunucuları kendi teorileri doğrulansın diye gerçeği eğip büküyor. Baksanıza, ABD’nin Rusya’yı Suriye’ye çağırdığı gibi garip bir fikir bile yazıda yer bulabiliyor Haliyle, Esad’a ABD ağzıyla katil ve diktatör demek de sırıtmıyor. Sonuç; yanlış pratik.
HABERTÜRK YAZARLARI CHP AÇILIMINI DESTEKLİYOR, YARKADAŞ İTİRAZ EDİYOR
KÜBRA PAR - HABERTÜRK
AK Parti keşke bunun imkânsızlığını vurgulamak yerine kendisi de bir helalleşme yolculuğuna çıksa... Balyoz kumpası nedeniyle yıllarca haksız yere hapiste yatanlardan... FETÖ’cü olmadığı halde iftiraya uğrayıp işini kaybedenlerden... AK Partili olmadığı için mülakatlarda elenip hak ettiği işe atanamayanlardan... Mezhebi nedeniyle bürokraside önü tıkanan Alevi vatandaşlarımızdan... İktidarı eleştirdiği için talimatla kovulan gazetecilerden... Yıllardır varsayımlar üzerinden tutuklu yargılanıp hakkındaki AİHM kararı uygulanmayan Osman Kavala’dan... AK Partili milletvekiline ceza kestiği için hakarete uğrayan trafik polisinden, halinden şikâyet etti diye azarlanan vatandaşlardan... Partizanlık yapmayıp doğru bildiğini söylediği için dışlanan eski AK Partili siyasetçilerden... Kısacası son 20 yılda iktidarın mağdur ettiği tüm kesimlerden özür dileseler... Aslında Cumhurbaşkanı bunu geçmişte kısmen yapmıştı. Alevi açılımı başlatmış, Dersim katliamı için özür dilemiş, 1915 olaylarından ortak acı olarak söz etmiş, 15 Temmuz sonrası FETÖ için "Rabbim de milletim de bizi affetsin” demişti. Ne var ki bir zamanlar AK Parti’nin toplumla barışmak için attığı adımlara bugün CHP talip oluyor.
KEMAL ÖZTÜRK - HABERTÜRK
"Ben de partim de yanlışlar yaptı, bunun için helalleşeceğiz" demek, politika dışı bir duygu. Her iktidar döneminde aynı siyasi arızalar veren sistemi değiştirme talebi, tam olarak siyaset üstü bir tutumdur. Birkaç yıldır aynı fikri savunuyorum. Örneğin politize olmuş yargı sisteminin mağdur etmediği kesim kalmadı. Solcular, sağcılar, muhafazakarlar, dindarlar… O zaman "Yargı sisteminde sorun var" diyerek bu sistemi, kim gelirse gelsin, arıza çıkartmayacak hale getirmek, çok idealist bir tutumdur. Şimdi Kılıçdaroğlu bundan bahsediyorsa, kararın idealist, işinin çetin, yolunun da uzun olacağını bilmeli. En başta kendi partisinde yaşanacak dirence ve gösterilecek tepkiye hazır olmalı. Nitekim ilk itirazlar da parti içinden gelmeye başladı.
BARIŞ YARKADAŞ - KORKUSUZ
Kılıçdaroğlu’nun CHP adına yaptığı “Helalleşme” çağrısı, parti tabanında hiçbir karşılık bulmadı. Kılıçdaroğlu’nun ‘Helalleşme’ çağrısının yayımlandığı videonun hemen ardından, gerek telefonuma, gerek ise mail adresime gelen tepkiler, CHP liderinin söylediklerini en az birkaç kez gözden geçirmesi ve düzeltmesi gerektiğini gösteriyor. Diyebilirim ki; son zamanlarda en çok geri dönüş aldığım programlar, “Helalleşme” çağrısının değerlendirildiği yayın dilimleriydi. CHP tabanı, Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” çağrısını da çağrının içeriğini de desteklemiyor. Zira; bu çağrı, dünkü yazımda da işaret ettiğim üzere, “reddi miras” olarak değerlendiriliyor. Bu ise parti tabanını hem üzüyor, hem de burnundan solumasına yol açıyor.