28. Troya Kültür Sanat Ödülleri verildi: ‘El kapılarını da anlattık bey kapılarını da…’
Halkbilim alanında 32 yıldır faaliyet gösteren Troya Folklor Araştırmaları Derneği’nin ödülleri sahiplerini buldu. Her yıl başka bir tema ile halk sanatının çeşitli dallarını sunan törende bu kez ‘Kapılar’ anlatıldı.
Troya Kültür Sanat Ödülleri sahiplerini buldu. 28.’si düzenlenen ödüllerin töreni, 10 Mart Pazar akşamı Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nde yapıldı. Troya Folklor Araştırmaları Derneği tarafından kültür ve sanat insanlarına bir teşekkür amacıyla 1992 yılından bu yana düzenlenen Troya Kültür Sanat Ödülleri töreninde gösteri de yer aldı. Her yıl başka bir temayla yapılan gösterinin bu yılki konusu ise “Kapılar”dı. Derneğin kurucusu ve başkanı İlhan Gülek’le Troya Kültür Sanat Ödülleri’ni konuştuk.
Çok güzel bir tören ve gösteri oldu. Ödüller nasıl doğdu? Derneğinizden ve gösterilerinizden bahseder misiniz?
Derneğimiz benim başkanlığımda 1992’de Bakırköy’de kuruldu. Folklor deyince akla sadece halk oyunları geliyordu ve Bakırköy’de 10’dan fazla halkoyunları derneği vardı. Biz bir halkbilim derneğiydik. Troya, folklorun bütün alanlarında çalışmalar, araştırmalar yapmak ve tabii ki halk oyunları oynamak için kuruldu. O zaman var olan dernekler artık yok ama Troya 32 yıldır dimdik ayakta. Çünkü biz farklıydık. Bu farkı da Troya Kültür Sanat Ödülleri törenleriyle yarattık. Her ödül töreni için halk kültürümüzün pek çok öğesinin; türkülerin, dansların, manilerin, tekerlemelerin, bilmecelerin ve özellikle şiirlerin yer aldığı özel gösteriler hazırladık. Araştırmaları arkadaşlarımız yaptı, gösteri metinlerini ben yazdım. Her törende farklı konulu bir gösteri yaptık. Göç, Kuşbakışı Anadolu, Suyun Öyküsü, Sevda, Renkler, Düğün, İlkbahar, Nuh’un Gemisi, Kurtuluşun Dansı, Sayıların Dili ve bu seneki “Kapılar” hemen aklıma gelenler.
Bu sene kapıları konu aldık. Kimine ardına kadar açılan, kiminin yüzüne kapanan kapıları. El kapılarını da anlattık, bey kapılarını da. Kapı eşiğinden ayrılmayanları, bir yere kapılanmak için yaltaklananları da, kapı gibi yiğitleri de. Ne sözümüz varsa, döneme, düzene, haksızlıklara, yolsuzluklara dair kapı üzerinden söyledik.
Troya Kültür Sanat Ödülleri kimlere veriliyor? Ödül sahipleri nasıl seçiliyor?
Ödüller ulusal kültürümüzü korumayı, yaşatmayı ve bu yolla çağdaş kültüre ulaşmayı ilke edinmiş, emek vermiş, yıllarını kültürümüzü araştırmaya, zenginleştirmeye, gelecek kuşaklara bir kültür mirası olarak bozulmadan aktarmaya adamış, uğraşlarını çeşitli alanlarda sergileyerek çağdaş, demokratik, laik, aydınlanmacı kültürümüzün oluşumuna katkıda bulunmuş mücadeleci bilim insanı, sanatçı ve kurumlara veriliyor. Seçimde emeğe saygı, süreklilik, halkımızın sevdiği, değer kişi ve kurumlar ön plana çıkıyor. Seçici kurulumuza geçmiş yıllarda ödül alan sanatçıların önerileri de yön veriyor. Böylece en doğru isimleri seçmeye çalışıyoruz ve çizgimizden bir sapma olmuyor. Toplam on üç dalda ödül veriyoruz.
AHMET NECDET SEZER’DEN TÜRKAN ŞORAY’A
Troya Ödülleri’ni kimler aldı? Birkaç isim verebilir misiniz?
Saymadıklarıma haksızlık olur. Ama Ahmet Necdet Sezer, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Alev Coşkun, Nazan Moroğlu, Atatürkçü Düşünce Derneği, Pertev Naili Boratav, İlhan Başgöz, Yaşar Kemal, Cengiz Bektaş, Ayla Algan, Esin Afşar, İsmet Zeki Eyuboğlu, Mehmet Başaran, Ataol Behramoğlu, Necati Cumalı, Tahsin Yücel, Nuri İyem, Avni Arbaş, Ara Güler, İsa Çelik, Adnan Özyalçıner, Neriman Altındağ Tüfekçi, Ahmet Sezgin, Kardeş Türküler, Sunay Akın, Tarık Akan, Zülfü Livaneli, Kazım Koyuncu, Engin Ayça, Bülent Oran, Hüseyin Haydar, Fatma Girik, Türkan Şoray, Bergama Köylüleri, Validebağ Dayanışması hemen aklıma geliverenler. Yirmi sekiz yılda yaklaşık 300 kişi ve kuruma ödül verdik.
Kısaca, herkes “bir şey yapmalı!” derken, biz bu törenlerle “bir şey” yaptık. Her sene onlarca insanı bu törenler için bir araya getirdik, ortak bir amaca yönlendirdik, ele ele verdik, çalıştırdık ve alkışlanan gösteriler yaptık. Bir de ne yaptık biliyor musunuz? Bizi bilgili, kültürlü hale getiren sanatçılarımıza, bilim ve kültür insanlarımıza yürekten teşekkür ettik. Onlar için gece-gündüz demeden çalıştık, yorulduk, terledik ve vefa borcumuzu ödemeye çalıştık. Bizim ödülümüz, onlar için ayırdığımız zaman ve döktüğümüz terdir. Ödül sahiplerimiz de bunu aldılar, kabul ettiler. Törende de bir kez daha bunları söyledim.
Halk kültürümüzün yaşaması, tanıtılması için büyük bir çaba gösteriyorsunuz. Sizi bu mücadeleye iten nedir?
Halklar kültürleriyle, dilleriyle, adetleri ve gelenekleriyle vardır. Yani bunların olmadığı, bilinmediği insan toplulukları sadece kalabalık demektir. Ulusların yaşaması, bu büyük bilginin kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla olur. Ozanlar Oğuz’u anacak ve anlatacak, masallar ders verecek, türküler kahramanlıkların, acıların unutulmamasını sağlayacak, oyunlar bizi omuz omuza, el ele, kol kola verdirecek. Kültürümüz, ortak yanlarımız ön plana çıkararak bizi birbirimize bağlayacak, güçlendirecek. Hoca Nasrettin ile gülüp, Yemen Türküsü ile ağlayacağız. Düğünde takı takıp, cenazede üç kürek toprağı atacağız ölenin mezarına. Kucaklaşıp özlediklerimizle, gidenin ardından su dökeceğiz çabuk kavuşmak için. Yani bizi biz yapan değerleri unutmayacak, unutturmayacağız. Yok olup giden ulusları, dilleri saymakla bitiremeyiz. Biz de onlardan olmayalım diye bir büyük savaş veriyoruz. Bunun önemini anlatmaya çalışıyoruz.
KAPİTALİZMİN YALANI: PARASIZ YAPILAMAZ
Ülkemizde pek çok etkinlik böylesine uzun soluklu olmuyor. Biliyorum ki Troya amatör bir dernek, sponsoru da yok. Nasıl başarıyorsunuz?
Biz, yok yoksul, yorgun, cahil bırakılmış bir halkla Kurtuluş Savaşı’nı yaptık, kazandık, devrimler yaptık. İmkânsız diye bir şey olmadığını kanıtlayanların torunlarıyız biz. Atatürk’ün yolunda dinlenmemek üzere yola çıkanlarız biz. Hiç yorulmuyoruz. El ele veriyoruz, vaktimiz, bilgimizi, paramızı üst üste koyuyor ve büyük bir imeceyle başarıyoruz her şeyi. Bizim çabamızı, heyecanımızı, başarımızı görenler de gönüllü olarak katılıyor imeceye. Her sene daha kolay oluyor işimiz. Şunu söylemek istiyorum. Gençlere kasıtlı olarak sponsorsuz, parasız bir şey olmayacağı, yapılamayacağı öğretiliyor. Bu kapitalizmin büyük tuzağı. Kurtuluş Savaşı’nda bize kimse sponsor olmadı. İstedik, inandık, başardık. Parasız da çok şey olur. Kanıtı mı? Troya Folklor Araştırmaları Derneği 32, Troya Kültür-Sanat Ödülleri 28 yaşında.
Törenlerinizi yıllardır Gülsen Tuncer sunuyor. Bu bağı nasıl kurdunuz?
İlk ikisi hariç 1995’ten bu yana törenlerimiz ve gösterilerimizi Gülsen Tuncer sunuyor. O, törenlerin en önemli parçası ve derneğimizin görünen yüzü. Gülsen Tuncer aynı zamanda üyemiz tabii ki. Ona zaman zaman Ender Yiğit ve Orhan Aydın da eşlik ettiler. Aslında Gülsen Tuncer’e teatral bir metin yazıyorum. Sonra onunla tartışıp geliştiriyor ve son halini veriyoruz. Başarımızda en büyük katkı onun.
Arkada da büyük bir grubumuz var. Araştırmalarda, dans ve türkülerin icrasında Halil Kazankaya, Aslı Gelsev Sönmez, Ümran Serhan, Rasim Sakin, Eren Kütük ve Selen Gülek derneğimizin temel direkleri.
‘HALKEVLERİ GİBİ ÇALIŞIYORUZ’
Gösterilerde çok farklı yaş gruplarından kişiler yer alıyor. Bu kadar geniş yelpazede bir birlikteliği nasıl sağlıyorsunuz?
Biz eski halkevleri gibi çalışıyoruz. Amacımız büyük bir birlikteliği gerçekleştirmek. İmeceyle büyük ve güzel işler yapılabileceğini göstermek, kanıtlamak. Gösterilerde sokak oyunları da var, türküler de, canlandırmalar da var danslar da. Dolayısıyla her yaşa uygun bir konu var. Yelpazemizin genişliği sadece yaşla da sınırlı değil. Pek çok dernek ve kurumla da iş birliği yapıyoruz. Bu törende paydaşımız ÇYDD’nin burslu öğrencileriydi. Daha önce çocuk barınma evleriyle de işbirliği yaptık, ADD’yle de. Yani birlikten kuvvet doğduğunu sadece söylemiyoruz, aynı zamanda gösteriyoruz.