22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

28 Şubat’ı neden sevmiyorlar?

Hikmet Çiçek yazdı...

28 Şubat’ı neden sevmiyorlar?
A+ A-
HİKMET ÇİÇEK

Başbakan Binali Yıldırım, “28 Şubat'ı yapanlar hesabını veriyor, verecek” dedi. Yıldırım, 4 Mart günü partisinin Manisa 5. Olağan Gençlik Kolları Kongresi'nde yaptığı konuşmada, "28 Şubat'ı yapanlar hesabını veriyor, verecek dedik. Bundan rahatsız olanlar olmuş. Tabii ki rahatsız olacaksınız. Yaptıklarınızın yanınıza kar mı kalacağını zannediyorsunuz. Hiç başka yolu yok” diye konuştu.

AKP cenahı 28 Şubat’tan neden bu kadar nefret ediyor?

O günleri bir hatırlayalım.

YARIM YÜZYILLIK SÜREÇ

Genelkurmay Başkanlığı, 29 Nisan 1997 günü tarihsel önemde bir açıklama yaparak, Türkiye'nin düşmanını ABD’nin tayin ettiği 50 yıllık sürecin sona erdiğini saptıyordu. Genelkurmay, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını esas alan yeni bir durum tahlili yapıyor, gericilik ve bölücülük olarak belirlenen iç tehdidin dış tehdidin önüne geçtiğini açıklıyordu. Bölücülük ile gericilikle bağlantılı görülüyordu. Bu da ilkti. Gene Genelkurmay, ABD'nin “bir arada yaşamayı” önerdiği şeriatçı güçleri düşman ilan ediyor, MGK'ye ‘Cumhuriyet Devrimi Kanunları uygulansın' önerisini getiriyordu. O günlerde TSK, Kemalist Devrim mevzilerini savunmakta kararlıydı.

PKK'nin en yoğun eylem döneminde bile iç tehdit dış tehdidin önüne alınmamıştı. Gericiliğin yükselişi ise farklıydı. Genelkurmay, şeriatçı partinin (o zamanlar Refah Partisi) "parlamenter" denen yoldan cumhuriyeti yıkma ve kendi rejimini kurma hedefine varmakta olduğunu daha o günlerde büyük bir öngörüyle saptamıştı.

İNTİHAR EDEN” CUMHURİYET

Tehdit sıralamasında gericiliği öne çıkaran Genelkurmay, şeriatla mücadele için “özel bir birim” oluşturuyor ve bu birime “Batı Çalışma Grubu” adını veriyordu. Genelkurmay'ın programı, gericiliğe izin vermeyen bir siyasal rejim öneriyor, son elli yıllık gidişten farklı bir yönelişin işaretlerini veriyordu. Genelkurmay, gerici faaliyete “izin verilmesinin” cumhuriyet için "intihar" anlamına geldiğini 21 yıl önce söylüyor, Kemalist Devrim döneminde olduğu gibi “gericiliği yok edelim” diyordu. O günlerde TSK’nın sözcüleri “Bölücü ve irticai faaliyetlere izin verilmesi devletin intiharı demektir. Devletin intiharına izin verilemez” diyordu.

İşte bugün 28 Şubat davasında yargı konusu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP sözcülerini çıldırtan bu programdır.

“28 Şubat, ABD’nin Kuzey Irak’taki kukla devlet girişimini bozma harekâtlarıyla başlamış, daha sonra iç cephede irticaya yönelmiştir. Bugün ABD’nin İkinci İsrail girişimini engelleme amacıyla ABD’nin piyonları olan FETÖ ve PKK terör örgütlerini bastırma mücadelesinin yakın tarihteki kökleri 28 Şubat’ta bulunabilir.” (Doğu Perinçek, z28 Şubat’ın bin yıllık meydan okuması, Aydınlık, 25 Aralık 2017)

SİNCAN’I TAŞTAN OYARLAR!

Daha önce Aydınlık’ta söz etmiştik. Alican Türk’ün “28 Şubat Sincan’dan Tarihe Notlar”, 28 Şubat sürecini “içeriden” anlatan ilk ve tek kaynak kitap. Alibi Yayıncılık’tan çıkmıştı.

Alican Türk, Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümüʹnden mezun oldu. Atandığı ilk görev yeri Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nde yaklaşık sekiz yıl Sosyoloji ‐ Psikoloji dersleri öğretmenliği yaptı. Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda; Genelkurmay Psikolojik Harekât Daire Başkanlığı’nda (Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı) görev yaptı. Irak’ta yapılan ʺ ÇEKİÇ 97 Harekâtı’nda TSK Başarı Madalyası aldı. Ekim 2010ʹda “Kıdemli Albayʺ rütbesiyle emekli oldu.

Türk, emekli olduktan sonra, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen 28 Şubat soruşturması kapsamında 12 Nisan 2012 tarihinde "TC Hükûmetini cebren devirmek, darbeye teşebbüs etmek" suçlamasıyla gözaltına alınarak tutuklandı; 14 ay Sincan 1 No'lu F Tipi Kapalı Cezaevi'nde kaldıktan sonra 14 Haziran 2013'te tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Tutuklu olduğu dönemde yazdığı birçok yazı ve makale, Aydınlık ve diğer gazetelerde köşe yazarlarına konu oldu.

KUMPASLARIN SON HALKASI

28 Şubat soruşturması ve davası; TSK'nin yalnızlaştırılması, itibarsızlaştırılması, halktan koparılması ve etkisizleştirilmesi amacıyla çeşitli kumpaslarla başlatılıp sürdürülen Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Amirallere Suikast, Askeri Casusluk vb. bir dizi tertibin devam etmekte olan son halkasıdır.

12 Nisan 2012 - 6 Mart 2013 tarihleri arasında 12 dalga halinde yapılan operasyonlar sonunda 1'i sivil 103 kişi sanık sandalyesine oturtuldu. Bunların 76'sı tutuklandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın ifadesi 8'inci dalgada 3 Ocak 2013 günü savcılık tarafından alındı, adli kontrol tedbirleri ile serbest bırakıldı, tutuksuz yargılandı.

28 Şubat davasında 14 orgeneral/oramiral, 17 korgeneral/koramiral, 15 tümgeneral/tümamiral, 15 tuğgeneral/tuğamiral, 37 albay, 1 binbaşı, 3 astsubay yargılandı. Orgeneraller Çevik Bir, Çetin Doğan, İlhan Kılıç, Hikmet Köksal, Orhan Yöney, Ahmet Çörekçi, Teoman Koman, Fevzi Türkeri, Aslan Güner, Şükrü Sarıışık, Ergin Celasin, Erdal Ceylanoğlu, Oramiral Bülent Alpkaya ve diğer rütbelerdeki silah arkadaşları “T.C. devletini cebren devirmek, hükümetin görevlerini kısmen veya tamamen engellemek, engellemeye teşebbüs etmek, darbeye teşebbüs etmek” suçuyla itham edildiler. Çeşitli sürelerde hapiste kaldılar.

O SAVCI ŞİMDİ SİNCAN’DA!

28 Şubat şüphelilerinin çoğunun tutuklanmasına karar veren Hâkim Mustafa Karatay, 15 Temmuz olayından sonra FETÖ bağlantılı çıktı, görevden alınıp meslekten atıldı.

28 Şubat soruşturmasını Başsavcı Vekili Mustafa Bilgili yürüttü. Bilgili, kamuoyunda “Kozmik Oda Savcısı” olarak ünlendi. Yardımcısı Kemal Çetin ile birlikte 28 Şubat iddianamesini hazırladı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Bilgili hakkında FETÖ üyeliği gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarıldı. 28 Şubat soruşturması sırasında ifadeye çağırdığı bütün askerler duraksamadan adliyeye gelirken Bilgili firar etti, meslekten atıldı. Yaklaşık dört ay sonra 9 Kasım 2016’da sahte bir kimlikle Ankara’da yakalandı. Şimdi Sincan Cezaevi’nde tutuklu. Yardımcısı Kemal Çetin de meslekten atıldı.

28 ŞUBAT FETÖ'CÜ MÜYDÜ

Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz'un, Kırmızı Kedi Yayınevi'nden çıkan “Vesayet Savaşları / İleri Demokrasi Hayalinden Darbe Gerçeğine” kitabından bir bölümle yazıyı bitirelim.

“Gelelim ‘28 Şubat’ta Fethullahçılar korundu’ efsanesine.

TSK Fethullahçıları o dönemde asla korumamıştır. Bu bir bilgidir. İki kanıt sunacağım bu iddiamı açıklamak için.

Birincisi, o döneme ait Yüksek Askeri Şûralarda (YAŞ) TSK’dan irticai nedenle atılanların durumudur. 1987-2003 yılları arasında, Gülen Cemaati’ne mensubiyeti nedeniyle TSK’dan atılanların sayısı 400’dür. Bunların yıllara göre mevcutları aşağıya çıkarılmıştır:

1987 yılında 7 subay, 17 astsubay.

1988 yılında 7 astsubay.

1989 yılında 40 astsubay.

1990 yılında 2 subay, 43 astsubay.

1991 yılında 1 subay, 21 astsubay.

1992 yılında 2 astsubay.

1994 yılında 2 subay.

1995 yılında 2 subay, 1 astsubay.

1996 yılında 11 subay, 10 astsubay.

1997 yılında 59 subay, 73 astsubay.

1998 yılında 42 subay, 31 astsubay.

1999 yılında 7 subay, 8 astsubay.

2000 yılında 5 subay, 6 astsubay.

2001 yılında 1 subay.

2003 yılında 2 astsubay.

1996-1999 yıllarını kapsayan dört yıllık dönemi 28 Şubat’la özdeşleştirirsek, Gülen Cemaati’ne mensup subay ve astsubayların en yoğun olarak atıldığı dönemin bu devreye tekabül ettiğini görürüz. Yukarıdaki rakamların da söylediği gibi, 16 yılda toplam 400 kişi atılmışken, 1996-1999 yılları arasındaki dört yıllık dönemde 241 kişi atılmıştır. Bu şu demektir: Dört yılda atılanların toplam atılanlara oranı yüzde 60’ı geçmektedir. Bu dört yıllık dönemde atılan Gülenci sayısı, bu dört yılda irticai nedenle TSK’dan atılanların 1/3’ünü oluşturmaktadır.

2003’ten itibaren irticai gerekçeyle YAŞ kararıyla ihraç edilenlerin sayısı azalmıştır. 2004-2009 yılları arasında ihraç edilen subay-astsubay toplamı 57’dir. Bunların hiçbiri Fethullahçı olmadığına göre atılanların sayısı 100’ün yarısından biraz fazladır.”

Son Dakika Haberleri