3 Ağustos 2024 Dama çözümleri
Türk Daması Federasyonu Eski Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Türk Daması Derneği Eski Başkanı Ahmet Murat Çelik'in hazırladığı Dama Köşesi her cumartesi Aydınlık Gazetesi'nde, yanıtlar Aydinlik.com.tr'de...
AHMET İSMET MOLLA (1861? - 1931) (4)
İsmet Molla’nın damada en çetin muarızı Karamanlı Peynirci Bodos Ağa idi. Bir gün Balat’ta bir kahvede iddialı bir partiye tutuşmuşlar ve bir tek oyun on beş gün sürmüş. Her akşam dama tahtasını olduğu gibi bırakırlar, kahvenin kapısını kapayıp iki taraf mühürler, ertesi sabah mührü açarak yine karşı karşıya geçerlermiş. İsmet Molla partiyi peynirciyi sinirlendirerek yanlış bir oyun oynatmak suretiyle kazanmıştır. O dönemde Kadı Aziz Efendi ve Aksaraylı Kabadayı Hamleci Tahir 3. Sınıf oyunculardı. Adliye müfettişlerinden merhum Selâhattin, son devrin sayılı damacıları içinde kâbına varılamayacak derecede bir oyuncu, eşsiz bir hamleciydi. İsmet Kara Molla ile yaptıkları dama partilerinde Molla’yı çok kızdırır, üç oyunluk partiyi, beş on dakika içinde Molla’yı yenmek suretiyle bitirirdi.
İsmet Molla çok zarif, espritüel bir adamdı. Ebussuut Caddesinde bulunan Samsun kıraathanesinde dama oynardı. Sonunda yense de, yenilse de bütün masrafları kendisi verirdi. Oynadığı oyuncuya da bol bol para verdiği çok olurdu.
Molla’nın en çok oynadığı Adapazarlı Minas’la Kayserili Sava Ustadır.
Şahap Bey şöyle anlatıyor: Son zamanlara kadar İsmet Molla Bey ile de tatlı oyunlarımız vardı. Merhum Molla öyle dama meraklısı idi ki bu uğurda teklif ettikleri Merdiven köyü Bektaşi şeyliğini bile kabul etmedi. Bana milyon verseler damayı bırakmam derdi. Çok defa gece yarısından sonra bizim eve gelirdi. İsmet Molla ile üç gün üç gece oynadık. Hattâ yemeğimizi yanımıza getirirlerdi. Mâlum ya, dama zihin ve akıl oyunudur. Beraberce sabahlara kadar dama oynardık. Merhum, hiddetli bir adamdı. Bazen canı sıkılır, dama tahtasının başından fırlayıp giderdi. Fakat biraz sonra tekrar gelir, bıraktığı yerden oyuna başlardı. Tövbeler tövbesi Şahap Bey. Aç kapıyı. Vallahi istediğin taşı oynayacağım diyerek yalvardığı çok olurdu. Eh şaka değil.
Bu inatçı oyuncunun en heyecanlı partisini kendisinden şöyle dinledim: Bir gün Divanyolu’nda Arif’in kıraathanesinde bir dama meraklısı adamla tanıştık. Bir iki parti dama oynadık. Fena oynamıyordu. Beni kendi semtine davet etti.
- Falan gün buyurunuz, hoşça bir vakit geçiririz.
- Nerede oturuyorsunuz?
- Üsküdar’da.
- Üsküdar’ın neresinde?
- Toptaşı’nda.
Bunu işitince midem bulandı, çünkü Toptaşı denilince mutlaka insanın aklına tımarhane gelir. Fakat o adamın o mahallede bir evi olabilirdi.
Davet üzerine, bir süre sonra Üsküdar iskelesinde buluşup Toptaşı’na adamı ziyarete gider. Doğru nereye gitsek beğenirsin? Hüve hüvesine tımarhaneye. Meğer dama meraklısı, Toptaşı Tımarhanesi’nde güllâbicibaşıymış! Üsküdar’a geçip adamı sorunca anlaşılır durum. Oyunu yarıda bırakıp ayrılamam, bırakıp dönsem adım deliye çıkmış, büsbütün fena olacak; kalsak evhamıma dokunuyor. Bütün keyfim, neşem kaçtı. Yemekten sonra karşılıklı geçtik. Aklım fikrim tımarhanede, keyfim kaçtı bir kere. Zihnim dağıldı ve üst üste yenilmeye başladım, boyuna yeniliyorum ve yenildikçe sinirleniyorum. Güllabici beni gece bırakmadı, bu oyunu oynadıktan sonra gece beni tımarhanenin hastane koğuşunda yatırdı. Sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Ertesi günü güllâbici (hastabakıcı) beni yendiğini övünme kabilinden önüne gelene anlatmış. Bütün İstanbul çalkalanıyor, herkes:
İsmet Molla tımarhanede yatmış! diyorlar. Yemin etseler başları ağrımaz. Meseleyi pişkinliğe vurup unutturuncaya kadar başıma ne hâller geldi.”
Bu makalenin hazırlanmasında çok büyük katkısı olan sevgili dostum Suat Boztepe'ye teşekkür ediyorum.
Şimdi kalın sağlıcakla.