27 Kasım Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN UNUTULMAZ SİMASI: BİLAL ŞİMŞİR
İlber Ortaylı - Hürriyet
Bilal Şimşir’in Dışişleri Bakanlığı ve Siyasi Tarih gruplarındaki tetkik şöhreti; Dışişleri Bakanlığı arşivini ama asıl önemlisi büyük başkentlerdeki imparatorluktan kalma arşivleri tasnif etmesiyle tanınır. Arşivde çalışmak, arşivleri düzenlemek Dışişleri Bakanlığı memurlarının haklı olarak pek hoşlanmadıkları bir işti ama Dışişleri Bakanlığı’mızın arşivlerinin hâlâ tasnif ve düzeninin tamamlanmadığı açık. O yüzden Bilal Bey’in bu rolünü ve yaptıklarını herkes hâlâ şükranla anar. O, bir imparatorluğun emanetiydi. Cumhuriyetçiydi, Atatürkçüydü, Midhat Paşacıydı. Dağılan imparatorlukta bu mirasın orada kalan Türk kavmini bir arada tuttuğunu Bilal Şimşir’den hatırlarız. Rumeli’nden Türk göçleri, Balkanlar politikası, Midhat Paşa, Ermeni meselesi üzerine yazdığı sayısız kitap ve makale, bakanlığın dışında çok okunması ona özgün bir kişilik kazandırdı. Heyecanlı konuşması, tükenmeyen yazı enerjisiyle Dışişleri Bakanlığı’nın unutulmaz simalarındandır. Böyle heyecanlı insanlarda görülen huysuzluk ve kavgacılık gibi emareler onda yoktu. Tartışma sırasında dinlemeyi ve münakaşayı uzatmamayı da biliyordu. Bilal Şimşir Rumeli Türkiye’sinin çocuğuydu. Bu kimliğini bir otoportre ressamı gibi korumayı bildi öyle de aramızdan ayrıldı. İşini seven, Dışişleri Bakanlığı arşivlerini yerinde kullanan nadir değil belki tek kişiydi.
SİYONİST İSRAİL İÇİN SONUN BAŞLANGICI
Bercan Tutar - Sabah
Nitekim İspanya ve Belçika liderleri Gazze'deki soykırıma açıkça rest çekerken İsrail'in en büyük destekçisi İngiltere ve ABD ise vites değişikliğinin sinyallerini vermeye başladı. Çünkü küresel Filistin dalgası, İsrail'e destek veren Batılı ülkeleri geri adım atmaya zorluyor. Fransa ve Kanada'nın İsrail'in çocuk katliamlarını eleştirmesi bile Siyonist rejimin kimyasını sarsmaya yetiyor. Kamuoyu İsrail'in aleyhine döndükçe Batılı liderler de Ortadoğu'daki ipleri tamamen Rusya, Çin ve Türkiye'ye kaptırmamak için rotalarını değiştiriyor. İsrailli gazeteci Ari Şavit yıllar önce soykırımcı politikalarından vazgeçemeyen Siyonist rejimin yok olacağının altını çizmişti. Yine geçen hafta İsrail'in iç istihbarat servisi Şin Bet'in eski başkanı Ami Ayalon da katliamcı ve toprak işgaline dayalı stratejilerin İsrail'in sonunu getireceğini vurguladı. Haçlılardan günümüzün modern emperyalist güçlerine kadar dışarıdan gelen her işgalci gibi sömürgeci İsrail de ne kadar kan akıtırsa akıtsın sonunda yok olacak. Tıpkı Güney Afrika'daki ırkçı apartheid rejimi gibi İsrail'in Siyonist rejimi de er veya geç yıkılacaktır.
GANDİ’Yİ İNDİR ABLAYI SİNDİR!
Serkan Fıçıcı - Akşam
Seçim bitti. CHP yine kaybetti. Kılıçdaroğlu'na ayrılan sürenin sonuna gelindi. Değiştirdiler. CHP delegesinin ikna edilmesi gerekiyordu. Yöntem olarak İmamoğlu'nun "ileri belediyecilik teknikleri" tercih edildi. Kılıçdaroğlu "Gandi Kemal" diye tanındığı için parola "Gandi'yi İndir" olarak belirlendi. Delege indirdi Gandi'yi... Ve bu tarihi gelişme siyaset literatürümüze halk deyimiyle "İndir-a-Gandi Vakası" olarak girmiş oldu. Muhalefet CHP'den ibaret değil ya... Şimdi sırada İyi Parti var. Orası da dizayn edilecek. Yöntem biraz farklı. Sallayacaklar. Sarsacaklar. Ya CHP ile ittifaka yeniden "evet" denecek. Ya da krizlerin, skandalların sonu gelmeyecek. Akşener'in lakabı neydi? -Abla... Bu yüzden parola "Ablayı Sindir" olabilir. Kafiye şart... Gandi'yi indir... Abla'yı sindir...
ÇALIŞAN EMEKLİ Mİ OLUR?
Yusuf Çelik - Yeni Şafak
Emekli maaşları düşük. Çocuklar okuyor. Gelir yetmiyor. Emeklilikte refah kaybı çok derin oluyor. Kiralar aldı başını gidiyor vesaire vesaire. Hepsi çok haklı serzenişler olur bu değerlendirmem karşısında ama çalışan emekli diye bir şey olmaz, olamaz. Bunu Türkiye’nin artık kendisine itiraf etmesi lazım. Çalışan emekli olmasını örtük olarak kabul edip sonra ayrım yapmak da olmaz, olmadığı görüldü. Bu 4,5 milyon kişi arasında gerçekten çalışmak durumunda olanlar olduğu gibi, çalışmamaları halinde oluşacak boşluğu doldurmanın da imkânı olmayan kişiler vardır. Bu bir kısım emeklinin yerini doldurmaya talip türde işgücü arzı Türkiye ekonomisinde bir daha hiç ortaya çıkmayacak gibi duruyor. Fakat birçok durumda işverenler bu çalışanların emekli maaşları olmasını da suistimal ediyor. Makul seviyedeki toplam refah beklentilerinin bir bölümü devlet tarafından karşılandığından bilinçli şekilde görece düşük ücret teklifleri yapıyorlar. Kısaca emeklinin çalışmasını kabul etmek gibi bir yanlış birçok başka yanlışı doğuruyor. Türkiye örneğinde çözümü çok zor bir muamma bu. Ancak gelecek kuşakta emekli olabileceklerin üzerinde ameliyata devam ederek sorun çözülebilir ki bünyenin daha fazla ameliyat kaldırmayacağı da ortada. Bu şartlarda sorunun tek gerçek çözümü var; yanlışı doğrulayıp içselleştirmek. Yani çalışan emekli diye gerçek bir statü oluşturmak. Hukuken emekli statülerini ayırdıktan sonra dilendiği şekilde yeni yaklaşımlar getirilebilir.