24 Aralık Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
KORİDOR SAVAŞLARI…
Nedret Ersanel/Yeni Şafak
İsrail’in giriştiği soykırımın ilk günlerinde, krizin patlama sebebi olarak Başkan Biden, “Hindistan-Körfez-İsrail-Avrupa” koridor projesini göstermişti. Yazdık da. Ancak asıl anlattığı, ‘çok kutuplu dünya taraflarının’ koridorlar üzerinden birbirlerine girdikleriydi…
Nitekim, karşı tarafta ‘Kuşak-Yol’ vardı. Bir yandan da, daha doğrusu hemen yanında da, ‘Kalkınma Yolu Projesi’ vardı. Diğer ikisine göre daha mütevazı duruyordu. Basra’dan başlıyor, Irak’dan Türkiye’ye bağlanıyordu… (...)
İşte bu koridor, Türk ve Irak heyetleri arasında hafta başında masaya yatırıldı! Böyle söyleyince dahi ‘inşaat projesi’ konuşuldu intibaı edinebilirsiniz. Fakat bir jeopolitik de inşa ediliyor! Zaten Ankara’daki buluşma, ‘Türkiye-Irak Güvenlik Zirvesi’ydi ve asıl odur…
Kadrolar şöyle oldu; Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın. Irak; Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Savunma Bakanı Rıza al Abbasi, IKYP İçişleri Bakanı Reber Ahmed, Milli Güvenlik Müsteşarı Kasım el-Araci…
Yani bir “milli güvenlik” takımı projeyi konuştu. ‘Yol’un dışında da üç başlığın altı çizildi. Aslında bazılarının üstü çizilde de denebilir; Petrol, Su, PKK…
Bu üçlü, seçimlerden çıkmış Irak açısından da Türkiye açısından da önemli. Bunların birbirleriyle de ‘ilişkileri’, ‘al-ver’ safhasında pazarlıkları var. Detaylarına girmeyelim, bunların ‘halledilmeleri’ gerekiyor. Çünkü yol, her anlamıyla PKK’nın üzerinden geçiyor!
MAYIN TARLALARI
Taha Kılınç/ Yeni Şafak
Dün Halep’in düşüşünün 7’nci yıldönümüydü. 2012-2016 arasında, tam 4 yıl, 5 ay, 3 gün boyunca, bugün Gazze’de gördüğümüz manzaraların aynısı Halep’te yaşanmıştı. Rusya ve İran’ın desteklediği Suriye Baas rejimi tarafından sivil alanlar acımasızca bombalandı, halkın üzerine varil ve fosfor bombaları yağdırıldı, şehir ve kasabalarda uygulanan kuşatmalarla insanlar açlık ve salgın hastalıklarla kırdırıldı, ateşkeslerden sonra yerleşim birimleri tahliye edilirken sivillere saldırılar düzenlendi, ölüler toplu mezarlara gelişi güzel gömüldü… (...)
Yaşananların arka planında, hem İran-Rusya-Suriye üçgeninde koordinasyonun sağlanması hem de sivillere yönelik yıldırma politikalarının tatbiki noktasında bir isim özellikle öne çıkıyordu: Kâsım Süleymanî.
AYDINLIK'IN NOTU: Halep ile Gazze'yi bir tutmak akıl tutulmasıdır. Şam hükûmeti kendi topraklarını bölücü güçlerden temizlemiştir. Aynı Türkiye'nin hendek operasyonlarında yaptığı gibi. O zaman da emperyalist basın ve PKK'lılar Türkiye'nin soykırım yaptığını savunuyorlardı. Şebnem Korur Fincancı'lar Türkiye'nin terörle mücadelesini kimyasal silah yalanlarıyla hedef alıyor. Taha Kılınç da emperyalistlerin fonladığı Beyaz Baretlerin ağzıyla konuşuyor. Kılınç, Fincancı ile aynı propaganda dilini kullanma utancını taşımak istiyorsa kendi bilir.
İsrail ise işgalcidir. Güçlü İsrail, güçsüz Suriye'den geçer. Bugün Netenyahu'nun Suriye Cumhuriyeti'ni askeri saldırılar düzenlemesi Taha Bey'e bir şey ifade etmiyor. İsrail'in Golan tepelerine işgaline sessiz. ABD'nin yüz binlerce tır silah gönderdiği PKK askerlerimizi şehit ediyor. Dünkü Aydınlık manşetine baksın Taha Bey! ABD'nin temsilcileri ise Gaziantep'te Taha Bey'in savunduğu sözde muhaliflerle görüşmeler yapıyor. Katillerin ülkemizde fink atmasına Taha Bey görüldüğü gibi sessiz! Yine ABD'nin vurduğu Kasım Süleymani'yi hedef alarak, terörün finansmanlarıyla aynı yere düşüyor. Bölünmüş Suriye, ABD üsleriyle dolu Suriye, İsrail'e en büyük destek ve Türkiye'ye yönelik terör saldırılarının artması demektir. Esad'la anlaşmak, Filistin'e en büyük destek ve Türkiye'yi rahatlatacak formüldür.
NEDEN KORKMUYORLAR?
SALİH TUNA/Sabah
Liderleri Abdülmelik el-Husi, Yemen'e askeri saldırı düzenlemesi durumunda Kızıldeniz'deki ABD savaş gemilerini hedef alacaklarını söyledi. "Yemen neyine güveniyor?" sorusuna, Çin- ABD arasındaki ticaret rekabetinin vekâlet savaşları etrafında cevap bulmak da mümkün değil.
Her şeyden evvel Yemen'in tavrı gayet açık ve net. Sadece İsrail ile ticaret yapan gemileri hedef aldıklarını, Gazze'ye ilaç ve gıda yardımına engel olunmadığı takdirde bu eylemlerine son vereceklerini dile getirdiler.
Kaldı ki, Yemen Ensarullah hareketi, 7 yıl boyunca ABD ve İsrail'in vekilleriyle savaşmak zorunda bırakıldığı için artık Amerika ve İsrail'le doğrudan savaşmaya hazır olduklarını söylüyorlar.
Geldik yine aynı soruya: "Neyine güveniyorlar?" Tek kelimeyle cevap vereyim: Yoksunluklarına!
Ambargolarla altüst olabilecek serbest piyasaları yok. Kredi derecelendirme şirketlerinin notlarına bakan ekonomileri yok. Borsaları yok. Reel politik hesapları yok. Gelecek kaygıları yok. Lüks yaşam, refah vs. gibi hedefleri de yok. Yakılacak, bozguna uğratılacak donanmaları da yok.
Hülasa, vazgeçmeyi göze alamayacakları hiçbir şeyleri yok.
ABD'den neden korksunlar ki?