07 Ocak 2025 Salı
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

2025’te jeopolitik kırılma dünya savaşına yol açar mı?

2025’te emperyalist hegemonyanın gerileyişi kadar, bu gerilemeye verilen tepkilerin niteliği de belirleyici olacak. BRICS ve ŞİÖ öncü kurumlardır. İnisiyatif, ezilen dünya ülkelerinin elindedir ve bu, emperyalist sistemi ortadan kaldırmanın topyekûn ve omuz omuza olmasıyla mümkündür

2025’te jeopolitik kırılma dünya savaşına yol açar mı? Emperyalizm nasıl ortadan kalkar? Emperyalist hegemonya geriliyor mu? Dünya savaşı çıkar mı?
A+ A-
ORÇUN GÖKTÜRK / VATAN PARTİSİ ÇİN TEMSİLCİSİ

2025’te jeopolitik denge tersyüz olurken, dünya yeni bir savaş tehdidi ile karşı karşıya kalır mı? Bu sorunun yanıtı, çeşitli çatışma alanlarında ortaya çıkan yeni gerilimler ve ABD hegemonyasının Trumplı yeni döneminde CIA-Pentagon-Wall Street-Senato ve elbette Amerikan halkı içindeki çatışmaların şiddetiyle belirlenen şartlarla şekillenecek. Buna çanak tutacak esas etken, yükselen ülkelerin yeni uluslararası düzenin müşterek bir şekilde oluşturulmasında alacağı öncü rolde saklıdır.

2025’te jeopolitik kırılma dünya savaşına yol açar mı? - Resim : 1
“Terlikli Ordu” diye aşağılanan Yemenliler, Kızıldeniz’i emperyalist askeri ve ticari gemilere dar etti.

EMPERYALİST ORDULARIN YENİLGİLERİ

Son dönemde ABD-NATO emperyalist ordularının, dünya halklarını yenilgiye uğratma ve ezilen uluslara korku salma kapasitesinin zayıfladığına tanık olduk. Hatta tam tersine ezilen halkların anti-emperyalist direnişi zafere ulaşarak emperyalist orduları korkutuyor.

Afganistan’da afyon bağımlısı yapılmaya çalışılan ve Batı’da “eşeğe binen mücahitler” diye küçümsenen Taliban, 20 yıllık savaş sonrasında tepeden tırnağa teçhizatlı 500 bin Amerikan askerini “imparatorluklar mezarına” gömdü ve Afganistan’dan utanç verici şekilde kaçmaya zorladı. “Terlikli Ordu” diye aşağılanan Yemen’de Husiler, Kızıldeniz’i emperyalist askeri ve ticari gemilere dar etti ve büyük bir başarı kazandı.

Batılı ticaret şirketleri “Ümit Burnu”nu yeniden keşfetti. İsrail, Gazze’de sürdürdüğü insanlık dışı savaşta Hamas öncülüğünde Filistinlilerin büyük direnişiyle karşılaştı. İsrail ordusu, her türlü insanlık ve savaş hukukunu çiğnediği katliamlarına rağmen bir seneden fazladır belirgin bir zafer elde edemedi.

Batı Afrika’nın zengin yer altı kaynaklarına sahip ülkeleri, Fransız ve Amerikan emperyalizmine tokat üstüne tokat atmaya devam etti. Afrika devletleri, milletiyle birlikte bağımsızlıklarını kurumsallaştırarak kendi kaderini tayin etme mücadelesinde öne çıkıyor.

Bu örnekler, emperyalizmin askeri makinasının giderek daha fazla direnişle karşılaştığını ve şiddet yoluyla hegemonyasını sürdüremediğini gösteriyor. Ancak bu durum, ABD hegemonyasının tamamen etkisiz hale geldiği anlamına gelmiyor.

ABD MERKEZLİ ULUSLARARASI DÜZENDE ÇÖKÜŞ

ABD merkezli uluslararası düzende çöküş yaşanıyor. NATO’nun caydırıcılığı sıkıntıda; Ukrayna Savaşı bunun çarpıcı bir göstergesi. Aynı zamanda, ABD hegemonyasının azalmasıyla birlikte, çok kutuplu bir düzenin inşası hızlanıyor.

BRICS+ ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), bu yeni düzenin kurumsal yapısını oluşturuyor. Şimdi bu kurumların önünde, gelişen ülkelerde artan cazibesini de kullanarak Batı tipi sisteme tüm yönleriyle tam alternatiflerin oluşmasını sağlayan (askeri, ekonomik ve kültürel) daha aktif bir tutum alarak, dünya çapında siyasi ve ekonomik dengeyi yeniden şekillendirme potansiyeli bulunuyor.

AVRASYA-ATLANTİK ARASINDA YALPALAYAN ÜLKELER

Başta Türkiye, Arjantin ve Hindistan olmak üzere bazı orta ve büyük güçteki ülkeler, Atlantik merkezli sistemden koparak ekonomik ve siyasi kazançlar elde etme potansiyeline sahip. Ancak bu ülkeler, şu anda ortayolcu bir tutum sergileyerek bu olanakları tam anlamıyla değerlendiremiyor.

Türkiye’nin Avrasya ile entegrasyonu konusundaki yetersiz duruşu ve Asya ülkelerine güven vermeyen adımları, Hindistan’ın Batı ittifakıyla olan karmaşık ilişkisi, bu ülkelerin Atlantik Sistemi’nden kopuşları ile potansiyellerine ulaşmalarını engelliyor.

Arjantin de 2023’te tam üyelik şansına eriştiği BRICS’ten, yeni sağ-neoliberal başkanı Milei’nin geri adım atmasıyla vazgeçerek bir duraklama döneminde.

Fakat uluslararası düzenin gidişatı, bu ülkeleri Atlantik ve Avrasya arasında önünde sonunda seçim yapmaya zorlayacak. Bu ülkeler için durum, Marx’ın 19. yüzyılda “burjuvazi ile işçi sınıfı arasında yalpalayanlar” olarak nitelendirdiği orta sınıflar gibidir.

Kapitalist sistemde büyük bir yığın olan bu sözde “orta sınıflar” nasıl ki sermayeden mahrum kalarak merkezden kovularak görece avantajlı “ücretli işçilere” dönüştüyse, bu ülkelerin kaderi de budur.

Çünkü bunlar; İtalya, Almanya veya Japonya gibi ABD tarafından “öç alma savaşı” başlatmamaları için Batı sisteminde kendilerine merkezde yer edinen, ekonomik kalkınmalarına izin verilen ülkeler statüsünde değillerdir. Batı tarafından “zenci” olarak nitelendirilen ve kendi sistemlerinde çevrede yer almaya mahkûm Asyalı, Afrikalı ve Latin Amerikalılardır.

2025’te jeopolitik kırılma dünya savaşına yol açar mı? - Resim : 2
BRICS+ ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) yeni düzenin kurumsal yapısını oluşturuyor.

RUSYA VE ÇİN’İN KİLİT ROLÜ

Rusya, Ukrayna’daki savaşta bu sene zafer elde edebilir. Bu ihtimal, hem Batı’nın Ukrayna’ya verdiği desteğin sınırlarını hem de Rusya’nın askeri ve siyasi kararlılığını test edecek. Ukrayna Savaşı’nın Rusya lehine sona ermesi, NATO’nun ve Batı ittifakının caydırıcılığını başta Avrupa olmak üzere dünya genelinde daha da sorgulanabilir hale getirecek.

Çin, jeopolitik kırılmada bir başka kilit oyuncu. Geçen yıl, çok sayıda yedek kuvvet oluşturma kararını da içeren bir askeri bütçe artışına gitti. Bugün dünyanın en büyük donanmasına sahip olan Çin, Asya-Pasifik bölgesinde teorik olarak en büyük güç.

Ancak Çin’in askeri deneyiminin son olarak 70 yıl önce Kore Savaşı’nda sınandığı göz önüne alındığında, Trump’ın “küresel daralma stratejisi” gereği Asya-Pasifik’te yürüteceği kuşatma politikası ciddi riskler taşıyor.

Rusya, 2011’de Libya’da Kaddafi’nin yıkılmasına çekimser kalarak büyük bir hata yaptığını fark ederek Suriye’ye yönelik emperyalist müdahaleye karşı 2015’te Esad’ın yanında yer alarak aktif olarak katılmıştı.

Sonuç ne olursa olsun burada bir içtihat oluştu. Çin’in önünde duran yol ayrımı da budur. Ya “ekonomik gelişmeye önem veren sessiz ve pasif siyasi destek” stratejisine devam edecek, ya da “Kaddafi’nin, Esad’ın düşüşü de bir anlamda benim çevrelenmemdir.” diyecek ve dış politikada yeniden daha aktif ve devrimci bir rotaya evrilecek.

SINIFLI TOPLUMUN ‘SAVAŞ’ DİNAMİKLERİ

Bu dinamikler, şiddetin ve çatışmanın sınıflı toplumun temel yapısıyla yakından bağlı olduğunu bir kez daha gösteriyor. Sınıflı toplumun ilk ortaya çıkışından bugün emperyalist döneme kadar herhangi bir toplum, artığın çıkarılması, dağıtılması ve kullanılması etrafında örgütleniyor. Bu bağlamda şiddet, sadece bir iktidar aracı değil, aynı zamanda özgül bir toplumsal yapının devamını sağlamak için kullanılan bir mekanizma olarak karşımıza çıkıyor.

Özellikle savaş bağlamında askeri şiddet, gerekçesiz ortaya çıkmadığı gibi, mevcut çıkar yapılarının korunması ve yeniden üretimi amacıyla sürdürülüyor. Burada, Amerikan savaş makinasının bunu sürdürmesinin mevcut askeri ve ekonomik yapısında yaşadığı zorluklar, dünya halklarına sağladığı avantajların 2025’te artacağını görmek gerekir.

YENİ BİR DÜZENE DOĞRU

2025’teki jeopolitik gelişmeler, bu temel dinamiklerin çarpışma alanı haline geldiği bir yıl olarak şekillenmeye devam edecek. Emperyalist hegemonyanın gerileyişi kadar, bu gerilemeye verilen tepkilerin niteliği de belirleyici olacak. BRICS ve ŞİÖ burada ortaya çıkan öncü kurumlardır. İnisiyatif, ezilen dünya ülkelerinin elindedir ve bu, emperyalist sistemi ortadan kaldırmanın topyekûn ve omuz ­­­omuza olmasıyla mümkündür.

emperyalizm ABD BRICS Avrasya Atlantik