27 Şubat Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
ÖZGÜR ÖZEL HAKKINDA FETÖ DOSYASI NE OLDU?
NEDİM ŞENER - HÜRRİYET
FETÖ/PDY 2007’den itibaren Özgür Özel’e maddi ve manevi destekte bulunmuştur. Bu destek, aracı vasıtasıyla Özgür Özel’e ulaştırılmaktaydı. Örgüt içerisinde bu destekleme, ‘parlatma’ olarak tabir edilmekteydi. Salihli Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Talat Zurnacı, MASİAD veya başkaca bir derneğe üye değildi. FETÖ/PDY Manisa örgütü Talat Zurnacı ile irtibata geçti ve CHP adına çıkarılacak adayın kim olacağı konusunda istişare yapıldı. Talat Zurnacı’nın bu iş için Özgür Özel’in uygun olduğunu söylemesi üzerine FETÖ/PDY Özgür Özel üzerine çalışmaya başladı. Cemaat içerisinde “Parlatma” tabir edilen şekilde Özgür Özel’in halk nezdindeki itibarı artırıldı. Bu çalışmalar ile Özgür Özel CHP içerisinde yükselişe geçti. 2011 seçimlerinde Manisa Milletvekili oldu. 2007 sürecinden sonra FETÖ/PDY örgütü Özgür Özel’e maddi ve manevi destek sağladı. Bu destek üzerine MASİAD Genel Sekreteri Hakan Yörükoğlu ile birlikte Salihli’deki CHP faaliyetlerine giderek Özgür Özel’e olan ilgi ve sempatiyi kontrol etmekteydik. Bizzat Hakan Yörükoğlu bu hususu bana birebirde, Özgür Özel’in desteklendiğini, parlatıldığını ve bu ismi Talat Zurnacı’nın önerdiğini söylemişti.” Bana dava üstüne dava açan Özel bu iddialarla ilgili ne yaptı bugüne kadar, asıl önemlisi yargı bu iddialarla ilgili kılını kıpırdattı mı?
ÇİN ‘HAMAS TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR’ DİYOR
HAKKI ÖCAL - MİLLİYET
Çin Dışişleri Bakanlığının Anlaşmalar ve Hukuk Bölümü’nün başkanı (Sudan büyükelçisi) Ma Xinmin, geçen hafta içinde mahkemede yaptığı sunumda, “İsrail’in BM kararıyla sabit bir sömürgeci” olduğunu” ifade etti; sömürge halklarının işgalciye karşı şiddete başvurarak direnmeye, onu topraklarından kovmaya hakkı olduğunu belirtti. Büyükelçi Ma, bu açıdan Gazze ve Batı Şeria’daki Filistinlilerin, BM’nin 3 Eylül ve 25 Kasım 1947 tarihli Filistin’in paylaşılması anlaşmasına aykırı her “yerleşim” ve “ilhak” kararlarına direnme hakkını kullanmasına “terörizm” denemeyeceğini söyledi. Büyükelçi, Hamas’ın bir terör örgütü olmadığını; 7 Ekim’de İsrail silahlı kuvvetlerine yaptığı saldırının da meşru bir hakkın kullanılması olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bir çok lider Hamas’ın terör örgütü olmadığını defalarca söylediler. Ancak anlaşma metinlerine, maddelere atıf yaparak konuşan bir hukukçunun, hem de Çin gibi, BM’de veto hakkı bulunan bir ülke adına yaptığı bu sunum, dileriz ki, ABD ile İngiltere’nin İsrail’in etrafına ördüğü zırhın delinmesine yarayacaktır.
ÖZGÜVEN DEVRİMİ VE TÜRKİYE’NİN SAVUNMA SANAYİSİ
TURGAY YERLİKAYA - YENİ ŞAFAK
Teknofest süreci ile somutlaşan farkındalık ve özellikle Türkiye’nin savunma sanayii alanındaki inovasyonları bir özgüven devrimine işaret etmektedir. Öyle ki uzunca süredir gündemde olan İHA ve SİHA teknolojilerinin Karabağ Zaferi, Libya İç Savaşı ve Ukrayna savaşında tecrübe edilmesi, bu alanda Türkiye’nin kat ettiği mesafeyi gözler önüne sermektedir. Uluslararası alanda deneyimlenen bu teknolojinin 30’a yakın ülkeye ihraç edilmesi hiç kuşkusuz önemli bir başarı. Benzer bir başarıyı farklı alanlarda yakalamak ve Türkiye’nin ARGE yatırımlarını artırmak, gelecek yıllar açısından oldukça mühim. Bu nedenle zaman zaman beşinci kol zaman zaman da iğdiş edilmiş zihinlerin bu konudaki çıkışları tersinden Türkiye’nin hangi aşamaya geldiğini de göstermektedir. Son yıllarda siyasi iradenin önemli ölçüde sahiplendiği bu tür girişimlerin genç kuşakta Teknofest ve benzer girişimler üzerinden kitleselleştirilmesi, Türkiye’nin yapabilme kabiliyetinin perçinlendiğini göstermektedir. Yapay zeka teknolojilerinin entegre edilmesiyle hem radara yakalanmama hem de muharebe gücünün artırıldığı 5. nesil savaş uçağımız KAAN Türkiye’nin bu alandaki özgüveninin somut bir göstergesi olarak tarihteki yerini aldı. Orta ve uzun vadede Türkiye’nin uzay alanı, yapay zeka ve bulut sistemleri ile entegre edeceği yeni çalışmalar bu özgüven devriminin kalıcılaşmasına hizmet edecektir.
MAYDAY... MAYDAY... MAYDAY... AMATÖR DENİZCİLİK ÖLÜYOR
FATİH ÇEKİRGE - HÜRRİYET
Denizcilerin dilinden alarm veriyorum. Defalarca yazdım. Anlattım. Önceki cumartesi günü yine yazdım: “Fahiş marina fiyatları tekne sattırıyor. Amatör denizciler can çekişiyor.” Arkadaşlar... Tekne denilince öyle lüks yatlardan, devasa yatlardan bahsetmiyorum. 10-15 metrelik yelkenliler. Bizim gibi üç tarafı denizlerle çevrili ülkelerde. Ege ve Akdeniz gibi deniz turizmi için Allah’ın bir lütfu olan cennet koyların yeraldığı körfezlerde. İnsanlar denizcilik yapar. Balıkçılık yapar. Hobi geliştirir. Yelken tutkunu olur. Kimisi bizdeki gibi gulet turizmiyle ailesini geçindirir. Kimisi ufuklara yelken açar. Kimisi olimpiyatlara hazırlanır. Yani hobiden geçim derdine kadar denizler bir yaşam zenginliğidir. Bir yaşam kültürüdür. Bakın bu coğrafyanın 5 bin yıllık kültür tarihine, denizdir, topraktır. Denizciliktir. Ama gelin görün ki. Son yıllarda özellikle amatör denizcilerin canına ot tıkayacak hale gelen bir “marina fiyat politikası” başladı. Marinada konaklama fiyatları öylesine artırıldı ki; Birçok denizci dostum teknesini satmak zorunda kaldı. Kimisi sattı, kimisi hâlâ direniyor, kimisi de yasadışı kiralama yapmaya başladı. Yabancılar zaten Yunanistan’daki marinalara kaçtı.