25 Mayıs 2024 Dama Çözümleri
Türk Daması Federasyonu Eski Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Türk Daması Derneği Eski Başkanı Ahmet Murat Çelik'in hazırladığı Dama Köşesi her cumartesi Aydınlık Gazetesi'nde, yanıtlar Aydinlik.com.tr'de...
DAMA TAŞLARI ÖMER SEYFETTİN
Biliyorsunuz dama hakkında yazılmış roman, hikaye gibi yazılara fazlaca rastlayamıyoruz. Bu sebeple Ömer Seyfettin'in "Dama Taşları" öyküsü bizler için çok önem arz ediyor. Geçtiğimiz günlerde sevgili dostum Suat Boztepe "Neden Ömer Seyfettin ve Dama Taşları hakkında bir tanıtım yapmıyoruz?" deyince bende "Sıva kolları Ömer Seyfettin görevi senindir" Bu köşenin varlığında aziz dostumun çok katkısı oluyor hatta neredeyse köşeyi beraber tasarlayıp hazırlıyoruz. Şimdi gelelim dama konulu neden çok az öykü var konusuna. Çok kapsamlı sayfalarca cevap bekliyor olabilirsiniz ama cevap tek kelimelik. Okumuyoruz. Aslında geçen hafta ve bu hafta kurguladığı oyunlarını paylaştığım Hasan Atilla muhteşem kalemi olan, çok başarılı kitaplar yazmış edip bir dostum. Ondan bu konuda bir çalışma bekliyorum. Yeri gelmişken bu hafta da sorular Hasan Atilla'dan ve bütün soruların cevaplarına benim çözümlerim ve Remzi Solak abimin videoları ile Facebook Zurnikes Dama sayfasından ulaşabilirsiniz.
Ömer Seyfettin (1884 - 1920), Türk yazar, şair, asker ve öğretmen. Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarındandır. Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu ismi, ayrıca edebiyatta Türkçülük akımının kurucularından olup, Türkçede yalınlaşmanın savunucuları arasında gösterilir.
Sanat, spor, bilim ve edebiyatla uğraşanlar insanları ve halkı seven, savaşa karşı olan barışçı kişilerdir. Bunların arasında edebiyatçı olarak Ahmet Mithat Efendi (1844 – 1912) ve Stefan Zweig (1881-1942) gibi yazarları sayabiliriz.
Ömer Seyfettin Dama öyküsünü 1918 yılında yazıyor. Balkan savaşını ve 1. Dünya savaşını görüyor. Damacı İsmet Molla’nın (1861-1931) Üsküdar Toptaşı ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde güllabicibaşı ile oyununu galiba duymuş. Bu bimarhane 1927 yılında kapanmış. Kısa bir hikâye olmasına rağmen, daha sonraki yıllardaki psikolojik bir roman olarak değerlendirebileceğimiz “satranç” (1942) romanına öncülük yapıyor.
Çünkü bu romanda burjuva insanına ve yabancılaşmış dünyanın acımasızlığına bir gönderme yapılıyor, insanlık dışı muamele, dış dünyayla irtibatın kopartılması ve mahrumiyet gibi konular işleniyor.
Dama Taşları hikayesi özet olarak şöyle:
Ali Dânâ Efendi, Edirnekapı semtinde yıkık bir evde oturmakta ve pek dışarıya çıkmamaktadır. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın kethüdalarından Mahmut Ağa'nın soyundan geldiğini ve yaşadığı evi de Mahmut Ağa'nın yaptırdığını iddia eden Ali Dânâ Efendi, vaktini dama oynayarak geçirmeyi çok sever. Bakımsızlıktan ormana dönen bahçedeki yosun tutmuş havuzda bir gün büyük bir kurbağa gören Ali Dânâ Efendi, eski dostlarından Cabi Efendi'yi hatırlar ve gözleri dolar. Geçen yıl delirip tımarhaneye kapatılan arkadaşıyla son bir kez dama oynamak ister. Hemen kalkıp Üsküdar'daki tımarhaneye gider, ama doktor, çok tehlikeli bir hasta olarak tarif ettiği Cabi Efendi'yi görmesine izin vermez. Yanında getirdiği dama takımıyla oynayacağını söyleyerek doktoru ikna etmeye çalışır, sonunda arkadaşıyla hücresinde görüşmeyi başarır…
Kalın sağlıcakla