Eski Rus diplomat Matuzov: Rusya-Türkiye-Mısır işbirliği yapmalı
United World International’ın düzenlediği ‘Tahıl Savaşı’ semineri, Türkiye, Rusya ve Mısır arasındaki geniş işbirliği zeminine ışık tuttu.
Eski Sovyet ve Rus diplomat Matuzov, ŞİÖ ve BRICS gibi yeni dünya örgütlerinin yükselişine işaret ederken, Emekli Deniz Kurmay Albay Özsaraç Asya ve Afrika’nın ortak bir ‘deniz cephesi’ yaratması gerektiğini belirtti.
Görev Vakfı’na bağlı Türkiye merkezli faaliyet yürüten uluslararası strateji analizi sitesi United World International (UWI) 24 Ekim’de “Tahıl Savaşı: Yaptırımlar, Açlık ve Çok Kutuplu Bir Dünya Arayışı” başlıklı bir çevrimiçi seminer (webinar) düzenledi.
Toplantıda eski Sovyet ve Rus diplomatı Vyaçeslav Matuzov, Emekli Deniz Kurmay Albay Halil Özsaraç ve ekonomist ve Mısır İlerici Parti Siyasi Büro Üyesi Dr. Şerif Fayyad birer sunum yaptı. Uluslararası gazetecilerin katıldığı seminer, YouTube’dan canlı olarak yayınlandı.
BATI SİSTEMİ TAHILIN YOKSULLARA GİTMESİNE ENGEL
İlk konuşmayı Vyaçeslav Matuzov yaptı. Matuzov tahıl konusunda üç noktanın altını çizdi:
- Açlık ve yoksulluğa neden olan Rusya değil, Rusya’ya yönelik yaptırımlar ve tahıl ticaretine hakim olan büyük Batılı şirketlerdir.
- Ukrayna’dan nakledilen tahıl Ukrayna’nın değil, Avrupalı şirketlerin iradesi altında. Bu şirketler tahılı, Asya ve Afrika’daki insanlara değil, Avrupa’daki hayvanları beslemek için Avrupa’ya taşıyor.
- Batı bankacılık sistemi, tahıl da dahil olmak üzere ticaretin önünde bir engeldir. Nakliye ve sigorta şirketleri tahıl ticareti konusunda diğer ülkelere baskı yapıyor.
MISIR-TÜRKİYE-RUSYA İŞBİRLİĞİ
Bölgede istikrar için Mısır-Türkiye-Rusya işbirliğine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Matuzov, şunları söyledi: “Bu işbirliği sadece tahıl ticaretinde değil, aynı zamanda Suriye ve Libya’da, hatta Etiyopya ve Sudan gibi Sahel ülkelerinde de istikrar ve barışa katkıda bulunabilir.”
Matuzov böyle bir işbirliğinin, ABD’nin yapmaya çalıştığının aksine, “diğer ülkeler üzerinde hegemonya ve sömürü için” değil, “karşılıklı bağımsızlığa saygı temelinde birlikte güçlenmek” için olacağına dikkat çekti. Bu bağlamda Matuzov, Rusya’nın Arap ve İslam ülkeleriyle ilişkileri konusunda “Rusya büyük bir Müslüman nüfusa sahip. Rusya her zaman Arapların ve İslam ülkelerinin dostu olmuştur ve olmaya da devam edecektir.” ifadesini kullandı.
Matuzov sunumunda ayrıca Ankara-Moskova ekseni üzerinde de uzunca durdu. Matuzov, “İki ülke geçmişte birçok savaş yaptı, ancak şimdi işbirliği zeminini buldu: Dostluk ve ekonomik temelde işbirliği için karşılıklı anlayışa varıldı.” dedi. Rusların yaz tatillerinde turizm amaçlı Türkiye ziyaretlerine de değinen Matuzov, “Türkiye yazın bizim evimiz gibi” dedi. Devamında nükleer enerjinin gelecekteki enerji üretimindeki rolünü anlatan Matuzov, Türk-Rus işbirliği ile inşa edilmekte olan Akkuyu Nükleer Santrali’nin önemini vurguladı.
YAPTIRIMLAR KENDİ ENDÜSTRİLERİNİ VURUYOR
Matuzov, Rusya’ya yönelik yaptırımların Avrupa ve özellikle Almanya üzerindeki etkisi konusunda ise şunları söyledi:
“İnsanlar Rus gazına yönelik yaptırımlardan bahsettiklerinde genellikle Avrupa için kış aylarında yaşanacak zorluklardan bahsediyorlar. Ancak Avrupa’nın kaybı kış aylarıyla sınırlı değil, Rusya’ya yönelik yaptırımlar Alman endüstrisi gibi endüstrilerin yıkımı anlamına geliyor. Almanya’nın Rus gazına alternatifi yok. Rusya Avrupa’yı zayıflatmak değil, karşılıklı anlayış içinde birlikte çalışmak istiyor.”
Matuzov, ABD merkezli tek kutuplu dünyanın çökmekte olduğunu kaydetti: “Yeni bir dünya sistemi kuruluyor. ABD, Birleşmiş Milletler’de bile eski dünya düzenini sürdüremiyor hale geldi. Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) gibi örgütler artık dünya çapında çok önemli ve etkili.”
ASYA VE AFRİKA DENİZCİLEŞMELİ
Seminerin ikinci konuşmacısı Emekli Deniz Kurmay Albay Halil Özsaraç, “İnsanlık tarihinde gıda her zaman bazı coğrafyalarda bol, bazılarında ise kıt olmuştur ve her zaman bol olduğu bölgelerden kıt olanlara doğru taşınır. Bu gıda taşımasında en kritik yollar denizlerdir.” diyerek tarihsel vakalara ağırlık verdiği sunumunun eksenini çizdi.
Özsaraç daha sonra güncel tahıl meselesine dair BM raporlarına göre 2020 ile 2023 arasındaki açlık oranı değişiminin yüzde 1’den fazla olmadığını belirterek Ukrayna krizinin rolünün bilinçli abartılması ve “Rusya’nın günah keçisi yapılmasının” gerçekçi bir zemine oturmadığını belirtti. Ayrıca Ukrayna tahılının tarihten beri Afrika’yı değil Akdeniz Havzası’nı beslediğini, bu durumun şimdi de sürdüğünü belirtti.
Özsaraç, emperyalizmin dünya hakimiyetinde deniz gücü olmanın payına vurgu yaptı. Asya ve Afrika’nın deniz gücünü artırarak Atlantik’e karşı koyabileceğini belirtti:
“Emperyalizm denizle doğar, gelişir, büyür ve denizde olmazsa yok olur. Asya ve Afrika denizcileşmeli ve denizcileşme konusunda işbirliği yapmalıdır. Bunun için Asya ve Afrika çevresindeki tüm ticaret yollarının Asyalılar ve Afrikalılar tarafından sahiplenilmesi ve denizden savunma imkânlarının geliştirilip birleştirilmesine dayalı bir vizyonla hareket edilmesi gerekmektedir.”
Asya'nın ortak deniz cephesi dünya savaşını önler
Özsaraç ayrıca 3. Dünya Savaşı olasılığından bahsetti. Savaşı önlemek için Asya ve Afrika’nın birlikte inşa edeceği bir deniz gücü önerisi yaptı:
“III. Dünya Savaşı, nükleer silahlarla değil, açlık nedeniyle milyarlarca insanın ölümüne yol açabilir. Eğer hala vakit varsa Asya kıtası denizde güçlü olmaya çalışmalı ve deniz ticaret yollarını birlikte koruyarak Asya’nın entegre caydırıcılığıyla bu savaşı önlemelidir. Deniz ticaret yolları üzerinde bir Asya bloğu oluşmalı ve Karadeniz’den Barents Denizi’ne kadar Asya’yı çevrelemeli.”
Özsaraç, bloğun uzanacağı coğrafyaları şöyle sıraladı:
- Kuzey Kutbu ve Karadeniz ile Rusya;
- Karadeniz, Türk Boğazları ve Doğu Akdeniz ile Türkiye;
- Doğu Akdeniz, Süveyş ve Kızıldeniz ile Mısır;
- Bab-el Mandep Boğazı ile Yemen, Somali, Cibuti veya Eritre’den en az biri;
- Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı ile Birleşik Arap Emirlikleri veya Umman ile İran’dan en az biri;
- Malakka Boğazı ile Malezya, Singapur ve Endonezya’dan en az biri,
- Çin ile Batı Pasifik.
“Bu hayalin adı tarihte hiçbir zaman kurulmamış olan ‘Asya Deniz İmparatorluğu’dur.” diyen Özsaraç, şöyle devam etti: “Yağmacı ABD’nin Batı’da kurduğu NATO, QUAD ve AUKUS zincir bloklarından oluşan devasa deniz imparatorluğu ile ancak bir Asya deniz imparatorluğu baş edebilir. Türkiye, Mısır, İran, Çin ve Rusya’nın öncülüğünde bu hayal, hayal olmaktan çıkmalıdır. Gerçeğe dönüşmelidir. Asya’yı çevreleyen deniz yollarını kontrol eden devletleri emperyalizme karşı işbirliği yapmaya ve güçlerini birleştirmeye ve elbette emperyalizm kaynaklı açlığa karşı birlikte mücadele etmeye ikna etmenin yollarını aramalıyız.”
Özsaraç bütün bunları gerçekleştirmek için Türkiye’nin NATO’dan çıkması gerektiğini savundu: “Böyle bir deniz imparatorluğunun kurulmasının önündeki en büyük engel Türkiye’nin NATO üyeliğidir. Dolayısıyla, Türkiye bu büyük çabaya katkıda bulunmak için NATO’dan ayrılmalıdır.”
BAŞARILARDAN ÖĞRENİP ALTERNATİF İNŞA EDİLMELİ
Etkinliğin son konuşmacısı Şerif Fayyad, sunumunda esas olarak konunun gıda sorununun ekonomik boyutuna ve güney ülkeleri arasındaki işbirliğine odaklandı.
Fayyad, günümüz kapitalizminin üçüncü dünya ülkelerinde ve Asya’da aşırı yoksulluğa neden olduğunu belirtti. Mevcut uluslararası düzenin muhaliflerini savaş (Filistin ve Irak örneği) ya da ekonomik yollarla (Rusya ve Çin örneği) bastırmaya çalıştığına işaret eden Fayyad, “güney ülkeleri” arasında işbirliğinin gereğini vurguladı:
“Sömürünün ve sınıfların olmadığı bir dünya yaratmak ve doğal kaynakları yıkılmaktan kurtarmak için güney ülkelerinin birliği için çabalamalı ve Çin, Rusya ve Brezilya (Lula da Silva döneminde) gibi başarılı deneyimlerden öğrenmeliyiz.”
Fayyad ayrıca Rusya’nın nükleer teknoloji ve bilgi birikiminin Mısır’ın mevcut enerji santralleri inşasındaki önemine değindi.
Sunumların ardından gazeteciler konuşmacılara sorular yöneltti.
Konuşmacıların birbirlerine karşılıklı katkı sunduğu bulunduğu bu bölümde öne çıkan ve üzerinde uzlaşılan fikir; Mısır, Rusya ve Türkiye’nin ABD emperyalizmine karşı ekonomik, askeri ve siyasi alanlarda işbirliği yapabilecek büyük bir potansiyele sahip olduğu oldu. Konuşmacılar, böyle bir işbirliğinin karşılıklı olarak askeri üslerin edinilmesi, teknoloji transferi ve uluslararası düzeyde ABD egemenliğindeki para transfer sisteminden farklı bir sistemin uygulanması gibi somut hedeflere ulaşabileceğini öne sürdüler.