20 Eylül Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
‘OYUNA’ GELMEMEK!
Ersin Çelik - Yeni Şafak
Geçtiğimiz pazar günü ‘Büyük Aile Buluşması’nın ikincisini yaptık. Yine Fatih’teki Saraçhane Parkı’nda buluştuk ve Beyazıt Meydanı’na sessizce yürüdük. Sadece duyurularla, kimseleri taşımadan binlerce aile katıldı. Görüp görülebilecek en medeni, en kreatif ve insan odaklı eylemlerden biriydi. Anne-babalar pusetlerinde bebeklerle geldiler. Ellerdeki pankartlarda çok anlamlı mesajlar yazılıydı. Sessizce yürüyüp, sessizce dağıldık. Gerçekten de büyük bir aile fotoğrafı verdik. Yürüyüş öncesinde, bu buluşmayı ‘nefret söylemi’ diyerek kriminalize etmek isteyen LGBT lobileri bir kez daha boşa düştü. En fazla istedikleri, bekledikleri malum provokasyonlar ya da taşkınlıklar yaşanmadı. Bu sefer de yürüyüşe katılımın az olduğu ve sönük kaldığı yönünde haberler yapma yoluna gittiler. Cumhuriyet ve Birgün gazeteleri, muhabirlerinin alandan takip ettikleri yürüyüş hakkında tek kalemden çıkmışçasına “miting sönük geçti” haberleri yayınladılar. Miting sönük geçmedi oysa. Amacına ulaştı. Eğer derdimiz yoğun kalabalık olsaydı bunu fazlasıyla sağlardık. Kalabalık ne Saraçhane Parkı’na sığardı ne de Beyazıt Meydanı’na. Sivil toplum kuruluşlarının geri planda olduğu, başkanlarının sahneye çıkmadığı Büyük Aile Platformu şemsiyesi altında aktörlerinin aileler olduğu bir yürüyüşten nefret söylemi üretmeye çalışanları, bir kez daha yanılttık aslında.
ÇALIŞMA BAKANI’NDAN YENİ AÇIKLAMALAR VAR
Abdülkadir Selvi - Hürriyet
Emeklilerle ilgili olarak bakanlık bürokratları zaten çalışıyorlardı. Edindiğim bilgiye göre önümüzdeki hafta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın başkanlığında bakanlar düzeyinde ele alınacak. 1 Ekim’de Meclis açılacak. Çalışma Kabine’de görüşüldükten sonra Meclis’e sunulacak. Daha önce emeklilere zam konusunda üç alternatife göre hazırlık yapıldığını yazmıştım. “Seyyanen, en düşük aylığın yükseltilmesi ve oransal bir artış” yapılması yönündeydi. Cevdet Yılmaz’ın başkanlığında yapılacak çalışmada bu olgunlaştırılacak. Kabine toplantısında ise son şekli verilip Meclis’e gönderilecek. Kulağıma daha çok seyyanen zam geliyor. Peki zam gelirse ne zaman uygulanacak? 2024 yılı ocak ayına mı kalacak yoksa yeni yıl beklenmeden emeklilerin cebine girecek mi? Bunun için de Meclis’ten geçecek yasal düzenlemedeki tarih geçerli olacak. İzlenimim emekli zammının yeni yıla bırakılmadan emeklilere yansıtılacağı yönünde.
O GÜN NEDEN SUSTUNUZ?
Salih Tuna - Sabah
Ünlü işadamı Murat Ülker geçenlerde bir platform kanalının yayınında, ABD Büyükelçisi'nin şikâyeti üzerine "Cola Turka" projesinin başarısız olduğunu anlatmış. Olay şöyle cereyan etmiş: Dönemin Sanayi Bakanı Ali Coşkun kendisini çağırmış, "Murat" demiş, "Cebimde bir mektup var; seni ABD Büyükelçisi şikâyet ediyor, bu nedenle sana küçük bir ceza keseceğiz..." Bunun üzerine Murat Bey (kendi ifadesiyle) çok utanmış. Neden mi?.. Ceza ödeyeceği için değil elbette. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanı nasıl olur da ABD Büyükelçisi'nin şikâyeti üzerine harekete geçer diye taaccüp etmiş!.. Coca Cola'nın ABD Büyükelçisi marifetiyle Cola Turka'dan şekvacı olduğunun kamuoyunda hakkıyla bilinmesi, o günkü atmosferde Cola Turka için müthiş bir PR'a dönüştürülebilirdi. Bilemiyorum, Sayın Murat Ülker, ABD Büyükelçisi'nin aracılık yapacak kadar arkaladığı Coca Cola'ya karşı pozisyonda yer almak istememiş olabilir. Demek ki o kadar da "deli" değilmiş. Türkiye Cumhuriyeti Devleti cezayı kestiği için, "Bende de biraz delilik var herhalde, gittim devleti mahkemeye verdim..." demiş ya, ondan mülhem söylüyorum. Nihayetinde "deliliği" devlete karşı işe yaramış olacak ki, 7 yılın sonunda ceza iptal edilmiş, yani Murat Bey cezayı ödememiş. Buraya kadar çok güzel...
CHP CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
Yaşar Hacısalihoğlu - Akşam
Atatürk genel başkan olsaydı, PKK terör örgütünün siyasi kolu HDP'nin çağrısına uyup, Mehmetçiğin Gazi Meclis'ten istediği yetki tezkeresine, Libya tezkeresine hayır oyu verir miydi, verdirir miydi? Seçimlere günler kala ABD'nin hoşuna gitsin diye Rusya cephesi açmaya çalışır mıydı? Mavi Vatan stratejisini saldırganlık olarak anlaşılır kaygısı taşıyan, Karabağ işgaline karşı zafere giden yolda Türkiye'yi emperyalist odakların diliyle itham eden, ABD başkanından demokrasi bekleyen, Kıbrıs'ta kapalı Maraş'ın açılmasını sorun gören başdanışmanları olur muydu? Mehmetçiğe çirkin iftiralar atanları milletvekili listelerine koyar mıydı? Ve hiç Batı emperyalizminin umudu olur muydu? Bu soruların cevabını fikri derinlikle ve açıklıkla vermeden CHP'de değişim, koltuk değişimidir. O yüzden de il kongrelerinde koltuklar havada uçuşmaktadır. Fikirler değil, kavgalar, itişmeler, atışmalar, bayılmalar, küfürler yumruklar konuşmaktadır, konuşulmaktadır. Yani CHP cephesinde değişen bir şey yok...
HER YIL AYNI TARTIŞMA
Soner Yalçın - ODA TV
Ne yapacağız; ahlak ölçümüze uymayanları aforoz mu edeceğiz? Hadi biraz yumuşatalım örnekleri: Victor Hugo genelevlerin sadık müşterisiydi. (Cenazesine katılmaları için Paris’teki fahişelere izin verildi. Onlar da saygı adına malum yerlerine siyah eşarp bağladı!) Makyavelli, Graham Greene, Georges Simenon gibi niceleri de genelev müdavimiydi. Aşk ve gurur romanlarının yazarı Alexandre Dumas karısını yakın arkadaşı yazar Roger de Beauvoir ile yatakta basınca “beni de aranıza alsanıza” diye yalvardı! Şair Sylvia Plath, eşi şair Ted Hughes’un kendini dostları Assia Wevill ile aldattığını öğrenince intihar etti. Ve daha sonra Assia Wevill de, Ted Hughes’in kendisini aldattığını öğrenince ondan olma kızı Shura ile birlikte hayatına son verdi… Bunları niye yazdığımı artık tahmin etmişsinizdir: Oyuncu Farah Zeynep Abdullah’ın sanatçı Yılmaz Güney’in kişiliğine yönelik sözleri davalık oldu. Yılmaz Güney'in sinemacı-yazar kimliği ile kişiliği karıştırılmamalıdır. Sanatçı ancak yapıtıyla değerlendirilebilir. Eser, iyi ya da kötüdür. Ki bu da görecelidir. Mesela: Tarık Akan’a göre, Yılmaz Güney harika senarist-yönetmen ama oyunculuğu iyi değildi! Tartışmayı başlatan Murathan Mungan’a göre ise, oyunculuğu iyiydi; sinemamızın en iyi yürüyen erkeğiydi…
KADER
Melih Aşık - Milliyet
Medyada günübirlik yayınlanan haberlerden biri daha... Bu defa DW adlı Alman kanalı yayınlıyor: “AFAD, İstanbul’da beklenen deprem için en riskli 15 ilçeyi açıkladı. Uzmanlar uyarıyor: Orada yasayan vatandaşlarımızın bu konuda mutlaka bilinçli olması ve depremin olacağı zamanı beklemeden, şimdiden çözüm üretmesi gerekiyor.” Sözü geçen ilçelerde 2 milyondan fazla insan yaşıyor.. Peki, bu insanlar nasıl çözüm üretecekler.. Evlerini bırakıp kiraya mı çıkacaklar.. İyi de kiralar aylık 10 bin liradan başlıyor.. Veya banka kredisiyle yeni konut satın alacaklar.. Para yok, konut nasıl satın alınacak? Tabii banka kredisiyle.. Peki, sizin konut kredilerinden haberiniz var mı: Bir bankacı dostumuz hesap çıkarıyor: “Bankalar şu an konut kredisinde aylık ortalama yüzde 3,23 faiz uyguluyor. Bu orana göre 180 ay vadeli 2 milyon TL kredi çekildiğinde aylık ödeme 64 bin 812 lira, toplam ödemesi ise 11 milyon 666 bin lira oluyor. Mevcut durumda 9 milyon 666 bin lira faiz yükü doğuyor.” Halk çözüm bulamaz... Çözümü hükümet ve belediyeler bulacak..