FETÖ'nün 28 Şubat kumpasına gözünüzü kapatamazsınız! Anayasa'yı uygulayın cezaları kaldırın
İleri yaşları ve hastalıklarına rağmen 28 Şubat kumpas davasında cezaevinde tutulan beş komutan için ‘serbest bırakılma’ çağrısı yapıldı. Vatan Partisi MYK Üyesi Nusret Senem, 710 gündür cezaevinde olan komutanlarla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasal yetkisini kullanması gerektiğini söyledi.
Vatan Partisi Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi, Hukuk İşleri Bürosu Başkanı Avukat Nusret Senem, FETÖ’nün başlattığı 28 Şubat davası kumpasından cezaevinde bulunan komutanlarla ilgili açıklama yaptı. Senem, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasal yetkisini kullanması için çağrıda bulunarak, “Cezaevindeki komutanlarımız siyasi bir hırsın ya da intikamın kurbanı olamazlar. Üstelik kocama raporları Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önünde imzayı bekliyor.” dedi ve komutanların serbest bırakılmasını istedi.
Avukat Senem, dün yaptığı yazılı açıklamada, kumpas davasında cezaevinde bulunan Orgeneral Çetin Doğan, Orgeneral Fevzi Türker, Korgeneral Yıldırım Türker, Tümgeneral Cevat Temel Özkaynak, Tümgeneral Erol Özkasnak’ın ilerleyen yaşları ve hastalıklarına dikkat çekti. Komutanların bir an önce serbest bırakılmasını talep eden Senem, açıklamasında şunlara yer verdi:
‘FETÖ KUMPASINDAN CEZAEVİNDELER’
28 Şubat Davası bir FETÖ kumpasıdır. 28 Şubat’ın hedefi ise FETÖ’ydü. Bugün FETÖ bağlantılı hâkim ve savcılar tarafından kurgulanan dava ile 75-90 yaş arasındaki Orgenerallerimiz, komutanlarımız cezaevinde tutuluyor.
“Türkiye bir yandan FETÖ’yü ezip hapishanelere atarken, bir yandan FETÖ’nün devam eden kumpaslarına göz yumulamaz. Komutanlarımızın yaş ve sağlık durumu da göz önüne alındığında içinde bulunduğumuz süreç vicdanlara sığmamaktadır.
“Ayrıca ilgili davalar usul bakımından da esas bakımından da yanlıştır. Bu komutanlarımızın bir kısmı ancak Yüce Divan’da yargılanabilir. İlker Başbuğ konusunda da aynı hata yapılmış ve sonradan düzeltilmiştir.
‘İÇ CEPHEYİ BİRLEŞTİREN ADIMLAR ATILMALI’
“Türkiye’nin devlet, hukuk, namus ve vicdan birikimi bu tabloyla kesinlikle bağdaşmamaktadır. Cezaevindeki komutanlarımız siyasi bir hırsın ya da intikamın kurbanı olamazlar. Üstelik kocama raporları Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önünde imzayı bekliyor. Aylardır bu imzanın bekletilmesi hiçbir mazeret ile açıklanamaz. Yasalarımız benzer raporu olanlar hakkında cezanın infazının mümkün olamayacağını öngörüyor.
“Devam eden bu süreç, Türkiye’ye zarar vermektedir. Milli birliğimizi güçlendirmeli, ABD ve NATO merkezli tehditlere karşı iç cephede doğru ve birleştirici adımlar atılmalıdır.
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu konuda adım atması, cezaevindeki Komutanlarımız için hukuken de koşulları oluşan af yetkisini kullanması, FETÖ’ye karşı mücadele, toplum vicdanı ve hukuk açısından olması gereken tavırdır. Vatan Partisi süreç tamamlanıncaya kadar konunun takipçisi olacaktır.
TARİHSEL VE HUKUKİ İZAHAT
Nusret Senem, 28 Şubat kumpas davasının doğru anlaşılabilmesi için de bir izahat yaptı. 28 Şubat davasının bir FETÖ kumpası olduğuna dikkat çeken Senem şunları kaydetti:
“28 Şubat 1997 MGK Kararları ve uygulamaları nedeniyle FETÖ Savcılarının açtığı dava bir hukuk rezaleti ve FETÖ kumpasıydı. FETÖ üyeliğinden hükümlü savcı Mustafa Bilgili’in açtığı davada başta dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve MGK üyeleri olan Kuvvet Komutanları ve Çetin Doğan olmak üzere çok sayıda generale ceza verildi.
“Mahkûmiyet hükümleri Yargıtayca onandı. Bu karar, Türk Ceza Yargılaması tarihinde hiçbir yargıcın övünerek anmaya cesaret edemeyeceği bir karardır.
“28 Şubat 1997 MGK Kararları Anayasamızın 174. maddesinde düzenlenen Devrim Kanunlarının uygulanmasına ve buna dair ihlallerin kanunlarda öngörülen yaptırımlarına dair hükümete tavsiye niteliğinde kararlardır. Dönemin Başbakanı Sayın Necmettin Erbakan’ın da imzaladığı ve Bakanlar Kurulunun uygulanmasına karar verdiği kararları darbe olarak nitelemek hukuku hiçe saymaktan başka bir anlam taşımaz.
“18 Haziran 1997’de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e istifasını sunan Merhum Erbakan, aynı gün bir basın toplantısı düzenlemiş ve Başbakanlığı, REFAHYOL hükümeti protokolü gereğince Tansu Çillere bırakmak üzere istifa ettiğini kamuoyuna açıklamıştır. İstifası için hiçbir baskı veya telkin olmadığını, kimsenin buna cesaret edemeyeceğini de vurgulamıştır. Yargılama sürecinde, bu açıklaması Mahkeme salonunda izlenmiştir. Kürsüde Tansu Çiller ve BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu da bulunmaktadır. Belge dava dosyasındadır.
‘SUSURLUK’LA AYNI DÖNEM’
“28 Şubat kararları ve o günlerde ortaya çıkarılan terör örgütleri ‘Susurluk’ olaylarının yoğun şekilde tartışıldığı günlere denk geliyor. Susurluk’ta ortaya çıkarılan GLADYO örgütü ve eylemlerinin sorumluları Tansu Çiller ve Fethullah Gülen’dir. Sayın Başbakan Erbakan ise 28 Şubat’ın asla hedef almadığı kişidir. Susurluk’ta ortaya çıkarılan eylemler; MİT’in de karıştığı Azerbaycan darbesi, uyuşturucu ticareti, faili meçhul cinayetler vb.17 Kasım 1996 tarihli MİT raporuna ve 12.01.1998 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporuna konu olmuştur. Türkiye düşmanı bu GLADYO eylemlerin baş sorumlusu Tansu Çiller’in, yeniden Başbakan yapılmak istenmesini Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kabul etmemiştir.
“Kamuoyunun ve tarihin önünde bu gerçekler dururken, 28 Şubat’ı darbe olarak nitelemek gerçeğe aykırıdır. Her yıl NATO tatbikatı için Sincan’dan geçen tanklar bahane edilmiş ve hükümet baskıyla istifaya zorladı denilip hüküm kurulmuştur. Bunu adaletle, hukukla açıklamak imkânsızdır. Bu bir FETÖ kumpasıdır. Tarih böyle yazacaktır.
‘İLKER BAŞBUĞ KARARI EMSAL’
28 Şubat Davasının hukuk dışı kararlarının sonucunda Genelkurmay Başkanımız İsmail Hakkı Karadayı ve Kuvvet Komutanlarının Anayasa Mahkemesinde yargılanması gerektiği halde yetkisiz Ağır Ceza Mahkemesinde müebbet ağır hapse çarptırılmış olmaları hukuka ve Anayasa Mahkemesi’nin Başbuğ kararına aykırıdır. Karar, Yargıtayca onanmadan önce Karadayı hayatını kaybetmiştir. Cezaevinde tutulan Başta Orgeneral Çetin Doğan ve diğer generallerimiz ise 80’li yaşlarında cezaevlerinde infazlarını dolduruyorlar.
“Anayasa Mahkemesi bireysel Başvuruları ve Hak ihlali taleplerini reddederek ikinci bir skandala daha imza attı. Oysa Anayasa Mahkemesi’nin İlker Başbuğ Kararı ortadadır ve emsaldir. Karadayı ile İlker Başbuğ arasındaki farkı kim nasıl izah edebilir.
“Kocama raporları, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önünde imzayı bekliyor. Aylardır bu imzanın bekletilmesi hiçbir mazeret ile açıklanamaz. Yasalarımız benzer raporu olanlar hakkında cezanın infazının mümkün olamayacağını öngörüyor.
‘HUKUKU VE VİCDANI YARALIYOR’
“Nitekim sayın Cumhurbaşkanı, mezar evler cinayetleri ve arkadan tek kurşunla ölümlere imza atan 73 yaşındaki Hizbullah terör örgütü hükümlüsü bir kişiyi 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde ‘kocama’ gerekçesiyle, yasal yetkisini kullanıp salıverilmesine karar verdi.
“Haklarındaki ‘kocama’ raporunun varlığına karşın Generallerimizin hala içeride oluşu adaleti, hukuku ve vicdanlarımızı yaralamaktadır. Vatan Partisi olarak sağlık raporlarına dayanılarak, Anayasa’nın 104. Maddesi uyarınca cezalarının kaldırılmasını talep ediyoruz.”