23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

27 Haziran Medyanın Halleri

27 Haziran Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

27 Haziran Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

CHP’NİN PKK/HDP-DEM’LEŞMESİNDE YENİ ADIM: EL ÖPMESİ YETMEDİ

NEDİM ŞENER

CHP’nin PKK terör örgütü HDP’lileşmesi sürecinde en yakınındaki isimlerden Özgür Özel, 4 Kasım 2023 kurultayı ile CHP Genel Başkanı oldu. Kılıçdaroğlu’nun bıraktığı yerden PKK/HDP-DEM’leşme sürecini o devraldı.

Seçilir seçilmez PKK/HDP’lilerle Kadıköy’de bölücü fikirli bir operacı olan Pervin Chakar’ı dinlemeye gitti. Yetmedi, “Kürt devleti isteyen ve Türkiye’yi işgalci gören” Pervin Chakar’ın elini öptü. Sanki daha önce operaya gittiğinde sahnede sanatçının elini öpmüş gibi Atatürk’ün adını kullanarak şöyle savundu;

“Atatürk’ün değerleri böyledir. Pervin Hanım’ın elini gerekirse yeniden öperim. Pervin Chakar’ın onurumdur, gururumdur.”

Tıpkı Kılıçdaroğlu gibi Özel de CHP’nin kurucu ilkelerine aykırı attığı her adım sonrası olduğu gibi yine Atatürk’ün adını kullandı. (…)

İki dönem PKK/HDP milletvekilliği yapan Müslüm Doğan, fikirleriyle normal şartlarda Anayasa’daki Türklük tanımına karşı olan anadilde eğitim ve özerklik peşinde koşan bölücü PKK/DEM’e üye olması gerekirken, Özgür Özel tarafından dünkü grup toplantısında CHP üyesi olarak rozeti takıldı.

Rozeti takarken yine aslı “Kandil ittifakı” olan “Türkiye İttifakı” ifadesini kullandı; Türkiye ittifakına herkesi davet ettik, davet etmeye de devam edeceğiz. Türkiye İttifakı, aidiyeti ne olursa olsun bütün demokratlardan oluşuyor.” dedi.

Yerel seçimlerde PKK/DEM’li adaylar CHP listelerinden belediye başkanlıklarına ve belediye meclis üyeliklerine seçildiler. Yeni aşama PKK/HDP-DEM’li milletvekillerini CHP sıralarında siyaset yapmasına geldi. Müslüm Doğan, bölücü fikirlerini değiştirmediğine ve değiştirmeyeceğine göre “değişim” Atatürk’ün kurduğu CHP’de yaşanıyor.

Ulusal birliğin kurucusu ve sembolü olan Atatürk’ün partisi adım adım işgal ediliyor. Olan CHP’ye, Atatürkçü ve milliyetçi seçmene oluyor.

O KIRMIZI DÜĞMEYE İLK KİM BASACAK?

MELİH ALTINOK - SABAH

Tüm dünyanın tartıştığı 3. Dünya Savaşı senaryolarını takip ederken aklıma Baudelaire'ın "Şeytanın en büyük hilesi, bizi olmadığına inandırmasıdır" sözü geliyor.

Godot'yu bekler gibi büyük felaketin yolunu gözlüyoruz ama 70 milyon kişinin öldüğü tahmin edilen İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana 200'e yakın savaş yaşandı ve 45 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Sınırlar defalarca değişti, değişiyor.

Bu sürekli savaş hâli ise yıllardır büyük savaş çıkacak korkusuyla devam ettiriliyor. Nükleer gücü olan devletler, dehşet dengesi bozulur tehdidiyle bu silahlara erişemeyen ülkeleri tırtıklayıp sömürüyorlar.

Çünkü bu yapanın yanına kâr kaldığı düzen topyekûn bir savaş hâline göre daha sürdürülebilir. Ancak elbette bir bilgisayar yazılımından bahsetmiyoruz. Kusursuz değil. Çatışmanın aktörleri karar vermeseler de, tıpkı 1. ve 2. Dünya Savaşı'nda olduğu gibi, bir kaza, rastlantı, sıkışmanın güçlü şekilde açığa çıkmasıyla sonuçlanabilir. Ki artık DEAŞ ve PKK gibi terör örgütleri de vekâlet savaşının birer aparatı.

Her gün de bir bölgede sınırlar zorlanıyor. Balkanlar, Baltık ülkeleri, Kafkaslar, Lübnan, Pasifik kanatırcasına kaşınıyor. Putin hata yapmaya zorlanıyor.

Türkiye bu fırtınalı denizde yoluna nasıl devam edecek, tüm meselemiz bu olmalı.

‘I CHİNG’, DEĞİŞİMLER KİTABI…

NEDRET ERSANEL - YENİ ŞAFAK

BRICS üyeliği de dahil, Türkiye’nin genel olarak Doğu’ya yönelik alakası-ki ASEAN’a tam üyelik adımı gelecek-yukarıda belirttiğimiz özgüvene ve ‘doğruya’ yaslanıyor. ‘Eksen kayması’ zırvalığı da Batı’ya aitti ve Ankara’nın eksenini kaydırdığına ilişkin söylem ‘geçmiş’ olarak tarif edildi Bakan tarafından…

Ankara, ‘eksen kayması var veya yok’ derdinde değil. ‘Eksen kayması’ veya benzer jargonun “geçmişe ait” olduğunu düşünüyor. Yani bu dönemin şartları/düzeni içinde yok! Olmayan bir şeyin kayması da teknik olarak mümkün değil. Zaten, eksene ‘tutunanlar’ bastıkları zemin kayanlar…

BRICS de dahil, Çin de dahil, Rusya da dahil Türkiye ilişkilerini genişleterek ilerletecek. Bu artık açık. Zaman zaman duyulan, “efendim tabi bunlar ekonomik saikli, öyle güvenlik bakışlı değil, karıştırmayalım” çıkışları, Batı’dan ayrılma korkusu, alışkanlık/bağımlılık, kendini rahatlatma/ikna, tekrarlayarak kamuoyu yaratma, sözde küçümsemelerden, sulandırmalardan geliyor.

Bu örgütler az veya çok, nitelikli veya az gelişmiş fark etmez, özünde “Batı eleştirisi” barındıran yapılar. Mesela, dolarizasyonla sorunları var ve bu Batı’nın tam bel-kemiğine denk geliyor. Kaldı ki bu fikre Türkiye de paydaş. Daha da ileri gidersek, Bakan Fidan’ın, AB özelinde söylediği, “keşke daha doğru-dürüst davransalardı da, böyle olmasıydı” mealinde ki sözleri de (‘AB iyi olsaydı daha farklı bakılabilirdi’) bağlama eklenebilir…

GEÇİNİZ EFENDİM GEÇİNİZ

SONER YALÇIN - SÖZCÜ

Robert E. Ward ile Dankwart A. Rustow, “Political Modernization in Japan and Turkey” kitabında, Osmanlı / Türkiye ile Japonya’nın yaklaşık bir asır içinde geçirdikleri politik modernleşmeyi ele aldı.

Yazarlar şu soruya yanıt aradı:

-19’uncu yüzyılda ekonomileri birbirine benzeyen iki tarım ülkesinde bir asır sonra ne oldu?

Japonya başarılı olurken, Osmanlı neden zenginleşemedi?

Japonya, “Meiji Restorasyonu” denen kapitalist piyasa ekonomisinin işleyişini sağlayacak siyasi, ekonomik ve kültürel adımları 1868’den itibaren atmaya başladı.

Osmanlı ise aynı atılımı otuz yıl önce 1838’de Baltalimanı ve bir yıl sonra yayınladığı Tanzimat Fermanı ile yaptı.

Sonuç itibariyle aradaki fark şuydu:

Osmanlı biçimde / şekilde değişiklik yaptı. Japonya özde yaptı değişimi. Japonya bir asır sonunda Batı dışında sanayileşmeyi başaran tek ülke olurken biz bugün hâlâ ekonomik krizden nasıl çıkacağımızı tartışıyoruz, ki bu kaçıncı? Nasıl bu kadar kolay aldanıyoruz?

Kutsal aldanışın soyağacı bilinmeden / bağnazlık ile hesaplaşmadan kurtuluş mümkün değil. Bunu yapabilecek siyasi irade var mı? Geçiniz efendim geçiniz...

Medyanın Halleri