23 Aralık Medyanın Halleri
Hazırlayan: Ercan Dolapçı
KEMAL BEY OĞLUNA SAHİP ÇIKABİLECEK Mİ?
MEHMET BARLAS / SABAH
CHP Lideri Kılıçdaroğlu ilginç bir benzetmede bulunarak "İmamoğlu ile baba-oğul gibiyiz" dedi. İmamoğlu da bu benzetmeye "Onur duyarım" karşılığını verdi. Türk siyaset tarihinin belki de en samimiyetsiz bu diyaloğu, dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın grup toplantısında yaptığı konuşmada da gündeme geldi.
Eski futbolcu olan Erdoğan, bu pası yine gole çevirdi. Erdoğan'ın, "Bay Kemal oğluna sahip çık, o kendisine başka ebeveynler arama peşinde" sözleri büyük alkış aldı.
CHP'li İBB Başkanı İmamoğlu'nun ebeveynleri siyasette tartışma konusu oldu. CHP lideri "Oğlum" dese de İmamoğlu, CHP'yi evi gibi görmediği gibi Kılıçdaroğlu'nu da asla babası yerine koymuyor. Artık onun gerçek evi İyi Parti, manevi annesi de "Akşener" gibi görünüyor. Akşener de Kılıçdaroğlu da İmamoğlu'na "Evladım" diyor.
Sosyal medyada bazı muzip kullanıcılar, "Bu evlat tartışması aile mahkemesinde biter", bazıları ise "Siyasi DNA testi yapılsın. Ülkücü mü sosyal demokrat mı anlaşılsın" demiş. Bence aile mahkemesi buna karar veremez. Yine iş dönüp dolaşıp Müge Anlı'ya gelecek gibi görünüyor.
ALTAYLI'NIN İSYANI NİYE?
TACEDDİN KUTAY / AKŞAM
İster beğenin ister beğenmeyin, küçümsediğiniz kültürler dahi önlerinde serfurû ettiğiniz o dört başı mamur kültürleri etkiliyor.
Alman taraftarlar, milli takımlarının gruptan çıkamadığı maçları izlerken, sağ ellerinde yoğurt soslu döner kebap, sol ellerinde biraları ile avunuyorlar. Fransızlar Mbappé diye bağırırken önlerindeki tabakta kuskus vardır.
İngilizler, o dünyaca ünlü kötü mutfaklarını Hindistan'dan gelen egzotik tatlarla yamıyor yüz senedir. Adam, Asya'nın çayı için saat beş seremonisi icat etti; hangisi sütle hangisi limonla içilir diye canon oluşturdu.
Bu öfke hakikaten niye? Silahın yerini paranın alması mıdır bu derin öfkeyi doğuran? Yoksa zamanın sonuna doğru tüm dünyayı istila etmesini öngördüğünüz Batı kültürü karşısında bir bedevi sembolün kendisini göstermesi mi? Mevzu buysa eğer, kültür pesimizminin babası Oswald Spengler kitabını bile yazdı: Untergang des Abendlandes! Ayrıca yukarıda altını çizmiştik, kültürel etkileşim yukarıdan aşağıya olacak diye bir kaide yok.
Yoksa Sayın Altaylı Fransa'nın kaybetmesine mi öfkelendi?
Ne bileyim ben?
Bildiğim, eğer kültürel melezlik bir terbiyesizlik, saygısızlıksa; şahı, padişahı yurdumuz sokaklarında, gençlerimizin hayatında, lisanımızda ve bizi çepeçevre kuşatan bu iğdiş edilmiş post-modern dünyada tepemizde tamtam çalmaktadır.
Gerisi laf-ı güzaf. Ya bu deveyi güdeceğiz ya terk-i diyar edeceğiz. Bu kadar.
GAYR-İ MİLLÎ YAPILAR ULUSLAR İÇİN NASIL BİR TEHDİTTİR?
SELÇUK TÜRKYILMAZ / YENİ ŞAFAK
Cumhurbaşkanı Erdoğan hem içeride hem de dışarıda terör örgütleriyle ilgili gerekli uyarıları yapıyor. İçeride terör örgütlerine karşı ciddî adımlar atılsa da özellikle FETÖ ve ilişki ağlarının çöktüğünü söylemek zordur. Bu da küreselci diye tabir edilen güç merkezleriyle Türkiye arasındaki mücadelenin devam ettiğini gösterir. Türkiye birçok Avrupa ülkesinin yaptığının tam aksine millîlik vasfını korumak için varını yoğunu ortaya koymaktadır. İçerideki ikili yapının belirginleşmesini sağlayan da budur. Türkiye’de kutuplaşma olduğunu söyleyenlerin taraflarla ilgili konuşmaması anlamlıdır. Çünkü asıl olarak gerilim, klasik anlamda bir kamplaşmadan kaynaklanmıyor. Bu durumda da sürecin zamana yayılmasıyla gayr-i millî yapıların manevra sahasının genişlemesi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Erdoğan’ın uyarısını güvenlik boyutu ile sınırlandırmamak gerekir. Bu durum teröre imkân sağlayan devletler için de geçerlidir.
FETÖ, içeride, hâlâ destek görmektedir ve bununla varlığını geleceğe taşımak istemektedir. Bu desteğin farklı düzeylerde verildiğini söyleyebiliriz. Bunun anlamı nedir ve sonuçları ne olacaktır? Kuşkusuz, bunlar, üzerinde düşünülmesi gereken sorulardır. Bu, özellikle millîlik vasfının korunmasıyla ilgili hassasiyete sahip kişi ve yapılar için çok daha hayatî bir meseledir.
İMAMOĞLU KONUSUNDA HAVA DÖNDÜ
ABDÜLKADİR SELVİ / HÜRRİYET
Ankara’da hava döndü. Cumhurbaşkanlığı adaylığını ölesine savunanlar dahi, “İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olursa, İstanbul’u AKP’ye kaptırırız. o nedenle İstanbul’da kalmalı” demeye başladı. İYİ Parti ve AK Parti gruplarını yazdım ama kulisi CHP’den vereyim. Ekrem İmamoğlu, “Erdoğan’ın karşısında rakip takımın bir oyuncusuyum. Teknik direktör beni oyuna sokar ya da sokmaz. Ona ben karar vermeyeceğim. Ama oyuna girme ihtimali olan bir oyuncuyum” demişti.
Ama Kılıçdaroğlu onu yedek futbolcu olarak bekletmeye devam edecek. Kılıçdaroğlu’nun onu oyuna alma gibi bir niyeti yok.
Meral Akşener ile Kemal Kılıçdaroğlu elele verip Ekrem İmamoğlu’nu bitirdiler. İşin mizahını yapmak da Erdoğan’a kaldı.
2023 İZMİR İKTİSAT KONGRESİ
LEVENT YILMAZ / YENİ ŞAFAK
Cumhuriyetin 100. yılında İzmir İktisat Kongresi Hazine ve Maliye Bakanlığı öncülüğünde yeniden toplanacak. Bu konu ile ilgili dün İzmir’de Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin düzenlediği bir basın toplantısı ile yeni yapılacak kongrenin detaylarını dinleme imkânı bulduk. Nebati’nin İzmir İktisat Kongresi’nin ruhunu yansıtan ve yeni dönemdeki ekonomi politikalarına kaynaklık eden atıflara yer verdiği kapsamlı konuşmasında önemli bir başlık daha vardı. Bakan Nebati İzmir İktisat Kongresi’nin toplandığı ve 1979 yılında belediye tarafından yıkılan Banka-Han binasının aslına uygun bir şekilde yeniden inşa edildiğini açıkladı. İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger’in koordinasyonunda devam eden inşaatın Kongre’nin 100. yılına yetişeceğini öğrendik. Bu adımın İzmir İktisat Kongresi’nin sadece ruhuna değil aynı zamanda tarihine de sahip çıkmak anlamına geldiği için çok kıymetli bir yaklaşım olduğunu değerlendiriyorum.
MİLLİ EKONOMİ YAKLAŞIMI
Basın toplantısında katılımcıların sorularını cevaplayan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati yeni dönemde uygulanacak ekonomi politikalarının tıpkı bugüne kadar olduğu gibi İzmir İktisat Kongresi’nde alınan karar ışığında şekillendirilmeye devam edileceğini ifade etti. Nebati, gelişmekte olan ekonomilere dayatılan ve ağırlıklı olarak sıcak paraya bağımlı modellerin yerine Türkiye’nin katma değeri yüksek ürünlerin üretildiği bir üretim merkezi üssü olması için her türlü desteğin verilmeye devam edileceğini de söyledi. Bu yaklaşımla bir kez daha hatırlatmakta fayda var; tüm dünyada ekonomik dönüşümün yaşandığı ve rekabetin giderek arttığı bir dönemde dışa bağımlılığı azaltacak adımların gelecek nesiller için çok önemli olduğunu unutmamak gerekiyor.