28 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

28 Eylül Medyanın halleri

İşte günün öne çıkanları...

28 Eylül Medyanın halleri

AHMAKLIĞIN LÜZUMU YOK

Salih Tuna - Sabah

İçine doğduğum mahallede Lozan Antlaşması'nı "ihanet" olmasa da "hezimet" görme eğilimi hâkimdir. Lozan'ın eleştirilecek yanları yok muydu? Elbette vardı... Zaten eleştirel yaklaşım her daim goygoyculuktan evladır. Lakin fakir değil ihanet, hezimet olduğuna bile (ilk gençliğim de dâhil) hiçbir zaman ikna olmadım. Bunun nedeni, kendime sorduğum şu basit soruda saklıydı: "Selanik'ten Kerkük'e kadar verdiler de bizimkiler mi almadı?" Öyle ya, Misak-ı Milli veya Ahd-i Milli kapsamında batıda en uçta Selanik vardı, doğuda en uçta Kerkük. Ne yani, Musul'u ve Kerkük'ü vermediler diye yeniden silah kuşanacak, savaşacak mıydık? Diyelim ki taviz vermemek için bitap düşmüş Anadolu'yu tekrar ayağa kaldırdık, ya "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olsaydık" ne yapacaktık? Keşke taviz vermemek veya "ilkelerden" ödünsüzlük "vatan sahibi" olmak için yeterli olsaydı. (…) Demem o ki, gücün oranında hareket eder, konjonktürü de adamakıllı hesap eder, eldekini riske etmeden orta ve uzun vadeli strateji çizer, zamanını kollarsın. Şimdiye değin maceracıların, hamasetle iş tutanların, hülasa hesabını iyi yapmayanların kazandıklarına hiç tanık olmadım. Elde edileni riske etmemek bağlamında düşünecek olursak, Lozan'ın "hezimet" olduğunu asla söyleyemeyiz. İsmet Özel bir konuşmasında, Lozan Antlaşması imzalandığında ABD'nin Almanya sefirinin, "İsa bir daha çarmıha gerildi ve Amerika bayrağı çamurda sürüklendi..." dediğini nakletmişti. Yanlış anlaşılmasın, Lozan Antlaşması'nı İsmet Özel de "muazzam" telakki etmez. Lakin, Lozan Antlaşması'nın İstiklal Savaşı sayesinde ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu belgesi olduğunu da herkes kabul eder. Antlaşma'nın 45. Maddesi gereğince, "Türkiye'nin Müslüman olmayan azınlığa tanınmış olan haklar, Yunanistan'ın da kendi ülkesindeki Müslüman azınlığa tanınmıştır." İşbu belgede gayrimüslimlerin "azınlık" olarak tanımlanması, Türkiye Cumhuriyeti'nin hangi "mana iklimi" üzerine inşa edildiğinin de göstergesidir. Millet tanımı söz konusu "mana ikliminden" neşet eder. Hem Lozan Antlaşması'na virgülüne kadar sahip çıkıp hem de milletin mündemiç olduğu ümmete lagaluga etmenin âlemi yoktur.

BAHÇELİ’NİN SOYLU ÇIKIŞININ ŞİFRELERİ

Hande Fırat - Hürriyet

Böyle olmaz diyen MHP Lideri sahip çıkmak gerektiğini de sözlerine ekledi. MHP’li kurmaylar Bahçeli’nin bu çıkışının ardında yatan gerekçeleri şöyle özetlediler: * “Süleyman Soylu bir devlet adamıdır. * Bazı isimler kendisini gece gündüz hedef alırken, sesiz kalınması doğru bulunmadı. * MHP, Süleyman Soylu’yu özellikle terör örgütlerine verdiği mücadeleden dolayı sevmekte ve desteklemektedir. * Bu durumun ardında Bahçeli’nin yerine veliaht gösterdiği yorumlarını yapanlar, yanılmaktadır. * MHP’nin yapısını bilen bilir, bu bünyede veliaht göstermek gibi bir durum olmaz. * MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP’nin başındadır.”

13 YILLIK KÂRA BİR YILDA ULAŞTILAR!

Dilek Güngör - Sabah

Geçenlerde bir çalışma dikkatimi çekti. Daha doğrusu iktisatçı Baki Demirel Hoca atıfta bulununca merak ettim. Massachusetts Amherst Üniversitesi'nden Isabella M. Weber ve Evan Wasner'ın çalışması ilginç... Fırsatınız olursa bir bakın... Her zaman enflasyonun makroekonomik kökenli olduğu ve parasal sıkılaştırmayla ele alınması gerektiği yönünde hakim görüş vardır. İki ekonomistin çalışmasında ABD'deki Kovid-19 enflasyonunun ağırlıklı olarak mikroekonomik kökenlerden, yani piyasa gücüne sahip firmaların fiyatları artırma yeteneğinden kaynaklanan bir satıcı enflasyonu olduğu söyleniyor. Bu tür satıcıların enflasyon sarmalı yaratabileceğine vurgu yapılıyor. Enflasyonu önlemek için fiyat artışlarını etki aşamasında kontrol altına almayı hedefleyen politika öneriliyor. Bence son derece doğru... Kovid salgınıydı, Rusya-Ukrayna savaşıydı, döviz kuruydu, asgari ücret artışıydı... Savaştan kaynaklanan şokların azalmasıyla petrol, ulaşım, gıda, hammadde fiyatları düşse de birçok şirket fiyatlarını artırmaya devam etti. Hal böyle olunca da dünyada da bizde de şirket kârları uçtu. Şirketler fiyatları yükseltip, kârlarını korudular ama enflasyonu da zıplattılar! Burada Merkez Bankası'nın geçen ay açıkladığı sektör bilançoları raporundan birkaç rakam vereyim. İSO'nun ilk 500'üne de bakabilirsiniz. Hani, sanayiciler 2022'de "öldük, bittik" diye sızlanıyorlardı ya... Meğer kâr rekoru kırmışlar! Merkez Bankası'nın sektör bilançoları raporunda 983 bin şirketin kâr, satış rakamlarına bakılmış... 2022'de net kâr 2021'e göre yüzde 422 artmış... 1 trilyon 511 milyar liraya çıkmış... En çarpıcı olanı da hesaplamaya dahil şirketlerin 2009-2021 dönemini kapsayan 13 yılda elde ettikleri kâra, 2022'de tek bir yılda ulaşmaları... Aktif kârlılıkları yüzde 2.8'den 5.4'e, satış kârlılıkları ise yüzde 3.4'ten 4.9'a çıkmış... Her iki kârlılık göstergesi de tarihi zirvede...

BOLLUK’UN AÇIKLAMALARI YENİ ASIR’DA

Vatan Partisi İzmir İl Başkanı Dr. Serhan Bolluk’un LGBT açıklamaları Ege’nin en eski ve etkili bölge gazetesi Yeni Asır’da geniş yer buldu. Bolluk açıklamasında şunlara değindi:

“İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde 'Kentsel Adalet ve Eşitlik Şube Müdürlüğü' kurulduğu ilan edildi. İlan eden bizzat Belediye Başkanımız. 'Adalet' ve 'Eşitlik' gibi değerli kavramların arkasına gizlenen amaç şu sözlerle ifade ediliyor:

Türkiye'de ilk kez kurduğumuz kentsel eşitlik ve adalet daire başkanlığı var. İBB'de LGBT bireyler için açılan bir kapı var. LGBT bireylerin emirlerindeyiz ve hazırız. Böylece Büyükşehir'de önceden komisyon düzeyindeki LGBT 'kapısı', 'şube müdürlüğü'ne yükseltilmiş oluyor. ABD, Türkiye'mizi sadece Ege ve Yunanistan'da kurduğu üslerden tehdit etmiyor. En az onlar kadar önemli bir tehdit, 'Toplumsal Cinsiyet' adı altında karşımızda. LGBT simgesiyle yönelen tehdit, İzmirlilerin kapısına dayanmış durumda. Hemşehrilerimiz, çocuklarını bu saldırıdan nasıl koruyacağını düşünüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ise kapı açıyor. Sayın Soyer'e sesleniyoruz, 'Yeşil Sol'lar, onun kucağındaki sahte sol örgütler, Kaos'çularla yan yana durmayın. Çocuklarımızı, gençlerimizi sonradan pişman olunan yollara sokmanızı değil. Biliniz ki uygulamanızla kapıyı sadece LGBT'ye değil, uyuşturucuya, madde bağımlılığına da açıyorsunuz. Yeni kurduğunuz bu şube müdürlüğünü derhal lağvedin. 'LGBT' denen örgüte bırakın kapı açmayı, belediyemizin yanına dahi yaklaştırmayın.”

Son Dakika Haberleri