23 Mart 2024 Dama Çözümleri
Türk Daması Federasyonu Eski Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Türk Daması Derneği Eski Başkanı Ahmet Murat Çelik'in hazırladığı Dama Köşesi her cumartesi Aydınlık Gazetesi'nde, yanıtlar Aydinlik.com.tr'de..
Bu haftanın konusu olan ve dama tarihinin önemli figürlerinden A. İsmet MOLLA konusuna geçmeden önce Damacı Murat Hoca koordinasyonunda PlayOk sitesinde oynanan klas maçları izlemenizi öneririm.
Geçen hafta da dediğim gibi turnuvalarda göremediğimiz çok klas damacılara rastlıyoruz. Süper dama sitesindeki Musa Ak gibi PlayOk sitesinde de Metin Baran'ı izleyebiliriz. Kaçırmayın bence.
AHMET İSMET MOLLA
Ahmed İsmet Molla bazen sinirli, sert mizaçlı göründüğü hâlde keyifli, neşeli saatlerinde hiç de öyle değildi. Kalender ruhlu, hakikaten deryadil, meclisârâ bir insandı. Hâlâ unutulmayan zarif fıkraları, tekerlemeleri, hazırcevaplıkları ve eski devlet ricaline, ulema ve eşraftan meşhur kimselere dair dinledikçe dinlenilen cazip hatıraları ile her yerde, her mecliste daima aranır ve beklenirdi. Bu hâlini bilenler onun hakkında “Ölüyü güldürür” derlerdi. Yaz kış göğsü bağrı açık, bazen kolları sıvalı gezerdi. İstanbul’un meşhur simalarından Sucu Ekrem Efendi gibi o da ekseriya elinde baston yerine kalınca sarı bir sopa bulunurdu, adam dövecekmiş gibi sağa sola savura savur yürümesi vardı, çok acayipti hakikaten. Hele şimdiki Darüşşafaka Caddesi üzerinde büyük Çarşamba pazarının kurulduğu yerde akşama yakın saatlerde konağının çifte kanatlı yüksek kapısı önüne geçeni saatlerce seyre dalardı. Bunların içinde gözü aşinalardan birine ilişirse onu ve yanındaki dostları hususî iltifatla yerden temenna ederek selâmlar, birkaçını kolundan tutup içeriye çeker ve akşam yemeğine kalmaları için onları âdeta zorlardı, hatta caymasınlar diye içeride ayakkabılarını saklattırdığı olurdu. Mollanın en büyük zevki hoşlandığı bir kimse ile karşı karşıya yemek yemekti, en büyük üzüntüsü de sofraya yalnız oturmaktı, bunu büyük bir talihsizlik sayardı.
Oğlu Kerim Bey ne yazık ki Mercan Sultanisi’ni bitirdiği terütaze bir çağda vereme yakalandı, sarsılmıştı aylarca kendisine gelemedi. Diğer oğlu Abdülhakim Bey albay emeklisidir, şimdi Caddebostan’da Gelengül Sokağında oturuyor. İnzivadan hoşlanan, sükûtî, güngörmüş, halûk, kibar bir zattır. Ahmed İsmet Molla Bey yaratılışında medenî ruhlu, uyanık bir insan olduğu için kisve inkılâbını hiç yadırgamadı, meslektaşlarından önce şapka giymişti. Soğuk havalarda kadife kasket, yazları hasır şapka giyerdi. Sarıklı iken elinden bırakmadığı kalın sarı sopasını bu defa gümüş saplı ince bastonla değişti. Veraset davalarında bilir kişi olarak çağırıldığı İstanbul adliyesine bu kıyafetle gelir giderdi.
Evinin içi vıcır vıcır insan doluydu. Yaz kış kuyudan çektiği soğuk su ile yıkanır, pamuk ipliği ile her gün dişlerinin arasını bile temizlerdi. Kendisine ilmiye rütbesi verildiği zaman bayram muayedesi münasebetiyle saraya gitmiş ve yanlışlıkla yol halısının dışına, cilâlı parkeye basarak ayağı kayıp düştüğü için bir daha muayedeye de gitmemiştir.
İsmet Molla güçlü kuvvetli adamları, kabadayıları fevkalâde takdir ederdi. Onun için ilim, irfan, kâtiplik, münşîlik gibi şeylerin ehemmiyeti yoktu. Birinin meziyetini tahkik etmek istese: Nasıl derdi, şöyle bir vuruşta bir adamı yere yuvarlayabilir mi ha?
Bu güzel derleme için Suat Boztepe dostuma sonsuz teşekkür ederim.
Şimdilik kalın sağlıcakla.