2 Ekim Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkanları...
KARABAĞ’A AY YILDIZLI ÇIKARMA
Bercan Tutar - Sabah
Türkiye'nin dünyanın dört bir yanında elde ettiği askeri ve diplomatik zaferler içerideki ve dışarıdaki yeminli düşmanlarımızın kimyasını altüst etmeye devam ediyor. Son olarak Karabağ'da elde edilen destansı başarı özellikle Batı'daki Türkiye düşmanlarını çileden çıkarmışa benziyor. Başkan Erdoğan'ın Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Nahçıvan'da dünyaya verdiği mesajların küresel yankıları sürerken boş durmayan karanlık odaklar ABD'den İsveç'e ülkemize yönelik kinlerini kusmaya başladı. ABD'nin Los Angeles kentinde Ermeni provokatörler akademik bir toplantıdaki diplomatlarımıza saldırırken İsveç'in başkenti Stockholm'de de Türk Elçiliği önündeki alçakça eylemde, polis koruması altındaki bir 'kurşun asker' Başkan Erdoğan'ın maketini yakarak nefretini kustu. Sahada ve masada Türkiye'yi durduramayan Batılı aktörlerin etkisiz ve sonuçsuz beşinci kol faaliyetleri beyhude birer çırpınışın ifadesidir. Zira psikolojik harp unsurlarıyla ülkemizin yükselişini durdurmaları veya Türkiye imajını zedelemeleri çok zor. Türkiye'nin Karabağ zaferi bir anlamda Kafkasya'da Türk çağının kapılarını aralamıştır. Sadece Karabağ'da değil dünyanın hemen her yerinde Türkiye rüzgârı esiyor.
GABAR'DAKİ PETROL NEYİN HABERCİSİ?
Eray Güçlüer - Akşam
Ülkemizin yakalamış olduğu çok yönlü gelişme ivmesi mutlaka devam ettirilmelidir. Bunun önündeki en büyük risk ise her an değişik şekillere girebilecek, farklı maskelerle ülkemizin karşısına çıkabilecek terör faaliyetleridir. Bu nedenle terörle mücadele, özellikle FETÖ ile mücadelenin mutlaka bir üst devlet aklıyla ve güçlü istihbarat kapasitesi kullanılarak, uzun süreli ve uzun soluklu olarak yürütülmesi zorunluluğu vardır. PKK ile mücadelede çok önemli kalıcı başarılar elde edilmiştir. Artık PKK'nın tamamen yok edilmesi sadece zaman meselesidir. Devlet PKK ile mücadelede ne yapacağını bilmekte ve kararlı bir şekilde mücadele devam ettirmektedir. FETÖ ile mücadelede çok önemli başarılar elde edilmiş olmasına rağmen mücadelenin henüz istenilen seviyeye ulaştığını söylemek son derece güçtür. Aynı PKK ile mücadelede olduğu gibi rehavete kapılmadan bu hain terör örgütünün yok edilebilmesi için daha güçlü stratejilerin oluşturulması, başta istihbarat olmak üzere mücadele eden güvenlik birimlerinin kapasitelerini geliştirilmesi, sürecin sağlam ve hızlı bir şekilde yürütülebilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması hayati önemdedir.
SIFIR TERÖR GÜÇLÜ EKONOMİ
Yusuf Dinç - Yeni Şafak
Bu denli terörle boğuşup da bu denli iyi olabilen bir ekonomi daha yoktur sanırım. Yok, siz derseniz ki bu ekonomi yeterli değil, bilmelisiniz ki Türkiye’nin en büyük ekonomik sorunu terördür. O yüzden umulan ve arzu edilen yerden Türkiye hala biraz uzaksa katlandıkları karşısında bu makul görülebilir. O yerden çok uzak değilse bu gerçekten büyük başarı olarak görülmeli, açığı kapatacağı anlaşılmalıdır. Teröre şu kadar milyarlar, bu kadar paralar harcandı gibi bir analiz yapmak değil niyetim. Çok daha temel bir mesele; düşünsenize bombalar patlarken ekonomik aktivite, yatırım vesaire geliştirmeye çalışılıyor. Ancak ve sadece büyük bir iyimserlikle bunlar mümkün olabilir. Zihinlerin arkasında güçlü ordu düşüncesi olmasa hiç olmazdı. Neyse ki bugün Türkiye terörden kurtulma hususunda çok daha iyimser hatta her zamankinden daha iyimser, ordu çok ileri teknoloji yerli ve milli savunma sanayi ile her zamankinden daha güçlü. Bu ülke terörle mücadelede daha iyi olduğu her gün ekonomisi de daha iyi olacak. Terör bitene kadar mücadele durmamalı. Meclis’te, sahnede, şehirde, dağda, denizde, sınır içinde veya sınır dışında… Gösterilen tahammül çok fazla… Bazen Türkiye’nin “aşırı” demokratik olduğunu düşünüyorum. Yahut demokratik olması beklenecek konularda daha katı, katı olması beklenecek konularda daha demokratik… Şükür ki sahada terörle mücadelenin gerekleri eskiye göre çok daha etkin yapılıyor. Emeği geçenler iki cihanda abat olsun.
GANİRA VE AHMAK DİPLOMASİSİ...
Özay Şendir - Milliyet
2004 yılında Bakü’de, Şehitlik alanında tanışmıştım Ganira Paşayeva’yla. Başbakan Erdoğan’ın ziyaretini takip ediyordum, Erdoğan’ın camiden çıkışını beklemiş ve diğer muhabirler ileride beklerken tek başına bir röportaj yapmayı başarmıştı. Herkesten farklı olma çabasını tebrik etmiştim, öyle tanışmıştık. Bir sonraki karşılaşmamız 2009’da Ankara’da olmuştu. Ermenistan açılımıyla ilgili Türkiye’ye gelen 4 kadın milletvekilinden birisiydi. Teke Tek’e konuk olmadan önce uzunca bir süre sohbet etmiştik. İkimizin de doğduğu gün aynı çıkmıştı, “adgündaş” denirmiş aynı gün doğanlara, bunu sonradan öğrendim. Rejide yayını seyrederken davasına inanmış bir insanın hitabet gücüne tanık olmuştum. 2015’te Abbas Güçlü ile Genç Bakış programına katıldı Ganira, gençlerle dolu bir salonu avucunun içine aldı kolaylıkla. Sonra ekipteki arkadaşlarımdan ne kadar gerçek ve tevazu sahibi olduğunu dinlemiştim. Ganira Paşayeva’nın Türkiye’de kazandığı sevgi ve saygının sırrı da bu aslında. Kişiliğine dair tevazusu, fikirlerini savunurken sonsuz bir adanmışlığa dönüşüyor ve asla geri adım atmıyordu. Ganira Paşayeva’nın ölümünün yarattığı üzüntünün sebebi sadece genç yaşta aramızdan ayrılması değil, aynı zamanda yeri dolmayacak bir boşluk bırakmasından kaynaklanıyor.