18 Aralık Medyanın Halleri
HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI
CHP’DEKİ BRÜTÜS’LER ARANIYOR
MAHMUT ÖVÜR / SABAH
CHP kulislerinde bu konuyla ilgili ilginç bir ayrıntı o geceden sonra çok konuşuldu. Denilenlere göre, Kılıçdaroğlu gitmeden yardımcılarından Muharrem Erkek'e davada karar çıkıp çıkmayacağını sorumuş. O da, olumsuz bir karar beklemediklerini, hatta CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın hâkimi iyi tanıdığını, objektif bir karar vereceğini söylemiş. Bunun üzerine Kılıçdaroğlu da "gönül rahatlığı"yla Almanya gezisine çıkmış.
Olayı böyle anlatanların şu notu da enteresan: CHP yönetiminde Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanı adayı olmasını isteyenlerin sayısı az da olsa var. O az sayıdaki "Ekremciler"den birinin de CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek olduğu iddia ediliyor.
Aylar önce bir CHP'linin şu sözleri hâlâ kayıtlarda duruyor:
"CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, Ekrem'le konuşuyor. 'Başkan bu iş seninle olur. Kemal Bey yaşlı, onunla olmuyor. Senin aday olman lazım...' Yanındaki bazı kişiler, Erkek'in bu konuşmalarını kayda alıyor. O ses kaydını ben dinledim."
Aslında CHP içindeki Bizans oyunları yeni değil ve bitecek gibi de görünmüyor. Bu da sadece İBB Başkanı İmamoğlu-Akşener ekseninde veya fondaş medya çevresinde sürmüyor, parti içinde de çok sayıda "Brütüs"ten söz ediliyor. Muharrem Erkek onlardan biri mi değil mi bilemem ama "Saraçhane Operasyonu"ndan sonra CHP Genel Merkezi'nde herkes birbirine "Brütüs" gözüyle bakıyor ve Kılıçdaroğlu'nun içeride ve dışarıda kendisine kurulan kumpaslara karşı nasıl bir hamle yapacağını merak ediyor.
Şu sorunun cevabı da merak ediliyor: Kılıçdaroğlu, önünü kesmek için açıkça harekete geçen küreselcilere karşı bir savaşı göze alır mı?
BAĞIMSIZ BÖLGE JEOPOLİTİĞİNDE TÜRK STİLİ…
NEDRET ERSANEL / YENİŞAFAK
Çin’in son 20 yılda S. Arabistan, BAE ve Kuveyt’e yatırdığı para, yaklaşık 260 milyar dolardır! İran’ı eklerseniz 300’ü aşar. Pakistan’la 400’ü bulur. Riyad, Çin’in en büyük ticaret ortağıdır. Bölgeden çıkan enerjiyi emiyor Pekin. Geriye bırakmıyor…
Tekil örnekleri çoğaltabiliriz. Fakat basit gerçek şu; Batılı büyük güçlerin gündemlerini bölgeye dayatma kapasiteleri daralıyor. Tersine, Türkiye başta, İran, Arabistan, Katar, Mısır’ın rolleri artıyor.
Adı geçen ülkelerin uyumlu/ittifak olduğunu söylemiyor bu gerçeklik. Biliyoruz ki, birbiriyle anlaşmazlık konuları çok. Ama bunlar bölgesel/küresel düzenle ilişkilere dayandığında, yolları kesişiyor…
Türkiye, bugün bile ABD-AB ile zemin arayan bir ülke. Beis yok. Orta Yol üzerindeki çalışmalarını da diğer yol yapıcılarla “tokuşturmamaya” gayret ederek götürüyor.
Yeni yollar kestirilemeyecek değişkenler içeriyor. Yaklaşırken temkin şart. Ama yaratacağı etkileri tam bilmeden şimdiden toptan kabul veya red etmek gerçekçi/yararlı olmaz.
Mesela, ‘Arktik yolla bizim ne işimiz olabilir’ diyebilirsiniz. Ama kutupta üs kuruyoruz ya da Rusya bu yol için çok lazım olan buzkıran gemilerini bize yaptırıyor.
Konuya Türkiye’den bakacaksınız. ‘Başka ülkelerin gözünden değil’ anlamında yazmıyorum sadece. Geçmişten miras ve konvansiyonel önyargılardan da arınacaksınız.
Yeni Harita’nın ‘lejant’ı budur…
SIRADA MANSUR YAVAŞ VAR
SALİH TUNA /SABAH
Ankara-İstanbul yolunda:
"- Alo Ekrem. Çok güzel bir karar oldu. Tebrik ediyorum..."
"- Çok sağ olun Meral Hanım. Aralık ayında ibre benden yana dönecek dediğimde kimse inanmamıştı..."
"- Ben sana hep inandım Ekrem. Boşuna mı ben yüzünde rabbiyessir gördüm... Ekikiekiki... Neyse. Önemli olan; mağdur olmandı, çok şükür oldun..."
"- Meral Hanım, Saraçhane'de bir toplantı yapsam mı ne dersiniz?"
"- Ben yola çıktım bile."
"- Çok hızlısınız. Ahahaha..."
"- Ekikikikiki..."
Mansur ile Ekrem telefonda:
"- Mağduriyet üzerinden cumhurbaşkanı adaylığını dayatman hiç doğru değil Ekrem Bey. Aday olmak benim de hakkım..."
"- Ama ben mağdur edildim!"
"- Ona bakarsan, Davutoğlu da mağdur edildi... Adamın altından başbakanlık koltuğunu aldılar diye cumhurbaşkanı adayı yapmamız mı lazım?"
"- Koltuğunu ben mi aldım onun, bana ne?"
"- Yargı kararını da ben mi verdim, bana ne?"
"- Olan oldu bir kere. Mansur Bey, şansına küs."
"- Mesele mağdur olmaksa. Bekle Ekrem, sıra bende..."
O sırada "iktidarı destekleyenler" arasında:
"- Şu hale bak ya, bayram yapıyorlar. Yargı sanki ceza vermemiş de ödül vermiş gibi. Nasıl da seviniyorlar!"
"- Sevindirmeyelim o zaman."
"- Biz ne yapabiliriz ki? Yargı kararı..."
"- Net bir şekilde eleştirebilir, tepki gösterebilirsin. Bak o zaman sevinçleri kursağında kalmıyor mu?"
"- Ne yani, İmamoğlu yargının üstünde mi? YSK'ya hakaret etmesi sonucunda verilen cezayı eleştirmek, hukukun üstünlüğü yerine 'üstünlerin hukukunu' savunmak değil mi? İmamoğlu yargı önünde neden imtiyazlı olsun..."
İKİ İHTİMAL
MELİH AŞIK / MİLLİYET
Ekrem İmamoğlu hakkındaki karar sonrasındaki tartışmalar iki ihtimal ekseninde yoğunlaşıyor.
1 - Mahkemenin kararı Ekrem İmamoğlu’nun yıldızını parlatmış, mağduriyet duygusu cumhurbaşkanlığı adaylığında önünü açmıştır. Cumhurbaşkanlığı yarışından kopması beklenen İmamoğlu, bu mağduriyet yaratan kararla, tam tersine, diğer adayların bile önüne geçmiştir. Mahkeme kararı bu yüzden kimi AKP’liler tarafından da eleştirilmektedir. Sonuçta bu kararla 6’lı Masa ve İmamoğlu kazanmıştır.
2 - CHP Siyasi Danışmanı İbrahim Uslu ve siyaset bilimci Prof. Efe Çaman gibi kimi isimler dâhil birçok kişi böyle düşünmüyor. Onlar özetle diyorlar ki:
- Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün bunları hesap etmiştir. Erdoğan için tepkilerden daha önemli olan İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı yarışından ve İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan uzaklaşması, bu süreçte aynı zamanda 6’lı Masa’nın karışmasıdır. Nitekim 6’lı Masa içinde özellikle CHP ile İyi Parti arasında yeni çekişmeler başlamıştır. Süreç AKP’nin istediği yönde ilerlemektedir.
Peki, acaba 6’lı Masa İmamoğlu’nu aday yapar mı?
Zor. Diyelim muhalefet İmamoğlu’nu aday ilan etti. Fakat seçimlere bir ay kala İmamoğlu’nun yasağı üst mahkemede onandı.
Bu durumda İmamoğlu’nun adaylığı düşeceği için muhalefet adaysız kalır.
Muhalefet bu riski göze alamaz.
Bu arada muhalefet cephesinde Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin umutlu tahminler aldı yürüdü. Bir dostumuz anımsatıyor:
- Sanırız bütün bu umutlu tahminler seçimin normal koşullarda yapılacağı, hukuk ve adaletin tam işleyeceği varsayımına dayanıyor.
Acaba ortam öyle sakin olacak mı?
Bugünkü manzara nasıl bir geleceğe işaret ediyor?