28 Aralık Medyanın Halleri
Hazırlayan: Ercan Dolapçı
KILIÇDAROĞLU VE AKŞENER’DEN KARŞILIKLI HAMLELER
ABDÜLKADİR SELVİ / HÜRRİYET
Bir süre önce Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebilir” çıkışından sonra CHP ile İYİ Parti arasında merkezinde HDP’nin yer aldığı müthiş bir kavga yaşanmıştı.
Bu kez de Kılıçdaroğlu ile Akşener arasında merkezinde Ekrem İmamoğlu’nun yer aldığı kıran kırana bir mücadele veriliyor.Ama asıl kıyamet cumhurbaşkanı adayının belirlenme sürecinde kopacak. O gün yaklaştıkça Kılıçdaroğlu ile Akşener arasında gerilim artıyor.
Bir süredir Akşener’in, Ekrem İmamoğlu ısrarından vazgeçmeye başladığı söyleniyor. Rotanın yeniden Mansur Yavaş’a çevrildiği konuşuluyor. Ama asıl benim kulağıma başka bir şey geldi. Meral Akşener ile Abdullah Gül arasında bir yakınlaşma oluşmaya başlamış. Biliyorsunuz Akşener, 2018 seçimlerinde Abdullah Gül’ün ortak cumhurbaşkanı adaylığını önlemişti. Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adaylığında gemileri yakınca Akşener, Abdullah Gül’ü de denkleme dahil etmek istemiş olabilir. Çünkü son günlerde Abdullah Gül’e yönelik olumlu mesajlar vermeye başladı. Önümüzdeki günlerde Meral Akşener’in, Abdullah Gül’ü ziyaret edeceği konuşuluyor.
6’lı Masa’da ne oluyor diye soracak olursanız, vatandaşı ilgilendiren bir şey yok. Taht oyunları yaşanıyor. 6’lı Masa ruhunu kaybetti.
Bu arada yazımın başındaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6’lı Masa’ya ilişkin değerlendirmesini unutmuş değilim. Erdoğan, “Bunlar birbirlerine iyice girdiler. Bunlardan ne köy olur ne kasaba. Biz kendi işimize bakalım” diyor.
6’lı Masa’daki yaşananlara bakınca, Erdoğan haksız mı?
KILIÇDAROĞLU’NDAN 6 FARKLI ADAY SİNYALİ Mİ?
MEHMET BARLAS / SABAH
Seçim tarihi yaklaştıkça altılı masanın kafa karışıklığı da artıyor. "6 tane benzemez"i bir torbaya koyarsanız bunun doğal sonucu zaten karmaşadır. CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığı konusu, hem CHP'yi hem de 6'lı masayı ikiye böldü. Bir tarafta Kılıçdaroğlu'cular var, diğer tarafta ise Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu'nu destekleyen başka bir kanat.
6'lı masada bu kanadı Meral Akşener temsil ederken CHP içinde bu iki ismi destekleyenler olsa da Kılıçdaroğlu'nun adaylığını ön plana çıkaranlar çoğunlukta.
Bu masanın görünmez ayakları olduğu iddia edilen PKK ve FETÖ'nün mesajları çok daha belirleyici oluyor. Hatta "Asıl belirleyici bu iki örgüt" diyenler bile var.
İşte böyle karmakarışık bir ortam içerisinde Türkiye seçime gidiyor.
Dün internet gazetecilerinin temsilcileriyle bir araya gelen Kılıçdaroğlu'nun, Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı konusunda söylediği sözler kafaları daha da karıştırdı.
Açıklamalarında daha önce gündeme getirdiği konuları tekrarlayan Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin arasında en dikkat çekici olanı şu iki cümleydi:
28 Şubat 2022 tarihinde kurulan 6'lı masa, 10 ayda tam 10 kez bir araya geldi. Kılıçdaroğlu'nun açıklamasına göre bu 10 toplantıda bir aday üzerinde birleşilememiş. Dahası, 6 aday bile çıkabilirmiş. Anlayacağınız ucu açık... "Hiçbir şey bilmiyorum" diyor Kemal Bey.
FRANSA'NIN ELİ AYAĞINA DOLANMIŞ
MUSTAFA KARTOĞLU / AKŞAM
Fransa hem saldırgan hem yanlış hedefe saldırıyor. Fiili olarak da, mecazi olarak da... Macron, "Rusya-Ukrayna arasında barış olacaksa, masada sadece Türkiye ve Çin'in olmasını istemiyorum" derken, doğru bir noktayı işaret etti ama yanlış cümle kurdu.
Türkiye'ye karşı 'olumsuz' bakışını gösterdi.
Oysa aynı cümle, "Türkiye ve Çin'in yanında Fransa (veya Avrupa) da olmalı" diyebilirdi. Zira, Fransa'nın ve Avrupa'nın çıkarı; Rusya'ya ambargo uygulama kararına uydukları, Rusya'dan almadıkları doğalgaz ve petrolü satın aldıkları ama gümrük vergileriyle cezalandırıldıkları ABD'nin güdümünde olmakta değil...
Aksine, Türkiye'nin güçlenen varlığıyla barışmak ve Türkiye ile birlikte 'eşit ve adil ortak' olarak çalışmakta... Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Fransız mevkidaşına "Afrika'da size yardımcı olabiliriz" derken alay etmiyordu...
İYİ PARTİ’DE VARLIK YOKLUK SORUNU
İHSAN AKTAŞ / YENİ ŞAFAK
Siyasi partiler ilginç bir başkalaşım yaşıyor. CHP, örgüt solcularının, küreselcilerin ve Dersim hiziplerinin kontrolünde. Atatürkçü ve milletçiler pasif, sahipsiz ve etkisiz konumdalar.
İYİ Parti, kritik dış politika konularda CHP’den ayrışıyor. Libya, Irak, Suriye, Azerbaycan tezkerelerinde farklı tutum alarak bunu gösterdi.
Cumhur İttifakı’nın siyasal söylemi ve AK Parti hükümetinin uygulamaları, büyük oranda İYİ Parti tabanında karşılık bulmaktadır. Bu siyasetin tesirinin azaltılması için Akşener, yüksek dozda Erdoğan karşıtlığı yapmaktadır.
İP’in durumu ne CHP’ye ne de MHP’ye benzer, kurumsallaşmasını tamamlamış bir parti değildir. Parti oy kaybetmektedir. Parti’nin birkaç puan daha gerilemesi büyük bir tedirginlik oluşturabilir.
CHP, Batılı devletlerden bir tecrübe kopyaladı, çıkarlarına hizmet etmeyen kişinin değer çarpanı sıfırdır. Akşener-İmamoğlu-Kılıçdaroğlu çatışması CHP nezdinde İYİ Parti’yi güvenilmez ortak konumuna getirdi.
100 yıllık tecrübesi ile CHP kurumsalı bu tarz manevraları kolay hazmetmeyecektir. İYİ Parti bu seçime giderken bir önceki seçimde olduğu gibi varlık-yokluk riski ile karşı karşıya kalabilir.
İYİ Parti’yi zor günler bekliyor. Kırk katır mı, kırk satır mı?
Göreceğiz.
ÜLKEMİZİ GÖSTERMİŞ OLDUĞU DİRENÇ KURTARACAK!
ALPARSLAN TEKBAŞ / TÜRKGÜN
Geçmişte olduğu gibi bugün de ülkemizi biliyorlar ama anlamıyor, anlamak istemiyor ve desteklemiyorlar. Bu tutum, bu davranış dün de böyleydi. Bugün de böyle! Hatta yarın da böyle olacak! Özellikle ülkemizde olup bitenin neden olduğunu pek tabii ki biliyorlar. Bilmemeleri de mümkün değil. Bilerek ve isteyerek bilmezden geliyorlar. Çünkü ülkemize anlayış göstermek istemiyorlar.
Anlamaları için duygudaşlık (empati) kurmaları gerekir. Duygudaşlık (empati) kurmak dahi istemiyorlar. Ülkemizi anlamaktan özellikle kaçınıyorlar, çünkü hiçbir zaman hiçbir yerde ülkemizi desteklemediler, desteklemiyorlar. Yani aslında “onların en temel sorunları, ülkemizin kontrol edilemez bir hâl almış olmasıdır.” Bunu da çok iyi biliyorlar. Kontrol etmek için her gün yeni araç ve modeller denendi, deneniyor! Onlar bizim düşmanlarımıza açıkça dostluklarını gösteriyor ve desteklerini yapıyorlar.
ABD ve AB görünmez elini ne ülkemiz ekonomisinden ne de ülkemiz tarımından hiçbir zaman çekmedi. IMF, uluslararası para sistemini kontrol eden bir kuruluş, Dünya Bankası ise gelişmekte olan ülkelere finansman sağlayan küresel bir kurum. Bunlar aracılığıyla ülkemiz, ABD ve AB gibi ülkelerce finansal abluka altına alınmaya başlandı, ablukanın dozu her geçen gün giderek de artıyor. Her geçen gün de zayıf halkayı bulma ümidiyle yaşıyorlar.
Bu zamandan sonra da bizleri anlamalarını beklemeyelim. Ama uluslararası topluma derdimizi anlatmaya da devam edelim. Unutmayalım ki ülkemizi kurtaracak olan haklılığımızı anlatmaktan ötürü dışarıda harcanacak zaman ve çaba değil, içeride göstereceğimiz dirençtir. Bu direnç; üretimle olacak! Tarımla olacak! Sanayiyle olacak! Savunmayla olacak! Artık bunları görebiliyoruz!