29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Emperyalist projeye ‘Bize ne’ denmez

Cumhuriyet’ten Miyase İlknur 'Arnavut Bektaşilerinin derdi bizimkileri gerdi' başlıklı bir yazı yazdı. Miyase Hanım yanılıyor. İşi biraz kazısın altından ABD’nin çıktığını görecek. Göremezse Aydınlık’ın haberinde bilgiler var. Oraya bakabilir.

29 Eylül Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

Emperyalist projeye ‘Bize ne’ denmez

Cumhuriyet’ten Miyase İlknur “Arnavut Bektaşilerinin derdi bizimkileri gerdi” başlıklı bir yazı yazdı. Şöyle diyor:

“Ben anlamış değilim, anlayan varsa beri gelsin. Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, hafta başında başkent Tiran’da Bektaşi tarikatı için Vatikan benzeri, egemen bir mikro devlet kurmayı planladıklarını söyleyince Türkiye’de bir vaveyladır koptu.
Efendim Arnavutluk’ta Vatikan benzeri bir din devleti nasıl kurulurmuş, bu emperyalist bir proje olabilirmiş.
İyi de bize ne?
Bu konuda görüş bildirmeye söz söylemeye hakkı olan Türk Bektaşileri zaten açıklamasını yaptı.”

Miyasa Hanım dünyaya böyle bakıyor sanırım.

Filistin… Bize ne…

İkinci İsrail yani PKK devletçiği… Bize ne…

Karabağ… Bize ne…

Ee Doğu Akdeniz’deki yığınak… Bize ne…

Sadece silahlı tehditler değil dinsel, etnik ve kimlik bölücülüğü bugün Türkiye’yi etkileyen en büyük sorunlardan.

Anayasa’dan Türk milleti kavramının çıkarılması, Avrupa’da Aleviliği İslam Dışı ilan etme çabaları, şimdi de Arnavutluk’ta Bektaşi devleti…

Bunların hepsinin bir bütün olduğunu ve Türkiye’yi kuşatma çabası olduğunu anlamayan, basit bir Bektaşi ikilemi olarak görüp, panik yapmayın der.

Miyase Hanım yanılıyor. İşi biraz kazısın altından ABD’nin çıktığını görecek.

Göremezse Aydınlık’ın haberinde bilgiler var. Oraya bakabilir.

ABD, İSRAİL VE AKŞAM YAZARININ ORTAKLIĞI

Önceki gece Hizbullah merkezine saldırı yapıldı.

En çok kim sevindi? ABD ve İsrail’den silah alan Suriyeli muhalefet. Tatlı dağıttı. Türkiye’deki mezhepçi kafalar da Nasrallah’ın hayatını kaybettiği iddiaları üzerine bayram yaptığını gördük. Utanma yok, İsrail silahı kimleri sevindiriyor.

ABD ve İsrail, bugün Filistin’e ve Lübnan’a başlattığı saldırıdan önce 2011’de Suriye’ye saldırı başlatmıştı.

Amaç Suriye’yi bölmek, parçalamaktı. Çünkü Filistin meselesinde en güçlü dayanaklarından biri Suriye’ydi.

Zayıf Suriye zayıf Filistin’di.

Zayıf Suriye zayıf Lübnan’dı.

Zayıf Suriye güçlü İsrail’di.

Bugün İsrail hâlâ her gün Suriye’yi vuruyor.

Akşam yazarı Murat Özer’in gündemi ise Suriye ve Esat düşmanlığı.

Şöyle yazıyor:

“Vatandaşlarının üzerine gökten ölüm yağdırıp, şehirlerini adeta deprem olmuş gibi yerle bir eden, kendi zulmü yetmezmiş gibi ülkesine Rusya ve İran'ın askerlerini davet ederek işgal edilmesini sağlayan Beşar Esat af ilan etmiş. Esat'ı kim affedecek?”

Suriye, devletiyle milletiyle ve onun temsilcisiyle emperyalizme direnen mazlum devlettir.

Kahraman bir devlet ve millettir.

Tarih Suriye devletini ve milletini aklamıştır.

Bugün soru şudur:

Peki ABD ve İsrail’in yanından Suriye ve Esat’a sallayanları, Nasrallah’ın yönelik saldırıları alkışlayanları kim affedecek?

Bu yazılarla anca ABD ve İsrail’den aferin alırsınız.

ASIL OLAN İÇ CEPHEDİR GERİSİ TEFERRUATTIR

AHMET HAKAN - HÜRRİYET

Cepheleşme, Türkiye’nin her zaman önemli sorunu olmuştur.

Ancak son dönemlerde bu sorun gitgide daha çok kendini gösteriyor.(…)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir süredir cepheleşme sorununu “temel sorun” olarak algıladığını gösteren açıklamalar yapıyor ve “iç cephenin güçlenmesi şart” mesajını veriyor.

New York’ta gazetecilere yaptığı açıklamanın şu bölümü çok ama çok önemli:

“Zorluk mu var, birlikte aşarız. Sorun mu var, birlikte çözeriz. Sıkıntı mı var, birlikte üstesinden geliriz. Düştük mü, birbirimize tutunur yeniden kalkarız. Renklerimiz, şekillerimiz farklı olabilir ama bir araya gelir en eşsiz motifi oluştururuz. İşte iç cephemizi çökertmeyi amaçlayanların odaklandığı yer bu ruh. Bu ruhu paramparça etmeye çalışıyorlar. Bir daha birbirimize tutunmayalım, kendi kapsüllerimizde herkesten ayrı köşelerde ömür tüketip yok olalım istiyorlar.”

Erdoğan’ın bu yaklaşımından ben şunu anlıyorum:

Cepheleşme belasına son verilmesi, devletin zirvesi tarafından Türkiye’nin en esaslı hedefi olarak görülmeye başlanmış.

BUNA NASIL İZİN VERDİNİZ BEYLER BAYANLAR?

MELİH ALTINOK - SABAH

Yandaki fotoğraf, bademin, üzümün, incirin, balın tarihi anavatanından, Marmaris Kızılbük'ten.
Milli Park sınırları içinde olmasına rağmen 10 katlı ve 205 bin metrekareye yayılmış bu garabete müsaade edilmiş.

İlk kazmayı, 1980'lerde 150 dönümlük orman arazisi tahsis edilen Hattat Holding vurmuş. 2009'da ise arazinin Simpaş'a geçmesiyle, inşaat dev bir otel ve devremülk projesine dönüşmüş.

İnşaatın durdurulduğu söyleniyor. Yetmez, yıkılmalı.

Memurundan amirine bu görgüsüzlüğe, kıyıma, hırsa onay veren kim varsa da hesap sorulmalı, teşhir edilmeli.

Cumhuriyet Arnavutluk emperyalizm ABD Medyanın Halleri