29 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

27 Ağustos Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

27 Ağustos Medyanın Halleri

BRICS ZİRVESİ'NDEN YANSIYANLAR

Yaşar Hacısalihoğlu - Akşam

BRICS'in bir başka çok önemli adımı, ABD Doları'nın küresel hakimiyetine karşı yeni bir para biriminin oluşturulmasıdır. Son zirvede bu konuda da adımlar atıldı. Yeni para biriminin oluşumu için bir çalışma grubunun kurulmasına karar verildi. Buna ilişkin süreç tamamlanana dek, karşılıklı anlaşmalarda kendi para birimlerinin esas alınacağı da kayda geçti. Zirvede; mevcut küresel düzene karşı yeni bir dünya düzeni hedefi yine en güçlü şekilde vurgulandı. Bu arada BRICS'in iki kurucu üyesinin Birleşmiş Milletler'in (BM) daimi üyesi olması da dikkat çekicidir. Uzun sözün kısası, başta ABD olmak üzere Batı'nın dikkatle izlediği BRICS'in yolculuğu, mazlum milletlere, sömürgeci refleksin kıskacından çıkmak isteyen ülkelere umut olmaya aday. Bu gerçeğin zemininde Türkiye'nin de daha fazla gecikmeden BRICS'e katılması gerekir. Türkiye'yi emperyalizmin terör ve kur silahıyla diz çöktürmeye çalışanlara karşı mücadelesinden asla ödün vermeden, yeni dünya düzeninin oluşmasında tarihi sorumluluğunu unutmamalıdır. Türkiye tarih boyu sömürgeciliğin antitezidir. Bu noktada da unutulmamalıdır ki, bugünün adaletsiz küresel düzeneğinin karşısında; hakkın, hukukun, adaletin esas alınacağı, insanlığın, mazlumların nefes alacağı, yeni dünya düzeninin Türkiye öncü ülkesidir ve her daim öyle olmalıdır.

NEYE DÖNÜŞECEĞİMİZE KİM KARAR VERECEK?

Ayşe Böhürler - Yeni Şafak

Çocuk doğduğu andan başlayarak enjekte edilen cinsiyet hoşnutsuzluğu, cinsel kimliğin seçip alınacak bir açık büfe haline getirilmesi, sağlıktan ahlaka, insanın geleceğine yön verecek önemli bir konu haline gelmiş durumda. Bir de dönüştüğünden memnun olmamak hali var. Ergenlikte dikkat çekmek, popüler olmak, ebeveyni üzmek, topluma karşı gelmek gibi pek çok duygu durumunu yaşar insan. Tam da böyle bir evrede İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 11 hocanın kaleme aldığı bir makale gündeme geldi. Makalede özetle şu bilgiler yer alıyor: 2016-2022 arasında 53 ergenin tıbbi kayıtları incelendi. Tıbbi müdahale uygulanan (ortalama yaşı 16,3-16,4 olan) 30 ergenin klinik ve laboratuvar bulguları değerlendirildi. Bunlardan 5’i daha önce reçetesiz hormonal ilaç almıştı. 5 kişi daha önce intihara teşebbüs etmişti. Ergenlerin 28’ine hormon tedavisi başlatıldı. 11’ine yasal velileri onay vermedi. 15 kişi erişkin endokrinolji bölümüne sevk edildi. Makalede ayrıca doktorların kendi onayları olmadan, 2 ergenin mastektomi (meme dokusunun çıkartılması) ve 5 ergenin de ses ve yüz feminizasyonu geçirdiği belirtiliyor. Bu operasyonlardan birini geçiren bir kişinin de intihar girişiminde bulunduğu, evden çıkmayı reddettiği için tedavisinin kesilmek zorunda kaldığı ifade ediliyor. Türkiye’de cinsiyet değiştirme ameliyatları 18 yaş sonrası genetik ve uzun takibi içeren incelemelerin sonunda bir komisyon kararı ile alınabiliyor. Ancak -ebeveyn onayı şartı olsa da- cinsiyet gelişimini etkileyecek hormon ilaçları konusunda yasal bir boşluk var. Diğer taraftan beden yüz değişimine sebep olacak estetik ameliyatlar da yasal bir kurul iznine bağlı değil. Bedene yapılan müdahaleler konusu üzerine çocukları koruyucu hangi önlemleri alabiliriz sorusu çok acil olarak önümüzde duruyor. Konu toplumun her kesimini ilgilendiriyor. Buna dair pek çok detayı yasa yapıcılarının, kurumların yeniden gözden geçirip düzenlemesi gerekiyor. Bu ve daha pek çok konuda, yapay zekâdan genetik müdahalelere kadar, daha bütüncül bir bakış açısıyla karar verecek bir ulusal etik konseyine ihtiyacımız var.

SAKIN YAPMAYIN BELA ALIRSINIZ

Fatih Çekirge - Hürriyet

İzmir Çeşme’den Antalya Kaş’a kadar mesaj alıyorum... Arayanlar, soranlar... - Fatih Bey siz bilirsiniz... Bir arkadaş Bozburun’da bir yer almış. Eve başlayacak. Yerel seçim öncesi imar affı var mı? Bir başkası: - Fatih Bey yerel seçim öncesi imar affı çıkacak diye bizim buralarda öyle bir inşaat faaliyeti başladı ki... (Kaş ve çevresi...) Diğeri: - Sayın Çekirge, Bodrum’da imar affı beklentisiyle millet kaçak ev peşine düştü. Gerçekten imar affı var mı? Fethiye, Göcek, Hisarönü... Mersin, Adana... Bu mesajları uzatabilirim. Ama özeti: Türkiye’nin hemen her yerinde bir “imar affı” söylentisidir gidiyor. Zaten belediyelerin mahkemelerden aldıkları yıkım kararları dosyalar halinde yığılmış durumda. İdari mahkemelere açılan “durdurma davaları” yıkımları engelliyor. Yalnızca Marmaris’te 4 bin civarında “yıkım dosyası”nın beklediğini daha önce yazmıştım. Şimdi bir de yerel seçim öncesinde yayılan bu “imar affı” söylentisi ciddi bir soruna dönüşmeden... Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’ye sordum: - Sayın Bakan’ım, bir imar değişikliği söylentisidir gidiyor. Bana gelen mesajlara göre bu beklentiyle kaçak yapılaşmaya doğru bir yönelme var. Bu konuda ne dersiniz? Bakan Özhaseki o kadar kısa ve net konuştu ki... Aynen aktarıyorum: “İmar affı kesinlikle yok. Böyle bir beklentiyle iş yapanlar sakın yapmasınlar. Başlarına belayı satın almasınlar. Kesinlikle yıkılır...” Bir bakan daha ne desin?

‘BİR YOBAZ SEVGİ İLE KARŞILAŞTI’

Salih Tuna - Sabah

Sabiha Gökçen Havaalanı'ndaki yolcu duraklarında öpüşen bir çifte bir kadıncağızın gösterdiği tepkinin üzerine nasıl da iştiyakla atladılar. Adeta hasret kalmışlar gibi. "Gericilikle kuşatılmış olduklarını" haykırmak için fırsat kolluyorlarmış gibi. Söz konusu çift bile teyzeleri yaşında gördükleri kadıncağıza bunların binde biri kadar tepki göstermemiş, çekip gitmişler. Lakin bunların dilinden düşmüyor. Kolektif itham için anında araçsallaştırdılar. Mesela, Enver Aysever dostumuz, "Öyle hâle geldik ki gerici yobaz bir çağı meşru kılan bir anlayış içindeyiz..." diye kaptırıp gitti. Artık ne alakası varsa. Oysa son derece münferit bir hadise. Zaten o durakta bekleyenler de uyarmışlar kadıncağızı. "Görmek istemiyorsan yüzünü çevir..." diyen de olmuş, "Sana ne!" diyen de. Kadıncağız da buna mukabil feveran etmiş. "Toplum içinde öpüşemezler!.." diye başlayıp "El ele tutuşuyorlar tamam, sarılıyorlar tamam, bir de öpüşüyorlar; sonra ne; edepsizlik!.." diye bitirmiş. Bunların bir gazetesi (Birgün) de kadıncağızın bu feveranını, "Bir yobaz sevgi ile karşılaştı" şeklinde haberleştirmiş. Nasıl yaratıcı zekâ ürünü, ne müthiş ironi zevki, değil mi? Ne diyelim, Allah daha beter etsin.

26 AĞUSTOS

Rauf Tamer - Hürriyet

Tarihimizin en güzel günleri Bin yıllık geleneğimizin yanı sıra yüz yıllık bir gelişme mücadelemizin başlangıç noktası. Devlet ile Millet’in buluştuğu yer. Bayrak ile Vatan’ın ölümsüz koalisyonu. Milli günlerimizin hepsi güzeldir ama 26 Ağustos bambaşkadır. Bugün kendimizi diğer günlerden daha güçlü, daha gururlu, daha sevinçli ve çok daha güvenli hissediyoruz.

BU SEFER ÇOK HIRSLANMIŞ?!

Hikmet Genç - Akşam

CHP'nin kurmayları "Kılıçdaroğlu yerel seçimler için çok hırslandı" demiş. Vay arkadaş, hırslanmak için 13 seçim mi beklemiş?.. Aslında ne kadar hırslandığını belli ettiydi. Birkaç hafta önce "sıkıyorsa hadi bakalım şimdi getirin sandığı!.." falan diyordu ekranda? Seçimden önce CHP'nin Kemalci medyası; "En doğru aday Kılıçdaroğlu'dur. Çünkü o hırslarından arınmış bir siyasetçi" diyordu. Böylece gazladılar Bye Kemal'i. (Girdiği tüm seçimleri referandumları kaybedip koltuğu bırakmayan biri, hırslarından arınmış?! İyi yutturdular.) Şimdi aynı medya; "Kılıçdaroğlu seçimler için çok hırslandı" üzerinden destek veriyor. Velhasıl hırslarından arınmış siyasetçi seçimi kaybedince hırslanmış?! Ulan çok vicdansızsınız ha!.. Hayır yani sizin yüzünüzden Bye Kemal hırsından çatlayacak bir gün!. İki büyük savaş Bahadır Çoban Mustafa Kemal Paşa da Dumlupınar’da esir alınan Yunanlı General Trikupis’e iyi davrandı, ona teskin edici sözler söyledi, savaşta en büyük komutanların bile esir düşebileceğini tarihten misal vererek anlattı. Trikupis yaverlerinin bile kendisini bırakıp kaçtığını söyleyip “Ben intihar etmeliydim” deyince Atatürk İsmet Paşa'ya hitaben, "Kumandanlar yorgundur. Kendilerinin istirahatlerini temin buyurursunuz" deyip ayağa kalktı. İsmet Paşa ile beraber diğer esir Yunan kumandanları da ayağa kalkarak Mustafa Kemal Paşa’yı başlarıyla selamladı. Atatürk tek tek ellerini sıkarken Trikupis'e, "Bizim misafirlerimizsiniz, her suretle emin ve müsterih olabilirsiniz. Bir arzunuz olursa bize bildiriniz" dedi (Yaveri Atatürk’ü Anlatıyor, s. 86). Üzerinden 952 yıl geçen Malazgirt, Anadolu’ya Türk mührünün vurulduğu savaştı. 101 sene önceki Dumlupınar, Malazgirt’te vurulan mührü parçalamak isteyenlere karşı verilen son büyük mücadeleydi. Her iki savaşta da binlerce şehit ve gazi verildi. Allah yattıkları yeri rahmetiyle nurlandırsın.

Medyanın Halleri