21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

28 Temmuz Medyanın Halleri

28 Temmuz Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

28 Temmuz Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

BATI’NIN STRATEJİSİ DOĞU’NUN TRAJEDİSİ

BERCAN TUTAR - SABAH

Gazze başta olmak üzere İslam dünyasının pençesinde kıvrandığı işgaller, soykırımlar, iç savaşlar, adaletsizlikler, kültürel sefalet, ekonomik krizler, ideolojik çatışmalar ve geleceğe dair umutsuzluk psikolojisi Müslüman toplumların ruhunda derin yaralara yol açıyor.

Bu kolektif trajedinin tek müsebbibi olarak Batı'yı gösterdikten sonra sömürgecilik zihniyetiyle malul siyasi ve kültürel paradigmalarımızı mercek altına almamak en büyük tarihsel kusurumuzdur.

Zira kronik sorunlarımıza yol açan nedenleri farklı açılardan analiz etmeden sadece maruz kaldığımız sonuçlar üzerinden bir çözüme ulaşmaya çalışmak yanılsamalarımızı daha da derinleştirir. Çünkü neyi yitirdiğimizi bilmediğimiz için aradığımızı da bulamıyoruz. Haliyle çırpındıkça daha da batıyoruz.

Zira Siyonist barbarlığın ve Batılı sömürgeciliğin izlediği temel strateji bizim gözyaşı ve kanla beslenen trajedimize dayanıyor. Bu nedenle Gazze'deki vahşi soykırımın tek suçlusu Batı dünyasının psikopat liderleri ve Siyonist barbarlardan oluşmuyor.

Başta ABD'nin liderlik ettiği Batılı ülkeler olmak üzere Siyonist vahşete ses çıkarmayan İslam dünyasının korkak liderlerinin de ellerinde Gazzeli bebek ve çocukların kanı var. Tarih önünde ve insanlık vicdanında zaten çoğu çoktan hüküm giymiş durumda. Ne yapsalar da alınlarındaki bu utancı ve lekeyi aklayamazlar artık.

Unutmayalım ki düşmanın sahip olduğu kuvvetin en büyük manivelası bizim zayıflığımızdır. Eğer bizden biraz olsun çekinselerdi ABD Kongresi'nde kimse soykırımcı Netanyahu'yu ayakta alkışlayamazdı.

Trajedimizi daha da dayanılmaz hale getiren şey ise Müslüman dünyanın gösterdiği acizlik ve teslimiyet.

Tavır yoksunluğu. Siyasi iradesizlik.

ZORLAMAYIN PERİNÇEK'TEN DARBECİ ÇIKMAZ

ERSOY DEDE - İNTERNET HABER

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e “darbeci” denmiş..

Ömrü darbelerle mücadele ile geçmiş bir politik hareketin liderine “darbeci” imasında bulunmak da rasyonel zekaya hakaret olacak..

Fikren desteklese bile “antidemokratik” bulduğu için hiçbir dönemde içinde olmadığını, yakın tarihi takip eden herkes bilecektir.. (…)

Perinçek’in Flash TV’de söylediği ve mealen; “..Yeteri kadar oy almak, o hareketi iktidar yapmaz..” anlamındaki sözlerinden yola çıkarak hedef almışlar..

“..oy toplamakla yapamayacağınız şeyler var..” anlamındaki sözlerinden bir darbe iması çıkarılmış belli ki..
Bu bizim demokrasi tarihimizin en ciddi açmazlarından biridir dostlar..

Demokrasi bize, hepimize, sana-bana en ideal idare biçimi olarak yutturulduğu için, tartışılması sinirinizi bozuyor, biliyorum..

Ama o “ideal” demokrasinin, işte böyle deve dişi gibi açmazları var..

Ve Perinçek bu açmazlara dikkat çekiyor..

Daha açık konuşalım mı?..

Örneğin bir kentin çöplerini kimin toplayacağına demokrasiyi tesis ederek karar vermenin hiçbir sakıncası yok..

Kim çok daha iyi çöp toplayacağına insanları ikna ederse o toplasın..

Yolları kimin yapacağına, en iyi sağlık hizmetini kimin getireceğine..

Tümüne demokratik yollardan karar verebiliriz..

Peki ya “ulusal güvenlik” riski taşıyan meselelerde?..

Lütfen siz de kendi kendinize sorun..

Demokrasi ana başlığı altında sırf insanlar daha fazla oy verdiler ülkeyi bölmeyi hedefleyen bir partinin başa gelmesini içinize sindirebilir misiniz?..

Mesela PKK’nın siyasi kanadı DEM Parti, teknik olarak bir Cumhurbaşkanı adayı çıkartır ve istediği ittifakları da sağlarsa, adayını Beştepe’ye taşıyabilir, doğru mu?..

Yani PKK demokratik enstrümanları kullanarak ülkenin yönetimine teknik olarak gelebilir mi, elbette gelebilir..

Peki sonra ne olacak?

Avrupa birliği yerel yönetimler özerklik şartı üzerindeki çekincelerimizi, yürütmenin başı olarak kaldırabilir mi? Kaldırabilir..

İstediği sandalye desteğini de alırsa, anayasayı değiştirebilir mi?.. Değiştirebilir ..

Bir gece yatarız üniter devlet olarak bir sabah kalkmışız bakmışız ki federasyonuz.. Bizim memleket bölünmüş eyaletlere, her eyaletin kendi silahlı gücü olmuş, kendi bayrağı olmuş.. Karadeniz başka birinde güneydoğu Anadolu başka birinde Ege başka birinde kalmış ..
Olmaz mı?..

Siyaset bilimcilerin içinden çıkamadıkları açmaz işte tam da bu.. Çoğunluğun baskısı, baskı gruplarıyla çizilen istikamet, popülist politikalara açık olması, karar alma süreçlerinin yavaşlığı (referandumlar, plebisitler, seçimler, sandıklar vs..) Ve en önemlisi, taç giyen başın akıllanmasını beklerken zıvanadan da çıkabilme ihtimalinin olması..

SEÇMEN MADURO’YU BIRAKSA BİLE ORDU BIRAKIR MI?

MELİH ALTINOK - SABAH

2013'ten beri ekonomik ve siyasi krizlere, ABD destekli darbe girişimlerine rağmen iktidarda olan Venezuela Devlet Başkanı Maduro'yu yarın zor bir sınav bekliyor. Ülkede sandıklar kuruluyor.

Muhalefet ilk kez umut görünüyor. Zira Maduro'nun ikinci kez seçildiği 2018 seçimlerine ABD ve AB'nin desteğini arkalarına alarak katılmamışlardı.

Aradan geçen 6 yılın ardından, Batı'nın ajanı Guaido yükünden kurtulan muhalefet, daha rasyonel ve yerli söylemlerle süreci yönetiyor. (...) Ordunun siyasetten çekilmesi, serbest pazar ekonomisine geçiş, ülke dışına göçen Venezuelalıların geri getirilmesi ve dış politikada değişim vaat ediyor. Muhalefet bloğundaki Guaido takipçilerini sindirmeyi başarırsa Venezuela'da bir şeyleri değiştirebilir.

Zira işler gerçekten kötü. 2018'de olayları izlemek üzere gittiğim Venezuela'da kilitlenmiş bir ülkeyle karşılaşmıştım. (...)

Son durumla ilgili görüşlerini aldığım Venezuela'daki kaynaklarım da Maduro'nun gidişatı düzeltme konusunda seçmene umut vermediğini söylüyorlar. Sokak üstünlüğünün muhalefetten yana kaydığını anlatıyorlar.

Belli mi olur, bir bakarsınız sandıktan muhalefet çıkıvermiş.

Ne var ki sadece Venezuela'yı ve komşularını ilgilendiren bölgesel bir değişimden söz etmiyoruz. Maduro yönetimi, Çin, İran, Rusya zincirinin Latin Amerika'daki bir halkası.

Mesela Bolivarcı Ulusal Silahlı Kuvvetleri böyle bir değişim karşısında nasıl tutum alır? Sandıktan muhalefet çıksa bile devir-teslim töreni 5 ay sonra. Koskoca 5 ay.

Dünyanın gözü bir süre Venezuela'da olacak.

Medyanın Halleri