28 Ağustos Medyanın Halleri
Hazırlayan: Ercan Dolapçı
O GÜLŞENE DE YAZIK O DETERJANA DA!
SALİH TUNA-SABAH
Gelgelelim, 28 Şubat dahil hiçbir dönemde hiçkimse, "İmam hatipliler sapıktır" diyen "Gülşen bacımız" kadar da azgınlaşmadı.
Özür dilemiş ama kabahatiyle yarışır bir özür. Küstahlık idrakini öyle kör etmiş ki zarfın da mazrufun da fecaat olduğunun hâlâ farkında değil. Aylar öncesinden o müstekreh sözleri söylemesi, aynı zamanda özür dileyebileceği gayet uzun bir süre varken kulağının üzerine yattığının da göstergesi.
Başak Demirtaş'a hakaret eden şahıs şappadak tutuklanınca, gayet mutlu olanlar, tüm imam hatiplilere hakaret eden Gülşen'in tutuklanması karşısında "Böyle hukuk mu olur!" diye cart curt ediyorlar.
Gülşen'in hakaretini iğrenç bulmakla beraber "Tutuklanması yerine, onu utandıracak başka şeyler bulunabilirdi" diyenler oldu. "Utanmak" ve "Gülşen", doğrusu ilginç bir fantezi. Bir başka fantastik ceza önerisi de "İmam hatipleri boyasın, yerleri süpürsün temizlesin" şeklindeydi.
Bence de Gülşen tutuklanmasın. Her şeyden evvel hapishaneye yazık. Hükmü veren mahkemeye, kararı yazan kâtibin daktilosunun G tuşuna yazık, mübaşire yazık. Kürsünün yapıldığı ağaca, tutuklanmasına karşı çıkan Kılıçdaroğlu'nun bıyıklarına yazık. Gülşen üzerinden "yaratıcı yıkıcılığa" katkıya yazık. Gündeme yazık. Sana yazık, bana yazık, bu yazıyı okuyana yazık...
Atatürk'ün isteği üzerine Bîmen Şen'in bestelediği o şarkıda geçen "gülşene" bile yazık: "Yüzüm şen / hatıram şen / meclisim şen / mevkiim gülşen..."
GÜLŞEN’İN DONUNDAN KAHRAMAN ÇIKARMAK
İSMAİL KILIÇARSLAN-YENİ ŞAFAK
Gülşen’i “yeteneksiz kılan” iki husus var. Birincisi, Türkiye’nin vasat pop müzik ortamının görece en yetenekli isimlerinden biriyle evli olmasına rağmen yaptığı müziğe bir “derinlik” katamayacak kadar sığ bir müzik yaklaşımının olması. “Dan dan” ile başlayan feci düşüşü “Lolipop” isimli şarkısıyla iyice dip yaptı. Özellikle “Lolipop” ile “kadın iyi yorumcu ama” algısını da yerle bir etti bence. Bıraktık kenara Deniz Seki’yi, Sertap Erener’i falan, Demet Akalın’dan daha kötü söylüyor artık şarkıları.
İkinci husus ise daha derinde bence. Sezen Aksu, Nazan Öncel, Aysel Gürel, Meral Okay, Yıldız Tilbe gibi “sofistike söz yazarları”nın yanına bile yaklaşamadı Gülşen’in yazdığı tekerlemeler. Bir türlü “söz yazarı” olamadı Gülşen’den. Bunun basit, çok basit bir izahı var malum. Şarkı sözü ancak “içselleştirilmiş, hazmedilmiş bir kültürle” yazılabilir. Gülşen’de o “içselleştirilmiş kültür” hiç olmamış anladığım kadarıyla. Şarkı sözleri hep “plastik bir tatsızlık” barındırıyor o yüzden.
Eh, Gülşen de hemen tüm “öfkeli yeteneksizler” gibi başka şeyler yaparak gündem olmayı seçti. Günün sonunda geldiği yerse “istediğim yerimi de açarım tamam mı?” zevzekliği ile konserde adamların kucağına oturma ucuzluğu oldu. Sonunda da işte imam hatiplilere “sapık” dediği video ortalığa saçılınca “düşüş” tamamlanmış oldu.
MAKSADINI AŞAN ESPRİYMİŞ!
HİKMET GENÇ-AKŞAM
Benim de içinde olduğum milyonlarca İmam Hatipliye 'sapık' diyor sanatçı bozuntusu.
Apaçık hakaret, aşağılama, nefret suçu. Üstelik tek bir kişiye değil, milyonlarca insana karşı işlenmiş bir suç...
Tutuklanınca, ortalık ayağa kalktı.
Tabii ki ilk önce CHP ve şürekası sahip çıktı sanatçısına!..
Hiç şaşırmadık.
Öyle böyle değil. 'Derhal bırak, hemen bırak, bırakmazsanız..,' vesaire tehditler havada uçuştu...
Bay Kemal emri verdi; "Sanatçıyı derhal serbest bırakın!.."
Ama durumu açıklamak, mazeret sunmak yine Özgür Özel'e kaldı.
Özel'e göre; milyonlarca insana 'sapık' demek 'maksadını aşan' bir espriymiş?!
(…) "Gülşen'i derhal bırakın, adalet hukuk vesaire" diyenlere hatırlatalım. Dün sosyal medyada birçok kişi paylaşmış, hatırlatmış.
Birçok örneği var, yazamam yerim dar. Ama en çok akılda kalan Başak Demirtaş'a hakaret eden kişi. Hakaret ettiği için tutuklanmıştı. İyi de olmuştu. Hiçbir kadına, hiçbir insana böyle bir terbiyesizlik yapılamaz.
Tamam da o zaman niye 'derhal serbest bırakın' diye feveran etmediniz?
Kimin hakaret ettiğine mi bağlı?..
Şimdi ben birine ya da birilerine; 'sapık' desem, aynı anda 'anlamı kuvvetlendirmek' için 'elimi elimin sırtına vursam', maksadı ne kadar aşmış bir espri yapmış olurum. Yatarım var mı?..
Söylesene Özel, sen bilirsin!..
SAVAŞ, ENERJİ VE PLANLAMA
BARIŞ DOSTER-CUMHURİYET
İngilizlerin etkili ekonomi ve siyaset dergisi The Economist’in, Batı’nın yaptırımlarının, Rusya’da beklenen etkiyi yaratmadığını, Rus ekonomisi düzlüğe çıkarken Avrupa’nın ekonomik durgunluğa girmek üzere olduğunu yazması, boşuna değil. Derginin, “Yaptırımlar dünyanın en büyük 11. ekonomisi Rusya’yı etkilemiyorsa Çin’e hiçbir şey yapamazlar. Çin, rotasını değiştirir, yeni ticari ortaklar bulur. İleri teknolojiden lityum akülerine, pilden ilaçlara her türlü ürüne ambargo koyar. Batı marketlerinde raflar boş kalır, kaos yaşanır” şeklindeki yorumu ise Batı’daki Çin kaygısını yansıtıyor. İngiltere’nin, ABD’nin iki stratejik ortağından biri (diğeri İsrail) olması açısından da dergideki saptama ve itiraflar önemli elbette.
Avrupa’daki durum, Türkiye açısından da derslerle dolu. Cumhuriyetin, diğer özellik ve nitelikleri yanında, kamuculuk ve planlama konusundaki tavrının, ne kadar doğru, gerçekçi ve geçerli olduğunu bir kez daha gösteriyor.
İŞLER ÇANTADA KEKLİK DEĞİL
IŞIK KANSU-CUMHURİYET
İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için sahada en çok Mansur Yavaş’ın adının duyulduğunu söylemesi örneğin...
Kavuncu’nun, İYİ Parti lideri Meral Akşener’den habersiz bu tür bir çıkış yapamayacağı dikkate alındığında, bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül’ü aday belirlemek isteyen CHP’ye karşı İYİ Parti’nin gösterdiği tepkiye benzer bir girişim olduğuna kesin gözüyle bakmak gerek.
Diğer yanda, Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi’nin yeni bir ittifak çatısı olmaya yönelik hazırlıkları da göz ardı edilmemeli. Ümit Özdağ, oluşturacağı ittifakla, ittifaklar arasında kilit olma arayışı içinde gibi.
Özdağ’ın hazırlığına, Sedat Peker’in, Cem Uzan’ın geçmişte denediğine benzer bir siyasi harekete girişeceğine ilişkin söylentileri de eklemek gerek.
Ayrıca, muhalefet kanadına iki ayrı ittifak daha katıldı. Sosyalist, komünist parti ve hareketlerden oluşan Sosyalist Güç Birliği ile HDP’nin başını çektiği ortaklaşma...
Bu ittifakların da seçime doğru ittifaklar arası pazarlıklarda öne çıkacaklarından kuşku duyulmamalı.
Seçime bir yıldan az bir zaman kaldı. Görevi gereği Anadolu’yu çok gezen ve çeşitli kesimlerle bir araya gelen bir demokratik kitle örgütü yöneticisi, gözleme dayanan beklentisini şöyle aktardı bize:
“Seçimlerde AKP Meclis’te gerekli çoğunluğu bulamaz ama Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi olasılığı çok yüksek.”
Demek ki işler çantada keklik değil.