23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

1939'dan bu yana aynı bozgunculuk

1939 Erzincan depreminden sonra da bozguncu propaganda başladı. “Devlet yok, yardımlar yetişmedi, asayiş yok, kol kesip altın çalıyorlar...” Dönemin Başbakanı Dr. Refik Saydam, 18 Ocak 1940'ta Meclis'te yaptığı konuşmada, bu propagandaların amaçlarını anlatmıştı. Güncelliği nedeniyle yayımlıyoruz.

1939'dan bu yana aynı bozgunculuk
1939 Erzincan Depremi'nde Mehmetçik ve Kızılay.
A+ A-

27 Aralık 1939 tarihinde Erzincan'da büyük bir deprem yaşandı. 116 bin 720 bina tamamen yıkıldı, 32 bin 968 kişi hayatını kaybetti, 100 binden fazla kişi yaralandı. O dönem de, bugün 11 ili etkileyen depremde olduğu gibi bozguncu ve yıkıcılar vardı. “Devlet yok, yardımlar yetişmedi, asayiş yok, kol kesip altın çalıyorlar” ortak söylemleriydi... Devlete ve millete karşı ciddi bir kara propaganda yürümüştü. Dönemin Başbakanı Dr. Refik Saydam, kış tatiline giren Büyük Millet Meclisinin 18 Ocak 1940 tarihli toplantısında, deprem üzerine önemli bir konuşma yaptı. Konuşmada bu noktaya değindi. Benzer yıkıcı ve bozguncu propagandaya yanıt içerdiği için, bu konuşmayı okurumuzla paylaşıyoruz. Yazı Belediyeler Dergisi'nin Yıl 1940, Sayı 53'ten alınmıştır.

1939'dan bu yana aynı bozgunculuk - Resim : 1
Refik Saydam

Aziz arkadaşlarım;

Büyük Meclis kış tatiline karar vermiş bulunuyor. Sayın arkadaşlarıma neşeli ve sıhhatli bir istirahat devresi dilerim. Büyük Meclisin altıncı içtima devresinin başlangıcından beri hükümetinize verdiğiniz vazifeleri burada tafsilen tekrar edecek değilim. Günün icabettirdiği birçok lüzumlu kanunlar yüksek tasdikınıza mazhar oldu. Hükûmetinize düşen vazife de onları iyi, milletimizin nef'ine uyar şekilde tatbik etmektir.

HÜRRİYETLERE HÜRMET VE RİAYET EDİYORUZ

Aziz arkadaşlarım;

Memleket içinde emniyet ve asayiş memnuniyet verecek bir haldedir. Yapmakta olduğumuz müşahedeler bize şu kanaati vermiştir: Bütün vatandaşlar ve umumiyetle Türk yurdunda yaşayanlar hürriyetlerinden, şeref ve haysiyetlerinden ve bilcümle haklarından emin ve müsterih yaşamaktadırlar. (Bravo sesleri, alkışlar).

İdaremizi tamamen asli hukuk prensiplerine tevfik etmiş bulunuyoruz; hürriyetlere hürmet ve riayet ediyoruz ve bu şart altında memleket içinde nizamı mahfuz tutuyoruz. (Alkışlar)

Büyük Meclirin kıymetli irşatlarından ve feyizli mürekabesinden daima istifade ettiğimiz gibi, tam bir serbesti içinde çalışan matbuatımızın neşriyatından da faydalanmağa dikkat ediyoruz. Zamanımızda dünyanın birçok memleketlerinde, dahilî nizam ile kabili telif görülmiyen matbuat hürriyetini, biz o nizamın yardımcısı sayıyoruz. Ve öyle olmasını temenni ediyoruz. (Bravo sesleri, alkışlar) Herkesi, tenkitsiz ve mürakabesiz idareye imkân veren herhangi bir sistemi bütün zahiri kolaylıklarına rağmen biz, iltifata lâyık görmüyoruz. (Bravo sesleri, alkışlar) Çünkü hedefimiz mesuliyet mevkiinde sualsiz, cevapsız hükümran olmak değil memleketi en emin yoldan refah ve terakkiye ulaştırmaktır. Bu yol, kanaatimizce, mürakabeli ve mesuliyetli demokratik yoldur. (Bravo sesleri, alkışlar).

Bugüne kadar takip ettiğimiz bu hattı hareketten müştekî değiliz; bilâkis politikamızın temin ettiği iyi neticelerden memnunuz. Matbuatın haklı tenkitlerine alışkınız. Haklı ve haksız tenkitlerin temyizini ve bunlar hakkında lâyık oldukları hükümleri vermeyi de milletin daima iyiyi, doğruyu bulan selim hissine terkediyoruz. (Bravo sesleri) Umumi ve hususi menfaatlerin ihlâli ihtimaline karşı kanunlarımızın ve mahkemelerimizin kâfi teminat alduğuna kimsenin şüphesi yoktur.

ZELZELE FELÂKETZEDELERİNE YARDIM VE TESELLİYE BÜTÜN VASITALARIMIZLA KOŞUYORUZ

Arkadaşlarım;

Son zamanlarda hepimizi, bütün milletimizi müteessir eden zelzele ve seylâp felaketlerinin onulmaz acısını, yani can zayiatını unutamayız. Fakat ne çare ki olmuştur. Felâketten kurtulan kardeşlerimizin yardımına ve tesellisine bütün vasıtalarımızla koşuyoruz. Mümkün olan her şeyi yapıyoruz ve yapacağız. (Bravo sesleri) Bu felâket karşısında milletin ve hükümetin gayret ve hassasiyeti muvazi ve biribirini tamamlar bir halde tecelli etti. Ve böyle devam ediyor. Hükûmet kendisine düşen vazifeyi takdirdeki dikkatini, milletimiz de aramızdaki milli tesanüdün samimiyet ve azametini gösterdi ve gösteriyor. Büyük Meclisimizin, çok asil bir kararile teşekkül eden Milli Yardım Komitesinin davetine, bütün vatan evlâtlan seve seve iştirâk ediyor. Dün de bir vesile ile arzettiğim gibi, tek vatan yüksek mefhumunun en heyecan verici manzarasına şahidiz. İlk işe başladığı günden dün akşama kadar Milli Yardım Komitesine gelen para teberruu yekûnu 2.156,956 liraya varmış, ayni teberruat da tamamen tasnif edilmemekle beraber yarım milyon parçayı çoktan aşmış ve halen devam etmekte olan, iaşe mevaddı yekûnu da yüz binlerce kiloya varmıştır. Bu, müşterek vatan hissinin en bariz delili olduğu gibi felâketli vatandaşa yardım hissinin de en yüksek şahididir.

1939'dan bu yana aynı bozgunculuk - Resim : 2
Mehmetçik hem güven hem de moral kaynağı

ASILSIZ VE BETBAHT ŞAYİALAR

Fakat arkadaşlarım, derin bir teessür içinde bize teselli ve hattâ iftihar veren bu manzaradan hoşlanmıyanlar da maalesef yok değildir. Bunu size arz mecburiyetindeyim. (Kahrolsunlar sesleri)

Hükümetin teyakkuz ve hassasiyetini millet fertleri arasındaki samimî tesanüdü, kendi emellerinin tahakkukuna mâni görenler ve bundan memnun olmayanlar da vardır. Bilirsiniz ki her memlekette, her devirde millet zararına intifa ve memleket menabiini istismar etmek istiyen, bunda bazan kendi menfaatlerine mağlup bazan da memleket dışı kuvvetlere âlet olanlar bulunur. Bu yadigârlardan bizde de yok değildir. Bazan vatansever bir fert gibi saf halkı iğfale, çok defa hüviyetlerini gizliyerek memleket havasını ifsada çalışırlar. Lâkin derhal arzedeyim ki, bu güruh için en az müsait olan muhit Türkiyedir. (Bravo sesleri, sürekli alkışlar) Hiç yer bulamıyacakları da saf Türk kalbidir. Bunlar her vakit türlü türlü rivayetler ve iftiralar çıkarırlar, fakat Türklük muhiti içinde istedikleri neticeyi bulamazlar. Şimdi de yeni sermayeler buldular. Diyorlar ki:

«Hükûmet felâketzedelerin yardımına vaktinde yetişemedi, milletin verdiği yardımlar muhtaçlara yetiştirilmedi, zelzele mintakasında asayiş temin edilemedi.”

VİCDANLARIMIZ MÜSTERİHTİR

Arkadaşlarım;

Bunların nasıl çirkin bir iftira olduğunu siz bilirsiniz. Felâket haberile beraber alâkadarlara verdiğim emirle kendilerini mümkün olan her yardımı ifa edecek derecede bütün salâhiyetlerle teçhiz ettim. Ve derhal lüzumu kadar para gönderdim. İki vekil arkadaşım felâketin ertesi günü zelzele mintakasına hareket ettiler. On gün mütemadiyen dolaştılar. Bütün salâhiyetlerini kullanarak mümkün olan her şeyi yaptılar. Merkez de kendilerinin lüzum gösterdiği her şeyi yaptı. Hiç bir yere para ve tahsisat sıkıntısı çektirilmedi.

Hükûmet ve Kızılay bütün vesaitile çalışti. Tedarik edilebilen çadır, erzak, eşya, ilâç ve inşaat malzemesi ve sıhhî ekipler gönderildi. Milletin, hükümetin ve Kızılay'ın yardımları en serî surette felâketzedelere yetiştirilmeğe çalışıldı ve çalışılıyor. Muhtelif yerlerde seyyar ve sabit hastahaneler kuruldu. Bunların tafsilâtını alâkalı Vekil arkadaşlarım size arzettiler. Biz, felåket gören kardeşlerimize gönlümüzün istediği kadar geniş ve serî yardım yapamadığımızdan müteessiriz. Bu hizmeti daha seri ve daha geniş mikyasta yapmak, yâni felâketin anında her yere ve herkese yetişmek isterdik. Buna muvaffak olamadıksa sebep bizim kusurumuz değil, imkânın darlığı, tabiatın zorluklarıdır. İçinde bulunduğumuz şartların ve elimizdeki vasıtaların verdiği imkân içinde azami hizmet ettiğimize ve etmekte olduğumuza kaniiz. Zaten büyük heyetiniz gibi yüksek bir mürakabe kuvveti karşısında çalışan bir idare bundan başkasını yapamazdı. Onun için kalplerimiz

felâket yüzünden ne kadar muztarip ise, vicdanlarımız da mümkün olanı yapmış olmak kanaatile müsterihtir.

Felâket mintakasında asayişin muhafaza edilemediği, bir bilezik veya küpe için kollar, kulaklar kesildiği, umumi müfettişin çapulu men için kendi eliyle yüz adam öldürdüğü yolundaki ümiyane rivayetler bu memlekete zarar vermek istiyenlerin ne kada âdi vasıtalara tenezzül edebildiklerini gösteren delillerdir. (Kahrolsunlar sesleri).

Arkadaşlarım;

Bunların hepsi yalandır ve iftiradır. Böyle şeyler vaki olmamıştır ve olamaz. Zaten zelzele haberi üzerine ilk aldığımız tedbirlerden biri de o mintakanın inzibat kuvvetini arttırmak olmuştur. Onun için oralara derhal asker ve jandarma gönderdik.

Arkadaşlar;

Fena propaganda bu kadarla kalmıyor, diyorlar ki felâket bundan ibaret değildir. Tekrar zelzele olacak, seylâp olacak, başka felâketler gelecek; hattâ bunlara tarih de gösteriyorlar. Fakat onların gösterdikleri tarihler çoktan geçmiş bulunuyor; fakat onlar utanmak niyetinde değildirler. (Kahrolsunlar sesleri).

Arkadaşlarım, yirminci asırda zelzele gibi, seylâp gibi tabiî hâdiselerle teşe'üm etmek ancak gayrimeşru emellerini istihsâl için her yolun kapandığını gören bedbahtların, şüphesiz ki kendileri de inanmıyarak, yapabilecekleri harekettir. Herkes bilir ki tabii hâdiseler tabii kanunlara tâbidir. Onları durdurmak kimsenin elinde değildir. Olgun milletlerin kârı bunlara karşı teşe'iim değil mukavemeti artırmaktır. Bizim de tuttuğumuz yol bu yoldur. Bu propagandaların hedefi evvelâ milletin hükümete itimadını sarsmak, sonra felâketler vahimesile milleti telâşa ve vesveseye düşürmektir. İftihar ile arzedeyim ki millet muhitinde bedbaht propagandalar tesir yapamıyor. Herkes, tarihi dolduran ve süsliyen büyük hizmetleri daima şükranla anılan Milli Şef'in etrafında yekpare bir vücut gibi mütesanit bir halde çalışmak lüzumuna kanidir. (Bravo sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar.) Millet, kendi büyük meclisinde gördüğü azim ve tesanütle müftehirdir. Hükûmetin, sizin de tasvibinize mazhar olan politikasındaki isabete inanıyor ve onu kendine, malediyor. Bununla iftihar edebiliriz.

(...)

DOST DEVLETLERE DERİN TEŞEKKÜRLER

Resmî ve hususî ellerden bize yapılmış olan ve el'an da yapılmakta bulunan umumi yardımlar memleketimize karşı bir sempatinin ve bize her tarafta verilen kıymetin bir ifadesi olmak itibariyle bu insani tesanüt bir de hususi alâka mahiyetini haiz bulunuyor.

Bu dost devletlere, bu yüksek ruhlu insanlara, müsaadenizle, bu kürsüden Türkiye'nin derin teşekkürlerini ifade edeyim. (Sürekli alkışlar, bravo sesleri).

MİLLİ KORUNMA KANUNUNUN GAYESİ

Aziz arkadaşlarım;

Haftalardan beri üzerinde el birliğiyle çalıştığımız ve bugün kabul buyurduğunuz Milli Korunma kanununa da temas etmek isterim.

Kanunun gayesi yalnız, Türk vatandaşının sıkıntı çekmemesine ve Türk müdafaa kuvvetlerinin fevkalâde hallerde ve semerberlikte en iyi şekilde tanzimine ve idaresine matûftur. Hükümetinize verdiğiniz bu vazifeler yapılırken, bunların yine en iyi şekilde görülmesi için, verdiğiniz salâhiyetlerin de en dikkatli bir su rette kullanılmasının lüzumuna kani bulunuyoruz. Hükûmetiniz bu vazife ve salâhiyetler kendisine verilirken, büyük meclis tarafından gösterilen ihtimamdan ne kadar memnun ise, kendisine gösterilen itimada da müteşekkirdir; ve o itimada lâyık olmağa çalışacaktır. Dünyanın arzettiği buhranın, memleketimize vaki iktisadi ve ticarî akislerini zamanında karşılamak bizim için ne kadar hayatî bir mesele ise, bu buhranlardan istifade etmek

istiyecek olanların fena fikir ve hareketlerine karşı koymak da o kadar lüzumlu bir harekettir. Biz, hayatta bu halleri görmüş ve acılarını çekmiş bir nesiliz, tabiatlarımız da ona tekrar müsaade edecek

kabiliyette değildir. Huzurunuzda bu kanunun tatbiki kendilerine tevdi edilecek her sınıf memura ve yine bu kanunla kendi hakları müdafaa edilecek olan her vatandaşa, aynı zamanda, hiç gevşemiyen

bir azim ve dikkatle, vazifelerini yapmalarını ve haklarını aramalarını hatırlatırım. Ancak bu karşılıklı mürakabe ve dikkat sayesindedir ki, kanunun tayin ettiği iyi hedefe vâsıl olabiliriz.

Arkadaşlarım;

İntihap dairelerinizin ihtiyaç ve durumlarını sıhhatle ve neşe ile getirmenizi en samimi hislerimle dilerim. (Sürekli ve şiddetli alkışlar).

Deprem Erzincan Dr. Refik Saydam bozgunculuk 1939 Erzincan depremi