22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

25 Eylül Medyanın Halleri

'Katma değerli tarım için harika bir coğrafyadayız', 'Karabağ 1500 yıllık Türk yurdudur', 'En doğru tavır', 'Çapa soruşturmasının üzeri mi kapatılıyor?', 'İnönü’yü karşı darbe girişimi'. İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

25 Eylül Medyanın Halleri
HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI

KATMA DEĞERLİ TARIM İÇİN HARİKA BİR COĞRAFYADAYIZ

Deniz Sipahi

Geçen hafta Denizli Güney’deydim. Buralara çok geldim ve her seferinde de büyülenmeye devam ediyorum.
Bölgenin gelişimini en iyi takip edenlerden biriyim.
Türkiye bağcılıkta önemli bir yere geldi.
Bunda Denizli’nin, özellikle de Güney’in önemli bir payı var.
Tabii Çal ve Bekilli bölgelerini de unutmamak gerekir.
Pamukkale Bağcılık’ın tek fabrikası Güney’dedir. Kavaklıdere, Doluca, Sevilen, Diren, Mey, Vinkara gibi şarap üreticileri bu bölgede bağcılık faaliyetleri yürütüyor.
Arkas Bağcılık ve Yedi Bilgeler de; Denizli’yi tercih edenler arasına katıldı.
Denizli bir bağ denizi haline gelmiş; bağlar arttıkça kalite de yükselmiş, ilgi de...
Sadece Güney’de 50 bin dekar bağ alanı bulunuyor.
Şiraz, çal karası, merlot, öküzgözü, kalecik karası, cabarnet, sauvignon blanc türleri, sofralık üzüm türlerinden alfons, antep karası, red globe, michele palieri, trakya ilkeren ve sultani çeşitleri yetiştiriliyor. Bunların büyük bir çoğunluğu susuz tarım olarak yetiştiriliyor.
Ama bölge üreticileri yine de şanslı çünkü su problemi olmayan yerlerden biri Denizli Güney...
Denizli’yi farklı kılan özellikler var.
Bir kere deniz seviyesinden 900, 1000 metre yükseklikte bulunan bir platoya sahipler...
Güney’de kış aylarında soğuk ve kar yağışlı sert karasal iklim hakim...
Yıllık ortalama 550 mm yağış alıyor ve yaz aylarında gündüz, gece sıcaklık farkı 15, 20 dereceleri buluyor.
Killi, kireçli, kireç taşlı ve çakıllı toprak yapısına sahip...
Menderes nehri de tam ortadan geçiyor.
Bütün bu koşullar bağcılıkta Denizli’yi öne çıkarıyor.
Katma değerli tarım için Türkiye aslında önemli bir coğrafya...
Ve Anadolu’nun kıymetini bilmeliyiz.
Türkiye’nin her bölgesinde ayrı bir zenginlik, ayrı bir değer var.
Çok şanslıyız.

KARABAĞ 1500 YILLIK TÜRK YURDUDUR

Erhan Afyoncu

Ermenilerin Karabağ'a yönelik faaliyetleri 1970'li yılların sonuna doğru giderek arttı. Azerbaycan ise Karabağ'ın Azerbaycan'ın ayrılmaz parçası olduğunu ilan etti. 1987'nin son aylarında Karabağ'da yaşayan Azerbaycan Türkleri, Ermeniler tarafından göçe zorlanmaya başladı. Ermeniler 21 Şubat 1988'de Karabağ'ın Ermenistan'a ait olduğunu ilân ettiler ve 24 Şubat'tan itibaren de bu bölgedeki Türkleri baskı altına aldılar. Aynı yılın haziranında Ermeni Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Dağlık Karabağ'ı Azerbaycan Yüksek Sovyeti'nden istediyse de teklif reddedildi. Bu teklifi Moskova da kabul etmedi. Ermeniler, 1989'da Karabağ ile yapılan ulaşımı engelleyip yollara mayınlar döşeyerek kontrolü ellerine geçirmeye başladı. Bunun üzerine 1990'da Azerbaycan Halk Cephesi Milli Savunma Komitesi kurarken, Yüksek Sovyet Prezidyumu Karabağ'ın Azerbaycan'ın olduğunu tekrar teyit etti. Ancak Sovyetler'in dağılmasının ardından 1992 yılında Ruslardan destek alan Ermeniler Şuşa, Hocalı ve diğer yerleri katliamlar yaparak ele geçirdiler. Karabağ ve civarında yaşayan Azerbaycan Türklerinin büyük kısmı mülteci durumuna düştüğü gibi binlerce Türk de Ermeniler tarafından vahşice öldürüldü.

27 Eylül-10 Kasım 2020 tarihleri arasında Azerbaycanlı kardeşlerimiz Türkiye'nin de destek verdiği "44 Günlük Vatan Muharebeleri"nde büyük kahramanlıklar göstererek Karabağ'ın önemli bir kısmını ve Ermenilerin işgal ettiği diğer Azerbaycan topraklarını kurtardılar. 19 Eylül 2023'te başlayan "Antiterör Operasyonu"nda ise Azerbaycan 24 saat bile olmadan Karabağ'daki teröristleri pes ettirdi. Türklüğün mührünü tekrar vurdular. Karabağ Azerbaycan'dır.

EN DOĞRU TAVIR

Serkan Fıçıcı

CHP ortaya karışık salata gibi.
İl kongreleri "meydan savaşı" havasında geçiyor.
Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor.
Televizyon ekranlarında sabahlara kadar "CHP'linin CHP'liye ettiği" konuşuluyor.
Kelimenin tam anlamıyla kabak tadı...
Memlekete zerre miskal faydası olmayan işler.
Vakit israfı...
ABD dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hususta en doğru tavrı sergilemiş.
CHP'yi sormuşlar.
Erdoğan  "Beni bu çekişmeye veya bu çatışmaya katmayın. Ben kendi işime bakıyorum. Onlar da kendi aralarında işlerine baksınlar. Çünkü ben o mu kazanır, bu mu kazanır, o işlerle uğraşmam"  demiş.
Şu muhalefet tablosuna karşı herkes kısa bir süreliğine bile olsa bu tavrı sergileyebilse memleketin havası değişmez mi?
MENENDEZ'İN DERDİ...
Yunanistan'ı gerdi.
Yunan basını ağlıyor.
Türk düşmanı ABD'li senatör Bob Menendez rüşvet soruşturmasıyla zor günler geçiriyor.
Dış ilişkiler komitesi başkanlığı yetkisini kelimenin tam anlamıyla "Türkiye düşmanlığı"  yapmak için kullanıyordu.
Rüşvete bulandığı anlaşılınca istifa etti, gitti.
Yunanistan medyası Menendez'in ardından matem havasında.

ÇAPA SORUŞTURMASININ ÜZERİ Mİ KAPATILIYOR?

Ersin Çelik

Tüm kamuoyunun, İstanbul Üniversitesi’nden ve soruşturmaya yetkili çevrelerden beklentisi; adil, objektif ve tarafsız bir soruşturma yürütülmesinden ibaret. Konunun Hacettepe Üniversitesi ile ilişkilendirilmesi ve bu üniversitenin de konuyla ilgili tek akademisyeni LGBT aktivisti Koray Başar’mış gibi, bilirkişiliğin kendisine verilmesi ciddi şüpheler oluşturuyor. Bu isim soruşturmanın tarafsız ve bilimsel olarak yürütüleceği inancına şüphe düşürüyor. Çünkü bu şahıs son 20 yılda bu konuyla ilgili her platformda açıkça ideolojik tavrını ortaya koyarak konuya taraf olmuş birisi. Hukuk diliyle ifade edecek olursak ‘ihsas-ı rey’de bulunmuş. Bu haliyle vereceği kararın adil ve objektif olacağını kimse iddia bile edemez.
LGBT yapılanması Kaos GL’nin seminerlerine konuk olup “gelişim sürecinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ve aileye açılma” başlıklı sunum yapan, 18 yaşından küçüklerin cinsiyet değiştirmesini hem teorik hem de pratik olarak destekleyen Koray Başar’ın, 18 yaşından küçük çocukların cinsiyet değiştirme süreçlerinin sorgulandığı dosyanın hakemi olması, bu meselenin üzerini peşinen kapatmak anlamına gelir. Bu da savcılık soruşturmasının önüne geçmek demek olur. Dahası bu soruşturmanın kapanması, başka üniversitelerdeki benzer uygulamalara da meşruiyet kazandırır.

Yetkililer 50 günden fazladır devam eden incelemenin neden hâlâ tamamlanmadığından başlayarak kamuoyunu aydınlatana kadar bu meselenin üzerine gitmeye devam edeceğim…

İNÖNÜ’YÜ KARŞI DARBE GİRİŞİMİ

Özay Şendir

İlki 1941’de olmak üzere İsmet Paşa iktidarına yönelik farklı gruplar tarafından dört kez darbe girişiminde bulunuluyor. Bu darbe planları hep kağıt üzerinde kalıyor!

İsmet Paşa İktidarına yönelik darbeyi öngören gizli örgütler ilk 1941 yılında karşımıza çıkıyor. 1943’te bazı ‘genç’ subayların İnönü’yü devirmek için bir örgütlenmeye gittikleri ve General Muzaffer Tuğsavul ile temasa geçtikleri biliniyor. Tuğsavul “Darbenin başına geçme” teklifini kabul etmeyince bu kez Genelkurmay Harekât Başkanı Ahmet Ekrem Türker Paşa’ya teklif yapılıyor. İstanbul, Ankara ve özellikle de Konya’da toplantılar yapıldığı biliniyor. Neden sonra 2. Dünya Savaşı’nın devam ettiği bir ortamda, darbe fikrinden vazgeçiliyor.

27 Mayıs’ın ardından üç artçı hareket oldu. Çankaya Protokolü ile sona eren ilk kalkışmadan sonra Talat Aydemir tam iki kere darbe girişiminde bulundu: Aydemir’in kalkışması sırasında Ankara’da çatışmalar yaşandı.

İsmet İnönü’ye karşı darbe hazırlığı yapan bir başka grup, Kurmay Albay Seyfi Kurtbek önderliğinde kuruldu. Bu grup sonradan ikiye bölündü. Albay Kurtbek ‘Hücum Ordusu’ adıyla ekibini örgütledi. Diğer grup ise Yüzbaşı Cemal Tural liderliğinde yoluna devam etti. Ancak planları hep kâğıt üzerinde kaldı. Bu yapının içindeki Kurmay Binbaşı Cemal Yıldırım, 1946’da Harp Akademileri içinde yeni bir ‘komite’ daha kurdu. 1960 darbesinde de adlarını duyacağımız Kurmay Yüzbaşı Memduh Tağmaç, Kurmay Albay Cevdet Sunay da bu ekibin içindeydi.

Son Dakika Haberleri köşe yazıları köşe yazıları öne çıkanlar