02 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

2025’te işçi hareketi: Öncü Parti’yle tarihe müdahale dönemi

2024’te yeniden tarih sahnesine çıkan örgütlü işçi hareketinin 2025’te tarihin akışını değiştirecek boyutlara varması beklenmelidir. İçine girdiğimiz 2025 yılı daha büyük, daha kapsamlı ve daha çetin işçi-emekçi eylemlerine gebedir

2025’te işçi hareketi: Öncü Parti’yle tarihe müdahale dönemi...
A+ A-
HÜSEYİN KARANLIK / VATAN PARTİSİ MERKEZ MYK ÜYESİ, İŞÇİ SENDİKA BÜRO BAŞKANI

Geride kalan 2024, işçi hareketi açısından yeni bir dönüm noktası oldu. İşçi sınıfımız bir kez daha tarih sahnesine çıktı. 60 yıllık yakın tarihimizin bütün önemli dönemeç notalarında olduğu gibi, güçlü ve akıllı eylemlerle kendini, gücünü ve rolünü ortaya koydu. Büyük mücadele birikimini ve azmini 2025’e taşıyarak yoluna devam ediyor.

2025, İŞÇİ VE EMEKÇİ YILI OLACAK

İçine girdiğimiz 2025 yılı daha büyük, daha kapsamlı ve daha çetin işçi-emekçi eylemlerine gebedir. 2024’te yeniden tarih sahnesine çıkan örgütlü işçi hareketinin 2025’te tarihin akışını değiştirecek boyutlara varması beklenmelidir. Hem işçi hareketinin büyüklüğü ve etkinliği, hem de ulaştığı bilinç düzeyi bakımından.

Türk Metal’in on binlerce işçiyi kapsayan MESS sözleşmelerinin yanı sıra, TÜRK-İŞ’in kamuya bağlı bütün işkollarında, yaklaşık 250 bin kişiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi gündemdedir. Hükümetin sıkı sıkıya bağlı kaldığı emperyalist neoliberal program nedeniyle bu sözleşmelerde işçilerin beklentilerini -bırakalım karşılamayı- yanına bile yaklaşamayacağı ortadadır. İşçinin ve TÜRK-İŞ’in ise Hükümetin dayatacağı rakamlara asla razı olmayacağı açıktır. Bu nedenle büyük ölçekli bir mücadelenin koşullarının oluştuğu görülmektedir.

TÜRK-İŞ’İN VARLIĞI

Bu koşullarda işçi hareketinin başında Sayın Ergün Atalay’ın başkanlığındaki TÜRK-İŞ gibi güçlü, saygın, deneyimli bir önderliğin bulunuyor olmasını da unutmamak gerekir. TÜRK-İŞ emek mücadelesiyle vatan mücadelesini birleştiren temel stratejisi, ekmek teknesini koruyan yaklaşımı, haklı zeminde ve başarıya odaklı eylem ve mücadele çizgisiyle yalnızca işçi sınıfının değil bütün toplumun ve milli güçlerin güvenine sahiptir. Bu gerçek, işçi ve emekçi hareketinin ve aynı zamanda yükselen milli devrimci hareketin bir üstünlüğüdür.

TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK’in 2024’te emeği savunmada ortak hareket edeceklerini ortaya koyan irade beyanlarını da 2025 emek hareketine ivme kazandıracak bir etken olarak değerlendirmek gerekir.

ARTAN TOPLUMSAL HUZURSUZLUK VE TEPKİ

Bu tablonun yanı sıra, ilan edilen yeni asgari ücret rakamının sadece işçi sınıfının yüzde 60 gibi önemli bir çoğunluğunu oluşturan asgari ücretlilerde değil, bütün toplumda yaratmış olduğu infial de hesaba katılmalıdır. Benzer durum sayısı 16 milyona varan emekliler için yakında açıklanacak olan emekli aylıkları yönünden de söz konusudur. Ayrıca çiftçiler, esnaf ve bütün emekçiler bakımından da artan memnuniyetsizlik ve şikayetler zaten ortadadır.

Bütün bunlar, 2025’in emekçiler açısından eyleme geçmekten başka bir çare bırakılmadığına işaret etmektedir.

Yaşanan bütün zorluklar ve artan sıkıntılar aynı zamanda çözüm arayışlarının da anasıdır.

EMEKÇİ HAREKETİNDE SİYASETE MÜDAHALE ZORUNLULUĞU

İşçi hareketi ve tüm emekçiler bakımından harekete geçme ihtiyacı, hatta ihtiyacın da ötesinde mecburiyeti gelip kapıya dayanmıştır. Ne var ki mevcut hükümet, izlediği politikalar ve dayandığı güçler bakımından emekçi taleplerini karşılama olanağından yoksundur. Çünkü kaynak yaratma güç ve yeteneğine sahip değildir. Mevcut sistem bütünüyle tıkanmıştır.

Oysa Türkiye’nin kaynakları vardır. Yurt dışı bankalarında şahıslar adına yatırılan 500 milyar dolar, Türkiye bankalarında külçe altın karşılığı bulunan 300 milyar dolar değerindeki kaynak, hazırda bulunmaktadır. Yüksek orandaki banka karlarının, faiz ve rant gelirlerinin vergilendirilmesiyle sağlanacak kaynaklar da ayrıca buna eklenebilir.

Ne var ki bu kaynaklara sahip çıkmak ve yatırıma yönlendirmek bir siyasal karar sorunudur. İktidar sorunudur.

Üretimi artırmak ve böylece bütün üretici sınıfların ihtiyacını karşılamak ancak ve ancak üretenlerin milli hükümeti ile mümkündür. İşçi hareketi açısından siyasete müdahale ihtiyacı, nesnel olarak ve kaçınamayacağı bir şekilde gündeme girmiştir.

VATAN PARTİSİ’NİN ÖNCÜ VE ÖNDER ROLÜ

Türkiye’nin somut gerçekliği bakımından gelinen bu durum, aynı zamanda işçi hareketi ile Vatan Partisi’nin daha güçlü bir şekilde birleşeceği, kenetleneceğine işaret etmektedir… Bunu gösteren çok sayıda örnek bugünden ortaya çıkmıştır.

Esasen Türkiye’nin son 60 yılında gidişatı etkileyen bütün önemli işçi hareketlerinde Vatan Partisi’nin güçlü izleri, öncü ve önder rolleri olmuştur. Bu gerçek 1960’ların ikinci yarısındaki yaygın işçi direnişleri ve fabrika işgallerinden başlayarak şanlı 15-16 Haziran Yürüyüşleri, 1989 Bahar Hareketleri, 35 yıllık özelleştirme savaşları, Madencinin büyük Zonguldak grevi ve Ankara yürüyüşü, TÜRK-İŞ’in 1991 Genel Grevi ve sonrasındaki tarihin kaydettiği bütün büyük eylemlerde kendini göstermiştir.

2025 yılı, yalnızca işçi hareketinin değil, Türkiye’nin yükselen yeni devrimci atağının da parlak bir sayfası olacaktır.

İşçi TÜRK-İŞ Ergün Atalay Vatan Partisi Grev