2024 yılından kafası karıştırılmış insan manzaraları
Ahlaklı, bilgili, çalışkan, disiplinli, saygılı, gururlu, bireysel ve çevre temizliğine duyarlı bir toplum, bir Türkiye istiyoruz. Devrimci iyimserliğimizle bunu sağlayabilmek için mücadele ediyoruz
2016 yılından itibaren Türkiye'deki insan algılarında bir şeyler oldu. Her yalana inanan veya inanmaya hazır ancak en yalın gerçeklere inanmayan ciddi bir kitle var ve bu gerçekten endişe verici. “Türkiye'de 15 milyon göçmen/sığınmacı var” diyor birisi ve bu kitle hemen inanıyor, 55 milyon deseler belki ona da inanacak. Ya da bu hafta sonu Ruanda'dan 66 uçakla İngiltere'den gönderilen sığınmacı gelecekmiş yalan haberi hemen alıcı buluyor.
Bu durum Türkiye’de ciddi bir kitlenin görsel medya/sosyal medya yoluyla yönlendirildiğini ve algılarıyla oynandığını gösteriyor. Ulusal Kanal’da Çağdaş Cengiz ve Utku Reyhan’ın sundukları “Yalancının mumu“ isminde bir program izliyorduk. Orada bunlara benzer onlarca-yüzlerce örnek vardı.
Benim de Silahlı Kuvvetlerden, askeri okullardan, görev yaptığım çeşitli havayollarından, sosyal hayatımızın çeşitli çevrelerinden iletişimde olduğum; kendisini Atatürkçü, sosyal demokrat, sosyalist, milliyetçi olarak niteleyen ancak hemen hemen neoliberal bir dünya görüşünde olduğunun farkında olmayan yüzlerce arkadaşım, dostum, öğrencim var. Ne yazık ki yukarıda açıklamaya çalıştığım algı bozulmasını hemen hepsinde görebiliyorum.
Bu grupta olup da sosyal demokrasiyi savunanlar; bunun devrimciliği ve devletçiliği inkar etmek olduğunu hiç anlayamamışlar.
KOLUNDA DÖVME ARABADA İMZA
Atatürkçüyüm diyenler ki hemen hepsi hakiki Atatürkçü olduğunu iddia ediyor. M. Kemal'in 1920’lerde İngiliz emperyalistleri tarafından "eşkiya-haydut" olarak nitelendiğinin, emperyalizme karşı mazlum milletlerin yalın kılıç mücadele önderliğinin bilincinde değiller. Varsa yoksa modernizm, laikçilik ve Batı’ya hayranlık/öykünme. M. Kemal’in mavi gözleri, smokini, dansları ile ilgileniyorlar. Zaten suyun öbür tarafında doğmuştu, yani bizden değil, bizden olsaydı böyle olmazdı. Erzurum, Yozgat, Kırşehir’den M. Kemal olmaz, onlar bizim gibi kara kaş-kara göz. Mavi göz-sarı saç ona özgüdür. Tıpkı Avrupalılar gibi.
Ah birde Selanik yerine biraz daha Batı’da olsaydı doğduğu yer, şöyle Viyana, Bern gibi gerçekten çok daha güzel olurdu. Madem öyle yapacak bir şey yok artık, o zaman kolumuza dövme yaptıralım, arabaların camına “M. Kemal Atatürk” yazdıralım bir de Anıtkabir’de resim çektirip sosyal medyada paylaşalım ve Atatürkçülüğümüzü ilan edelim. Bu ruh hali gerçekten çok garip. Doktorların ilgi alanına giriyor.
Sosyalistim diyenlerin büyük bölümü ise ABD'nin silah ve örgüt gücü sağlayarak İkinci İsrail-Kürdistan devletini kurma ile görevlendirdiği PKK/DEM'in destekçisi. Temel çelişkiden vazgeçtik şimdilik, Emperyalizm-Milli Devlet(ler) baş çelişkisini bilen ve anlayan da yok. “DEM’e destek demokrasiye destek” zulasını yutmuşlar. Bu zula boğazlarında duruyor.
“Milliyetçiyim” diyenlerin büyük bir kısmı “Türkün Türkden başka dostu yoktur” sözünü duyup ona yapışmışlar. Hemen hepsi “Rusya-İran-Çin” karşıtı. Arada sırada emperyalizm sözleri falan ediyorlar. İttifak yapmalıyız emperyalist saldırıya karşı diyoruz, duymuyorlar. Ne güzel. Devam edelim.
NASIL YÖNETİLİYORLAR?
Bu grupların hemen hepsi AK Parti karşıtı ve bu karşıtlık öyle ki düşmanlık düzeyinde. Bu karşıtlığın ve düşmanlığın 2016 sonrasında (15 Temmuz’a dikkat) özellikle pompalandığının farkında bile değiller. Bazıları 2014 öncesi AKP'ye birkaç kez oy verdiğini -o zamanlar iyiydi diyerek- itiraf ediyor. AK Parti 2002’den beri o kadar çok hata yaptı ki savunması bize düşmez.
Ancak “düşmanlık ve nefret insanın yarı-delilik halidir” ve kullanılmaya ve ihanete hazır hale gelirsiniz ki burasıyla hiç şüphesiz ilgileniyoruz. Nefret objesi insan aklını tutsak eder ve çevresel görüşünüz kaybolur. Nefret objesine karşı olan her şeyle birlik olabilirsiniz artık. Yönetilmeye hazırsınız.
- Hemen hepsi Halk Tv-Sözcü Tv-KRT-Tele1 gibi kanalları izliyor; sorarsanız hepsi bir ağızdan "Ne yani A Haber mi izleyeyim?" diyor. Bazıları internetten yayın yapan FETÖ kaçaklarının yayınlarını izliyor.
- Hemen hepsi "Sözcü, Cumhuriyet (70-80-90-2000’lerin değil), Birgün" okuyor.
- Hemen hepsi "Artık bu ülkede yaşanmaz, adalet yok, ekonomi bitti vs" diyor.
- Hemen hepsi 15 Temmuz’un uydurma, senaryo olduğuna inandırılmış (bravo CHP ye oynadığı rol için). Yani öyle ki R. Tayyip Erdoğan generalleri birbirine vurdurabiliyor, tankları hareket ettirebiliyor, yüzlerce kişi hayatını kaybediyor. Bu yalanların bir nedeni var hiç şüphesiz. FETÖ ve ABD’yi saklamak.
- Hemen hepsi Arap ülke ve halklarının düşmanı-karşıtı. Arapların Türkleri arkadan vurduklarına inanıyorlar. "Kara kaş, kara göz, kara ten ile sarı saç, mavi-yeşil göz, açık ten" karşısında şüphesiz açık tenlilerden yanalar. Atatürk'ü sırf bu yüzden sevdikleri yönündeki kuşkumdan bahsetmiştim.
- Hemen hepsi düzenli-düzensiz Arap göçmen karşıtı/düşmanı (hiçbirisi bu durumun emperyalist politikalar sonucu olduğunu değerlendiremiyor).
Filistin (HAMAS)-İsrail savaşında açıkça söyleyemeseler de; "HAMAS terör örgütü" diyerek İsrail tarafındalar. Afganistan'da burka üzerinden, İran'da kadın saçının "Cumhurbaşkanı Reisi'nin helikopterini düşürdüğü görseller" paylaşarak açıkça kolektif Batı-emperyalist batı tarafındalar. Kuzey Kore liderinin her akşam kız kardeşinin ciğerini meze yaparak yediğine inanıyorlar. Öyle ya, iktidar ve muhalefete yakın medya organları onları böyle bilgilendiriyor.
- Hemen hiçbirisinin "emperyalizm"le ilgili bir problemi yok. Sorarsanız "Ben anti-emperyalistim" diyorlar. Ancak ne emperyalizmi dolayısıyla ne de "anti-emperyalizmi" bilmiyorlar. Bilinmeyen bir şeye nasıl karşı olabilirsin veya mücadele edebilirsin ki? Çoğuna göre biraz güçlü devlet "emperyalist"tir.
Büyük insanlığın en büyük düşmanının, kapitalizmin ileri aşaması olan tekelci sermaye ihracının emperyalizm olduğunu ve hegemonya yoluyla hedefinin "milli devlet(ler)" içinde milli ordu-milli hükümet-milli para-merkez bankası-sendikaları yıkmak/zayıflatmak olduğunu bilmiyorlar. Tek kutuplu dünya hegemonyasının ABD elinde olduğundan haberleri bile yok. “Rusya-Çin-ABD” hepsi emperyalist diyorlar ve ABD’nin suçlarını üçe bölüyorlar.
Asya'nın büyük devrimcileri: Lenin-M. Kemal-Mao’yu daha dikkatli okumalarını öneriyoruz, duymuyorlar. Sadece Hâkimiyet-i Milliye yazılarını veya Nutuk’u biraz daha dikkatli okusalar bunları daha rahat görebilecekler.
- Hemen hepsi Avrasya dünyasına; Rusya-İran-Hindistan-Çin'e karşılar. Hepsine bir kulp takıyorlar. "Almanya-İsveç, Hollanda" deyince yüzlerinde tatlı bir gevşeme oluyor.
- Çok kutuplu yeni bir dünya fikrine yabancılar. Ne ŞİO ne BRICS… Hiçbir fikirleri yok. Şüphesiz Atatürk'ün önderlik ettiği "Sadabad Paktı"nın gerçek nedenini de bilmiyorlar.
- Hemen hepsi NATO'cu (benim gibi karargâhlarında üç yıl görev yapanları çok az olsa da). NATO'dan çıkacağız ve çıkmalıyız deyince arkalarını dönüp ıslık çalıyorlar ya da çok cesaretli olanları "Ne yaparız sonra, düşündün mü?" gibisinden, sanki kendileri çok düşünmüş gibi cevaplar veriyorlar.
- Kolektif Batı ile çelişki yaşamayı hayatlarının sonu gibi görüyorlar (sömürge valisine karşı gelememe sendromu).
Daha da sayabilirim ama bu kadar yeter.
ÖRGÜTSÜZ TÜRKİYE’Yİ KURTARMAYA KALKANLAR!
Bu arkadaşların ortak bir özellikleri daha var:
Egoları ve sesleri oldukça yüksek ancak örgütlü mücadeleleri hemen hiç yok. Her birinin ayrı bir "Türkiye'yi kurtarma planı" var.
Gerçek bu. Yani gerçek hayatta ve sosyal medyadaki insanların çoğunluğunun durumu bu. Şüphesiz benimle olduğu gibi Vatan Partili arkadaşlarla bu yüzden çelişki de yaşıyorlar. Bazılarını zaman zaman üzdüğümüzü de biliyoruz. Ayrıca şunu da biliyoruz; "Kolektif Batı’dan insan aklını aşan bir asimetrik psikolojik operasyon" var. İnternette bir kaşık zehir bedavaya satılıyor ve onu sosyal medyada, whatsap guruplarında sizin sayenizde bedavaya yüzlerce-binlerce kişiye paylaştırıyorlar diyoruz. Onları uyarmaya çalışıyoruz. Artık yeter diyoruz.
Biliyorum biraz karanlık bir tablo çizdim. Bir oyunun, bir karşılaşmanın, bir savaşın ancak iç cephe yoluyla kazanılabileceğinin bilinciyle uyarmak istiyoruz. Dünyada Türkiye’yi yıkabilecek bir güç henüz anasından doğmadı. Türkiye’yi ancak iç cephe yıkabilir. Oyunu oynayanlar biliyor, biz de biliyoruz. Onun için uyarıyoruz.
Hiç şüphesiz bu durumun bilincinde olan, zaman zaman yanılsa da anlamaya çalışan, örgütlü/bilinçli kitleler de var. Onlara ve öncülere güveniyoruz. Türkiye takip eden değil, takip edilen olsun istiyoruz.
Ahlaklı-bilgili-çalışkan-disiplinli-saygılı-gururlu-bireysel ve çevre temizliğine duyarlı bir toplum, bir Türkiye istiyoruz. Devrimci iyimserliğimizle bunun mutlaka olacağına inanıyoruz.
Dünya yeni bir hesaplaşmaya hazırlanıyor. Artık önümüzde görünen bir cephe var. Ukrayna'dan Ege'ye, Doğu Akdeniz'den Gazze'ye, Kızıldeniz-Hürmüz'den Pasifik'e uzanan tek bir cephedir burası. Doğru yerde olacağız. Gri bölgelerde kendimizi emniyette hissettiğimiz yapay dönemler geride kaldı.
Milletimize güveniyoruz. Dünyaya öncülük etme özgüveni olan milletimize.