22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

1921'den 2021'e tutarlı çizgi

Afganistan tartışmalarında tekrar hatırlansa da hâlâ toplumun önemli bir kesimi Lenin ve Atatürk’ün çizgisini günümüzde dahi anlamakta zorlanıyor. 1919’dan 2021’e kadar uzanan süreçte Lenin, Atatürk ve Perinçek’in Afganistan konusundaki duruşları birbirinin devamı niteliğinde.

1921'den 2021'e tutarlı çizgi
A+ A-
EMRE ŞENBABAOĞLU

Lenin, 1919'da İngiliz emperyalizmine karşı Afganistan'da İslam birliğini (Pan-İslamizm) savunmuş ve teşvik etmişti. Lenin, 27 Kasım 1919’da Afgan Kralı Emanullah Han’a yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Şu anda, gelişen Afganistan dünyadaki tek bağımsız Müslüman devlettir ve kader, Afgan halkına, köleleştirilmiş tüm Müslüman ulusları kendi etrafında birleştirme ve onları özgürlük ve bağımsızlık yolunda yönlendirmek gibi büyük bir tarihsel görev vermiştir.” (Mikhail Volodarsky, The Soviet Union and Its Southern Neighbours: Iran and Afghanistan, 1917-1933, s. 180). Bu mektuptan yola çıkan Vartan Gregorian, 1969 yılında basılan “Modern Afganistan’ın Ortaya Çıkışı” kitabında, “Bir İngiliz-Afgan çatışmasının Müslüman dünyasındaki önemli sonuçlarının farkında olan Lenin, Emanullah’ı İslam Birliği’ni bir hedef olarak sürdürmeye devam etmesi için cesaretlendirdi” diyor (Vartan Gregorian, The Emergence of Modern Afghanistan: Politics of Reform and Modernization, 1880-1946, s. 232).

O dönemin tarihsel koşullarında Lenin, Müslümanların içinde bulunduğu tarihi, toplumsal ve kültürel ilişkilere bakmaksızın köleleştirilmiş Müslümanların özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşmasını tarihsel bir gereklilik olarak görmüştür. O dönemdeki Afganistan toplumu günümüz Afganistan’ına göre daha geride olmasına rağmen Lenin Müslüman Afgan milletinin emperyalizme karşı verdiği bağımsızlık mücadelesine destek vermiştir, onları cesaretlendirmiştir ve kazanmaya çalışmıştır.

10 Haziran 1921 tarihinde Afgan elçiliğinde Afgan hükümeti sancağını çekme töreninde Mustafa Kemal Paşa, “İslam âleminin istediği şey bağımsızlığından ibarettir. Yoksa İslam âleminin bir araya gelerek başkalarını mahv gibi bir görüşü yoktur. Her İslam hükümetinin Afganistan gibi bağımsız ve hür olduğunu görmekle iftihar edeceğiz” demiştir (Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt 11, s. 200). 1904 yılında not defterine “Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı” yazan Atatürk’ün emperyalizmi hem teorik anlamda iyi anladığını hem de pratikte bunu uyguladığını görüyoruz. Atatürk’ün mazlum milletler ile dayanışmasının sadece Afganistan ile sınırlı olmadığını da biliyoruz.

DOĞU PERİNÇEK BİLİMSEL TESPİTLER YAPTI

Bu iki tarihsel şahsiyetin emperyalizme karşı almış olduğu tavır bugün yaşanan Afganistan tartışmalarında tekrar hatırlansa da hâlâ toplumun önemli bir kesimi Lenin ve Atatürk’ün çizgisini günümüzde dahi anlamakta zorlanıyor. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in 17 Ağustos 2021’de Ulusal Kanal’da Taliban konusunda yaptığı açıklamalar çok büyük tartışma yarattı. Perinçek, Afgan milletinin Taliban önderliğinde 20 yıl süren silahlı bir mücadelenin sonucunda ABD’yi Afganistan’dan kovduğunu belirtti. Perinçek, “Afgan milletinin önderi falanca örgüt olsun, falanca ilerici örgüt olsun ya da falanca çağdaş örgüt olsun. Bunu biz tayin edemeyiz” diyerek yerinde bir tespit yaptı. Perinçek, her ülkenin farklı tarihsel birikimlere, ekonomik ve sosyal ilişkilere sahip olduğundan yola çıkarak “Afganistan'ın Kurtuluş Savaşı’na kimin önderlik edeceğini, Afganistan'daki kuvvet ilişkileri ve Afgan milleti tayin eder” dedi.

Perinçek’in en çok tartışma yaratan cümleleri ise şunlardı: “Taliban, istedikleri kadar beğenmesinler, istedikleri kadar aşağılasınlar, istedikleri kadar sövüp, saysınlar, Taliban, Mustafa Kemal Paşa'nın Türkiye'de yaptığı gibi Afganistan'ın Kurtuluş Savaşı'nı başardı. Afganistan'dan Mustafa Kemal çıkmadı ama Taliban çıktı”. Emperyalizm güdümündeki basın bu açıklamayı öyle bir çarpıttı ki Perinçek’in Taliban’ı Atatürk’e benzettiğine dair yanlış bir algı yarattı.

Perinçek’in tüm tespitleri bilimsel. Öncelikle, 2001’den 2021’ye kadar süren savaşta sahada iki kuvvet vardı: Bir tarafta Taliban önderliğindeki Afgan halkı, diğer tarafta ise ABD ve diğer NATO kuvvetleri. Yani Taliban’a alternatif oluşturabilecek ve emperyalizme karşı mücadele edebilecek ikinci bir güç yoktu. Afganistan dışındaki hiçbir ülkenin bu ülkedeki kuvvet ilişkilerini ve toplumsal ilişkileri belirleme ve değiştirme gücü de yoktu. Bu gerçeklere rağmen, liberaller ve sahte sol çevreler, şizofrenik bir halde Afganistan’da yel değirmenlerine karşı savaşan demokratik ve laik Don Kişotlar hayal ediyor, bir yandan bu Don Kişotların savaşı kazanamamamasına üzülüyor diğer yandan da ülkeyi terk eden “medeni dünya”ya ağıtlar yakıyor. 20 yıllık işgal altında yaşamış bir halkın neler çektiğini bir kenara bırakıp, gerçek hayatta yaşananları okudukları kitaplara uydurmaya çalışıyorlar, Afganistan’da neden Rönesans ve Aydınlanma olmadığını sorguluyorlar, savaş sırasında hayatını kaybetmiş binlerce insanın çürüyen cesetleri önünde hala utanmadan Hobbes, Kant ve Lenin metinlerini tartışıp tarih dışı yorumlarıyla entelektüel benliklerini şişiriyorlar. Elbette bu yarı aydınların eleştirilerinin sonu gelmez.

Perinçek’in konuşmasındaki ikinci önemli nokta, Atatürk’ün önderliğindeki Kurtuluş Savaşı ile Taliban’ın önderliğindeki Afganistan'ın bağımsızlık mücadelesinin emperyalizme karşı alınan ideolojik tavır ve bu tavrın sonuçları bağlamında birbirine benzemesidir. Tarihsel materyalist açıdan baktığınızda, İngiliz emperyalizmine karşı zafer kazanan Türk Kurtuluş Savaşı ile ABD emperyalizmine karşı zefer kazanan Taliban’ın bağımsızlık savaşı, bu savaşları yürütenlerin tarihsel birikimi ve ideolojisi açısından değil ama onların elde ettiği sonuçlar açısından birbirine benzer. Türkler 20. yüzyılın başında Batı Asya’da emperyalizmi ve emperyalizmin üzerimize sürdüğü kuvvetleri denize dökmüştür, Afganlar ise 21. yüzyılın başında Orta ve Güney Asya’dan ABD’yi ve müttefiklerini kovmuştur. Bu gerçeklik tartışmaya açılamayacak ve çarpıtılamayacak derecede nettir.

AFGAN MİLLETİNİN MİLLİ KURTULUŞ MÜCADELESİ

Emperyalizme karşı ilk kurtuluş mücadelesini Türkler, son kurtuluş mücadelesini de Afganlar vermiştir. İki milletin yaptığı şey emperyalizmi ülkelerinden kovmak olmuştur. Taliban’ın Afganistan’da yabancı ülkelerin işgal güçlerine karşı 20 yıl boyunca yürüttüğü mücadele de bir milli kurtuluş mücadelesidir. Taliban bu 20 yıllık mücadeleyi başarıyla sonuçlandırmış ve işgal güçlerini Afganistan’dan göndermiştir. Taliban’ın ideolojisi, bu tarihsel ve nesnel gerçekliği değiştirmiyor. İdeolojisi ve yaşam biçimi her ne olursa olsun bir ülke halkının emperyalist bir işgale karşı direnmesi haklıdır ve meşrudur. Öznel tepkilerin nesnel gerçeklikler üzerinde hiçbir etkisi yoktur.

Bunları söylediğinizde, Taliban’ı Atatürk’e benzetmiş olmuyorsunuz. Perinçek, emperyalizm güdümlü basının iddia ettiği gibi Taliban’ı Atatürk yerine koymadı ya da ona benzetmedi, iki farklı gücün iki farklı yüzyılda emperyalizme karşı vermiş olduğu mücadeleyi ve kazandığı başarıyı benzetti. Kemalist Devrimi tüm Türkiye’ye öğreten ve bu konuda sayısız kitaplar yazmış bir bilim insanının ve siyasi liderin, Taliban’ın siyasi ideolojisi ile Türk Devrimi’nin ideolojisi arasındaki farkı göremeyeceğini düşünmek cehaletten başka bir şey değildir.

ANTİ-EMPERYALİST SOL AFGAN MİLLETİNİN BAĞIMSIZLIĞINI SELAMLIYOR

1919’dan 2021’e kadar uzanan süreçte Lenin, Atatürk ve Perinçek’in Afganistan konusundaki duruşları birbirinin devamı niteliğinde. Bu üç kişi de emperyalizme karşı tutarlı bir çizgi ortaya koydu. Bunun dışında dünyadaki gelişmeleri sağlıklı bir şekilde okuyabilen tüm devrimciler Afgan milletinin bağımsızlık zaferine olumlu tepkiler verdi. Çin, her zaman olduğu gibi Afgan halkının yanında olduğunu belirtti.(1) Küba’nın devlet başkanı Miguel Mario Díaz-Canel Bermúdez Fidel Castro’ya atıfta bulunarak Afganistan’ın bağımsızlığını olumlu karşıladı.(2)

Britanya Komünist Partisi (Communist Party of Britain) Rosa Luxemburg’un “Ya Sosyalizm Ya Barbarlık” sözüne atıfta bulunarak Afganistan’ın işgalden kurtuluşunu selamladı , Filipinler Komünist Partisi ve Afganistan Komünist Partisi (Maoist) Taliban’ın Afganistan’daki zaferi hakkında olumlu bir basın açıklaması yaptı. ABD Komünist Partisi, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini doğru buldu ve asıl sorumlunun ABD olduğunu belirtti. Avustralya Komünist Partisi (ML) de ABD’nin Afganistan’dan yenilerek çekilmesini olumlu karşıladı.

SONUÇ

Bu satırlar yazıldığı esnada çeşitli ülkelerin sol sosyalist partilerinden de yorumlar gelmeye devam ediyordu. Görüldüğü gibi dünyadaki tüm anti-emperyalist ve vatansever sol partiler Afganistan meselesini Taliban’ın ideolojisi bağlamında değil Afganistan’ın bağımsızlığı bağlamında nesnel bir şekilde ele alıyor çünkü Afganistan’ın kendi iç koşullarının farkındalar.

Doğu Perinçek yalnız değil. Mazlum milletlerle bağını koparmış sahte sol çevreler ise entelektüel gevezlik yapmaya ve değişmekte olan dünyayı tarihin dışından izlemeye devam ediyor.

Asıl akıl tutulması yaşayanlar ve yalnız kalanlar bağımsızlık kavramının değerini anlamak istemeyenlerdir.

(1)https://www.fmprc.gov.cn/mfa_eng/xwfw_665399/s2510_665401/t1900256.shtml

(2) https://twitter.com/DiazCanelB/status/1427959111606493189

Atatürk Afganistan lenin perinçek