21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

20 Temmuz Medyanın Halleri

20 Temmuz Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

20 Temmuz Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

KUZEY KIBRIS TÜRKİYE’NİN UÇAK GEMİSİDİR

ERAY GÜÇLÜER - AKŞAM

Rumlarla uzlaşmanın mümkün olamayacağını anlayan Türk devlet aklı iki devletli çözümün tek seçenek olduğunu dünyaya ilan etti. Ve son 4 yıldır Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çok önemli kazanımlar elde etmeye başladı. Artık ne Rumların ne Yunanlıların ne de Avrupa'nın oradaki soydaşlarımızı ve Türkiye'yi oyalaya bilecek başkaca argümanları kalmadı. Artık gelişen ve büyüyen, her geçen gün daha da güçlenen bir Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var.

Kıbrıs'la ilgili düşünülmesi gereken ilk husus adadaki soydaşlarımızın varlığının ve bekasının garanti altına alınmasıdır. Ancak Kıbrıs'ın jeopolitik olarak çok önemli başka özellikleri de var. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti aynı zamanda Türkiye'nin doğu Akdeniz'deki uçak gemisidir. Böylece Türkiye doğu Akdeniz'de ve güneyinde stratejik güvenliğini sağlayabildiği gibi, Kıbrıs'ın güneyindeki Mısır, Gazze, İsrail, Ürdün, Lübnan ve Suriye'nin oluşturduğu çok değerli jeopolitik ortamda ve bu bölgelerdeki enerji eko politiğinde meydana gelebilecek gelişmelere de müdahale edebilme imkanına kavuşmaktadır.

Günümüzdeki Suriye ve Irak'ta meydana gelen gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde, şayet 1974 yılında Kıbrıs barış harekâtı icra edilmeseydi Türkiye şu an stratejik bir kuşatma altına alınmış olacaktı. Düşünün batıda ABD ve Avrupa Birliği desteğindeki Yunanistan, güneyimizde Kıbrıs ve doğuya uzanımı hattında Suriye ve Irak.

Tam bir ateş çemberinin içinde olacaktık. Ve bu ateş çemberinin ürettiği etkiye Türkiye ne kadar dayanabilecekti. O yüzden 50 yıl önce nasıl ki Kıbrıs adasına çıktıysak, 50 yıl sonra Suriye ve Irak'a o yüzden girdik.

DİYALOGUN İLK MEYVESİ

YAHYA BOSTAN - YENİ ŞAFAK

Terör örgütü tam da bu dönemde sözde yerel seçimlerle bağımsızlık yolunun taşlarını döşemeye başladı, Şam’ın gelişmeleri izlemekten başka bir şey elinden gelmedi.

Ankara’nın diyalog yönünde adım atması Şam rejiminin terör örgütü karşısında elini güçlendirdi. Şam’a alan açtı. Esad da oluşan bu konjonktürü terör örgütünü baskılamak için kullandı. Tam da bu süreçte terör örgütü PKK’dan “Şam beklentilerimize saygı göstermiyor” açıklaması geldi. Bazı noktalarda rejim askerleri ve terör örgütü üyeleri arasında gerilim yaşandığı ileri sürüldü. Ve bingo: Terör örgütü DEAŞ militanlarının bazı rejim noktalarına saldırı düzenlediği belirtildi. (Türkiye’nin Suriye’de DEAŞ’a yaptığı operasyonlar sırasında, terör örgütü PKK, DEAŞ militanlarını kendi bölgesinden geçirerek çatışma bölgesine nakletmişti.) Yani, Şam, ABD’nin baskısıyla PKK ile anlaşacaktı. Ama ipler gerildi. İlk meyve de budur.

ELEKTRİK DAĞITIMI DEVLET ELİYLE YAPILMALI

ESFENDER KORKMAZ - YENİÇAĞ

İzmir'in Konak ilçesinde yağan, yoğun yağmur sırasında yoldaki su birikintisinden karşıya geçmek isterken kaçak elektrik akımına kapılan Özge Ceren Deniz (23) ve İnanç Öktemay (44) hayatını kaybetti. Dağıtım TEDAŞ'ta kalsaydı dağıtım işi bir kamu hizmeti olduğu için ve bu nedenle de kâr maksimizasyonu ve maliyet minimizayonu hedefi olmadığı için, kablolar daha sıkı ve güvenli kontrol edilecekti ve can kaybı olmayacaktı.

Neoliberal politikalar öncesinde tüm dünyada ve bugün de birçok gelişmekte olan ülkede, elektrik tedariki ve dağıtımı kamu hizmeti olarak, ya doğrudan devlet veya KİT'ler vasıtası ile yapıldı, yapılıyor.

KİT'ler zarar ediyor demek, aptalca bir gerekçedir. KİT'ler yanlış yönetim elinde ve siyasi arpalık olarak kullanılırsa elbette zarar eder. Kaldı ki elektrik dağıtımı gibi hizmetler bakkal hizmeti değil, bir altyapı hizmetidir ve hedef kâr değil hizmetin getirdiği sosyal faydadır.

Elektrik dağıtımının kamu hizmeti olarak görülmesinin temel nedenleri;

1.Elektrik dağıtımı stratejik bir hizmettir. Özellikle harp zamanlarında ve olağanüstü dönemlerde, yerli ve yabancı özel şirketler devlet kadar hassas olamaz.

2.Elektrik enerjisi tüm üretimde önemli bir girdidir. Devlet teknoloji üretimi, savunma sanayii gibi sektörlerde fiyat ayarlaması yapar, teşvik verir.

3.Barınma gibi aydınlanma ve ısınma da devletin sosyal görevi alanındadır. Yoksula bedava elektrik sağlanması sosyal politika gereğidir.

4.Dağıtımın ihale edilmesi nedeni ile araya giren müteahhit kârları dağıtım maliyetlerini ve elektrik fiyatlarını artırdı.

Dünyada 500 kadar özelleştirme örneğinde, sürenin bitmesinden sonra özel firma ile sözleşme yenilenmedi. 150 kadarı da sözleşmelerin süresi içinde sonlandırıldı. %50 kadarında ise çeşitli nedenlerle özel işletmecilerin hisselerini sattığı veya çekildiği anlaşıldı.
Türkiye’de elektrik dağıtımı tekrar devlet tarafından yapılmalıdır.

TAVERNA ATATÜRKÇÜLÜĞÜ

MELİH ALTINOK - SABAH

Kadın Yunan bir şarkıcı. Ülkesine döndüğünde "Atalarımızı Anadolu'dan kovan düşmanın bayrağı ve komutanının resimleri altında konser verdi" diyenler tarafından linç edilmekten çekinmiş olabilir.

Zira Yunan adalarını ihya eden Türk turisti ürkütmemek için kısa bir yaz molası verdiler ama ülkede siyasetin ve medyanın rutini Türkiye'yi şeytanlaştırmak.

Bence olayda garip olan, üzerinde düşünülmesi gereken, alametifarikası Yunan'ı memleketten kovmak olan Atatürk için kırmızı çizgimizdir diyenlerin Yunan sanatçı talep etmeleri.

Yunan adalarında Akdeniz salatayı ucuza satıyor diye sempatileri arttı herhalde.

İnsan bu taverna Atatürkçülerini gördükçe gardırop Atatürkçülerinin ahını aldık diye düşünüyor.

Despina Hanım'ın müziğine gelince... Adını ilk kez duyduğum şarkıcının Youtube'daki kayıtlarını dinledim. Serdar Ortaç klipleri eşliğinde taverna müziği. Organizatörleri ve bağışçıları coştursa da bir eğitim derneği gecesi için fazlasıyla "fantezi".

Medyanın Halleri