17 Mayıs Medyanın Halleri
17 Mayıs Medyanın Halleri...Köşe yazarlarının gündemi... Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar...
OYUNA GELMEMEK LAZIM
ABDULKADİR SELVİ-HÜRRİYET
Birileri bulanık suda balık avlamak isteyebilir. Birileri mafyanın, uluslararası istihbarat servislerinin sıkça yaptığı gibi bir sis ve toz bulutu oluşturup, her şeyi birbirine karıştırıp bir ‘bulamaç’ yapmak isteyebilir. Bu tuzağa düşmemek lazım. Bu oyuna gelmemek lazım.
Cevheri Güven ve Said Sefa başta olmak üzere FETÖ’cülerin ağzı sulanarak bu işin üzerine atlamalarını iyi değerlendirmek lazım. Onların ekmeğine yağ sürmemek lazım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da dünkü grup konuşmasında “Sakin olun, ben her şeyi takip ediyorum. Biraz sabredin, yakında gerçekler ortaya çıkacak” dedi.
Çetelerle mücadele dönemi başladığında Cumhurbaşkanı Erdoğan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya, “Ucu nereye dokunursa dokunsun, sonuna kadar gideceğiz” demişti. Bu olayda da gerçekler ortaya çıktıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirttiği gibi ucu nereye dokunursa dokunsun hesabı sorulmalı.
Erdoğan’ın belirttiği gibi “Kanun dışına çıkan, hatası, kastı veya marazı olan kim varsa hukuk zemininde hesabını mutlaka soruyoruz. Ülke ve millete karşı vazifesini yapmanın hiçbir bahanesi olmaz”...
Cumhurbaşkanı Erdoğan doğru olan çerçeveyi çizdi, noktayı koydu.
***
FETÖVARİ DİNLEME
MAHMUT ÖVÜR-SABAH
Olayın bu kadar sarsıcı olmasının ve sert tepkiye yol açmasının bir nedeni de söz konusu ekibin, tıpkı FETÖ gibi aralarında siyasilerin, gazetecilerin ve işadamlarının olduğu 280 kişiyi dinledikleri ve izledikleri iddiasıydı. Dinlenenler arasında Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek, Gazeteci Hande Fırat, Bakan Bozdağ'ın oğlu Alperen Bozdağ ve İyi Parti milletvekili Uğur Poyraz gibi isimlerin olduğu iddia ediliyor.
Sanki tekrar başa döndük ve yeni bir FETÖ belasıyla karşı karşıyayız. Bu pervasızlıkta dün F-Tipi deyip sonra ittifak yapanların ve siyaset üretmeyenlerin de ciddi katkısı var. Haberler boşuna "muhalif" ve fondaş medyaya sızdırılmıyor...
Doğrusu bu aşamada soruşturmayı yürüten İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin en azından şu soruya cevap bulup bulamayacaklarını merak ediyorum: Acaba Bora Kaplan organize suç örgütüyle ilgili "özel" haberleri emniyetin içinden kimler ısrarla T24 sitesine veriyordu?
Belki o zaman "Ankara'nın büklüm büklüm yolları"nın nereye çıkacağını görürüz.
***
BİR ANKARA MAFYASI
SALİH TUNA-SABAH
Sayın Cumhurbaşkanı'nın "Son 21 yılda çetin mücadeleler sonucu gerilettiğimiz bürokratik vesayetin tekrar nüksetmesine fırsat vermeyiz, vermeyeceğiz..." ifadesi irade beyanı veya kararlılık bakımından çok önemli.
Lakin, bizim gibi toplumlarda "bürokratik yapı" Osmanlı dâhil her zaman sorunlu olmuştur.
O hâlde her daim agâh olmak mecburiyeti var.
Cumhur İttifakı düşmanı çevrelerin ağzına baktıkları Alman ajanı sözde bir gazetecinin Serdar Özçelik'e sorduğu sorular, 15 Temmuz direnişinin bozguncularda açtığı yaraların derinliğinin de göstergesi.
Elemanın sorularından biri şu: 15 Temmuz gecesi TRT'ye gittiğinizde size silah verildi mi?
15 Temmuz direnişini "tiyatro" diyerek itibarsızlaştırmaya çalışan kafanın geldiği nokta bu.
Ahmak oldukları için sordukları sorunun "Tiyatroda kullanmanız için size kim silah verdi?" anlamına geldiğinin farkında bile değiller.
Bu aziz milletin üzerine tankları sürenleri veya savaş uçaklarıyla saldıranları değil çıplak ellerle tanklara karşı direnenleri kafaya taktıklarını biliyoruz.
Ortam kendileri için biraz daha müsait olsun, "15 Temmuz gecesi neden bizim gibi bankamatik kuyruklarına gitmek yerine tankların önüne yattınız?" diye sormazlarsa ben bir şey bilmiyorum.
Azgın oldukları kadar da ahmaklar.
***
EKONOMİ VE SAVAŞ
Süleyman Seyfi Öğün-YENİ ŞAFAK
Rusya’da Shoygu’nun vazifeden alınması ve yerine ekonomist kökenli Beluosov’u atanması çok mühim bir gelişme sayılmalıdır. Bu, Rusya’nın Ukrayna savaşının yakın bir gelecekte sona ermeyeceğini ve giderek boyut değiştirerek genişleyeceğini düşündüğünü ortaya koyuyor. Rusya’nın daha büyük bir hesaplaşmayı dikkâte alarak tekmil ekonomisini savaşa göre yapısal bir değişime tâbi kılmaya mâtuf bir karar verdiğine işâret ediyor.
Dünyâ târihinde eldeki, muhtemel bir savaş için hazır tutulan kapasiteler üzerinden kısmî ve mahallî ölçekte savaşlar yaşanabilir. Çok defâ arkasından ateşkesler, barış anlaşmaları ve normalleşmeler gelir. Lâkin, savaşların toptekûn olarak ekonomiyi dönüştürmesi çok farklı bir durumdur. Bu, savaşların yayılacağına ve belli bir mahâl ile sınırlı kalmayacağına işâret eder. (…)
Doğrusu ekonomiyi siyâsal-hukûkî kararlarla baskılamak bir yere kadar mümkün olabilir. Ekonomik üstünlükleri hâlâ elinde tutan Çin, şöyle veyâ böyle kendisine bir çıkış yolu bulacaktır. Bunun da ABD’nin ve AB’nin daha da sertleşmesine, militarist tedbirlerini daha da keskinleştirmesine sebebiyet vereceğini tahmin etmek zor olmasa gerekir. Sermâye yeniden ABD’ye veyâ daha genel olarak Batı’ya dönmeyecektir. Çin’in orkestrasyonunda veyâ değil, gideceği yeni kıt’anın Afrika olacağını tahmin ediyorum. Bu da kavganın Kara Kıt’aya taşınacağına işâret ediyor.
Hâsılı manzara kararıyor. Çok alâmet belirdi. Hegel, “Savaş dünyânın üzerinde biriken karabulutları dağıtır” derken bunu anlatıyordu..
***
NEDEN UZAY ÇALIŞMASI YAPMAK ZORUNDAYIZ?
Hakkı Öcal-Milliyet
Friedman kitabında, 2040-50 yıllarında Türkiye’nin Ortadoğu, Orta Asya ve Balkanları etki alanına alarak dev bir ülke olacağını, bölgesindeki istikrarsızlıkları bazen diplomatik bazen askeri müdahalelerle önleyeceğini anlatırken, Türkiye’nin “uzayda, ABD ve Avrupa ülkelerinin, Rusya ve Çin’in savunma alt yapılarını ve hipersonik uçaklarının ve roketlerinin yerini milimetrik saptayacak uydu keşif (reconnaissance) sistemleri bulunacağını” belirtiyor. Kitabın, başkentin Ankara’dan İstanbul’a aktarılması ve Türkiye’nin Japonya ile ittifak yapıp ABD’ye savaş açması gibi “uçuk” tahminlerini bir kenara bırakırsak, “etki alanı” (İngilizce, Sphere of Influence, yani bir devletin önemli derecede kültürel, ekonomik, askerî ve politik etkisinin olduğu bölge) en azından Balkanları, Kafkasları, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu kapsayacak bir Türkiye, uzaya kendi uydularını, kendi roketleriyle, kendi uzay adamları tarafından gönderen bir ülke olmak zorundadır.
Gezeravcı ve Atasever’in başka ülkelerin uzay araçlarında yaptıkları deneyleri, bizim üniversitelerimiz, bilim insanlarımız geliştirdi ve hazırladı. Siz ve ben bu deneylerin detaylarını anlamasak da, şunu biliyoruz ki, Türkiye uzay çağına var gücüyle hazırlanıyor. Ancak bu tür ulusal çabaların sadece bilim insanlarımız tarafından hazırlanması ve kurumlarımızın çabasıyla gerçekleştirilmesinin yanı sıra başarı için başka bir özelliği daha olması gerekir: Hepimiz, bütün siyasetçilerimiz, aydınlarımız, işçilerimiz, esnafımız ve çiftçilerimiz tarafından destekleniyor olmadıkça, uzay çağına adım atmak gibi büyük bir çabanın başarılı olması mümkündür belki, ama çok zor ve zahmetli olur.