28 Kasım Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
HAMAS’IN ZAFERİ
Aydın Ünal - Yeni Şafak
İsrail’in ateşkese boyun eğmesi ve elindeki çok sayıda Filistinli esiri serbest bırakması neresinden bakarsanız bakın Hamas’ın muhteşem bir zaferidir.
Hayır, bu bir Pirus Zaferi de değildir; zira Aksa Tufanı olmasa da İsrail’in bir başka bahane bulup Gazze’ye saldıra-bileceğini, dünyanın ilgisi Gazze üzerinde değilken de soykırıma devam edip aynı sayıda insanı, aynı sayıda çocuğu zamana yayarak öldüreceğini biliyoruz. Onun için hiç kimse “Bu kadar katliamdan, bu kadar yıkımdan sonra zafer mi olur?” demesin; evet bu bir zaferdir.
Üstelik bu öyle bir zaferdir ki, Hamas, sadece İsrail’i durdurmakla, sadece İsrail’le “eşit güç” olarak pazarlık yapmakla, sadece Filistinli esirleri kurtarmakla kalmamıştır.
Hamas, Filistin’de direniş ruhunun tüm yokluğa ve imkânsızlığa rağmen dimdik ayakta olduğunu dünyaya göstermiştir. Hamas, “Biz buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz” demiştir. Hamas, “Kanımızın son damlasına kadar savaşacağız” ifadesini somut, elle tutulur, gayet gerçekçi bir zemine taşımıştır.
Filistin’de yeni bir destan yazılmıştır. Hamas, tarihe silinmez bir iz bırakmıştır. Hamas, dünyanın gözü önünde gerçekleşen soykırıma tepkisiz kalan hatta soykırımı destekleyen Batı’nın maskesini düşürmüş, demokrasi, laiklik, insan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, kadın ve çocuk hakları gibi söylemlerinin kof olduğunu göstermiştir. Tek başına bu bile az değildir. (...) Hamas, Müslüman devletlerin de maskesini düşürmüş, onların nasıl korkak, pısırık, şahsi çıkarlar peşinde koşan samimiyetsizler olduklarını açık etmiştir. Hamas, nice ülkenin içine sızmış Siyonistleri, Siyonist dostlarını su yüzüne çıkarmıştır. Hamas, nice ilim insanı, düşünür, yazar, sinemacı, müzisyen, felsefeci ve sair meşhurun da maskesini düşürmüş, onların fırsatçılığını, çıkarcılığını, korkaklığını, içlerindeki öfke ve nefreti, içlerindeki faşizmi açık etmiştir. Hamas, Siyonizmin cezalandıracağı korkusuyla susanları, sinenleri, saklananları bulmuş, çıkarmış, sahte vicdanlarını tezgâha koymuştur.
NETANYAHU’NUN ARAP LİDERLERİ TEHDİDİ VE 15 TEMMUZ FETÖ DARBESİNDE İSRAİL ROLÜ
Nedim Şener - Hürriyet
Türkiye’de iktidarı değiştirmek için kullanılacak araç; ihanet şebekesi vatan haini Fetullahçı terör örgütü mensubu polis, asker, hâkim, savcı, bürokrat ve gazetecilerdi. Sadece Erdoğan değil, Başbakan’ın “One minute” çıkışına destek veren CHP Genel Başkanı Baykal da hedefteydi. 2002’den itibaren işbirliği yaptığı AKP hükümetini devirmek işine muhalefeti dizayn ederek başlayan FETÖ, 7 Mayıs 2010 tarihinde Deniz Baykal’a kaset kumpası kurdu. FETÖ kaset kumpasıyla giden Baykal’ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Gazze’ye yardım götürecek Mavi Marmara gemisi hazırlıklarını yaptığı sırada; 12 Mayıs 2010 günü ise Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas operasyonlarının mimarlarından Fetullahçı Terör Örgütü’nün İstanbul Emniyeti’ndeki kilit ismi İstanbul Emniyet Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün imzasıyla FETÖ’cülerin hâkim olduğu İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği yazı ile bine yakın üst düzey bürokrat hakkında İran adına casusluk yapmak iddiasıyla Selam Tevhid Örgütü isimli gizli bir soruşturma başlatıldı.
Mossad ve CIA’nın hedefinde olan Hakan Fidan’ın 27 Mayıs 2010’da MİT Müsteşarlığı’na atanması sonrası; İsrail ve ABD’nin 31 Mayıs 2010’da, Gazze’ye yardım götüren İsrail’in Mavi Marmara gemisi ile yeni Müsteşar’a saldırması bir oldu. İsrail Başbakanı ve istihbarat örgütü MOSSAD, Hakan Fidan’ın İran’a yakın olduğuna yönelik dezenformasyona dayalı algı operasyonu kampanyasını yürütürken, Erdoğan o tarihten sonra İsrail dolayısıyla ABD’nin açık hedefi haline geldi. Erdoğan ve Fidan’ın İsrail’in açık hedefi haline gelmesinden sonra FETÖ elebaşı Gülen de ilk kez iktidarı hedef aldı. Ardından devletin içine sızmış FETÖ’cü istihbaratçılar, hâkim ve savcılar operasyona başladı; 7 Şubat 2012 MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve yardımcılarını “PKK/KCK terör örgütüne yardım ve yataklık” suçlamasıyla tutuklama girişimi gerçekleşti. Erdoğan, son anda müdahalesiyle engellediği bu girişimin hedefinin kendisi olduğunu açıklamıştı. Bunu Erdoğan’ı ve bazı aile üyelerini doğrudan tutuklamayı hedef alan 17/25 Aralık 2013 operasyonları izledi.
Sonrasında yaşanan gelişmeleri en son 15 Temmuz 2016 darbe girişimi izledi. TSK içine sızmış FETÖ’cü darbe girişiminin merkezi olan Akıncı Üssü davasında bu konuda ilginç bir gelişme yaşandı. 15 Temmuz gecesi darbecilere direnen Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı Vekili olan emekli Tümgeneral Cevat Yazgılı, davanın görüldüğü Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 9 Ekim 2018 tarihinde tanık olarak ifade verdi. 15 Temmuz gecesi tedbiren gözaltına alınan ama sonradan davanın tanığı olan Tümgeneral Yazgılı, gözaltındayken yan yana oturduğu darbe girişiminin en üst rütbelisi olan Orgeneral Akın Öztürk’e dair şunları söyledi: “Biz 16’sının gecesi olsa gerek büyük bir spor salonunda kaldık. Daha sonra emniyet müdürlüğüydü herhalde, kaydımız yapıldı, küçük bir spor salonuna alındık. Üç gruba ayrıldık salonda, solda bir grup vardı. Ortada üst rütbelilerden, büyük ihtimal hepsi generaldi. Solda da başka bir grup vardı. Ben en önde oturuyordum, sol başta. Yanımda Akın Öztürk vardı, onun yanında Kemal Mutlum vardı, benim arkamda da Aydemir Taşçı vardı hatırladığım kadarıyla. Oradayken Akın Öztürk orgeneral, niye başarılı olamadığı konusunda kendi kendine düşünüyordu. Kendisinin ‘İsrail bizi sattı’ dediğini duydum.”
HANGİSİ KAZANDI: İSRAİL Mİ, HAMAS MI
Ahmet Hakan - Hürriyet
İSRAİL’in durumuna şöyle bir bakalım: - Hamas’ın 7 Ekim saldırısında öyle bir güvenlik açığı verdi ki tüm dünya şaştı kaldı. “İsrail’in beton gibi güvenliği var” cümlesi yerle yeksan oldu. - Hamas saldırısına Gazze’de sivil katliamlarıyla yanıt vererek tüm dünyada “çoluk çocuk katili” diye nefretle anıldı. - Gazze’ye hastane, okul falan demeden günlerce bomba yağdırmasına rağmen Hamas’ı bitiremedi. - Arkasına ABD ve Avrupa’nın tam desteğini almasına ve hiçbir ilke tanımamasına rağmen zafer ilan edemedi. - Bir buçuk ayın sonunda öyle ya da böyle masaya oturmak ve geçici de olsa ateşkese razı olmak zorunda kaldı. * HAMAS’ın durumuna şöyle bir bakalım: - İsrail’in karizmasını fena çizdi. - Filistin sorununu tüm dünyanın gündemine resmen kazıdı. - İsrail’in yıllardır sürdürdüğü işgal politikalarının tüm dünyada tartışılmasını sağladı. - Kendisinden pek de beklenmeyen çapta bir direniş sergiledi. - Filistin’in temsilinde çok önemli bir kazanım elde etti. - Propaganda savaşında İsrail’in gerisine düşmedi. - İsrail’i masaya oturtmak zorunda bıraktı. - Filistin sokaklarının efsanesi haline geldi.