21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

3 Haziran Medyanın Halleri

3 Haziran Medyanın Halleri...Köşe yazarlarının gündemi... Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar...

3 Haziran Medyanın Halleri...Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

TÜRKÜLER AHVALİMİZİ SÖYLER

DOĞAN HIZLAN/ HÜRRİYET

Bilerek dinlerseniz o parçanın zevkine varırsınız, hayatların/hayatınızın içindeki yerini duyumsarsınız, aşktan hasrete kadar uzayan bir liste kulağınızın dibinde durur.

Türkü dinlemeyi, yöreler arasındaki farkı öğrenmeyi çok severim.

Geçen hafta adeta türkülerle yattım türkülerle kalktım, onları derinlemesine müzik bilgimin içine yerleştirdim.

Eğer türküyü seviyorsanız, bu sevginizi pekiştirmek istiyorsanız Size Ahmet Emre Dağtaşoğlu’nun kitabını tavsiye edeceğim:

“Anadolu Türkülerinde

Semboller, Örüntüler

Ve Kültürel Bağlamlar”

Kuramsal saptamalarla uygulamayı bir arada mütalaa edince, bildiğim türkülere bir katman daha kazandırdım.

2004 yılından bu yana Açık Radyo’da “Dilden Dile Titreşimler” isimli halk müziği programını hazırlayıp sunan Ahmet Emre Dağtaşoğlu tarafından yazılan kitapta yaygın olarak bilinenlerin yanı sıra pek bilinmeyen türkü sözleri de ele alınıp inceleniyor. Kültürel bağlamlar göz önünde bulundurularak bu sözlerin içerdiği semboller ve örüntüler teorik bir çerçevede yorumlanıyor. Birçok soru Anadolu’nun sosyokültürel yapısının bazı özellikleri de dikkate alınarak cevaplanıyor.

Dağtaşoğlu’nun yazdığı kitap ayrıca içinde yer alan türküler okunduğunda bir türkü antolojisi niteliği taşımakta.

SİYONİSTLERİN VE BİDEN’IN SON ÇIRPINIŞLARI

BERCAN TUTAR/ SABAH

Çünkü şu an neredeyse bütün Batılı ülkeler İsrail'e desteği kesti. Siyonistlerin Gazze'de devam ettirdiği soykırıma ABD dışında sadece İngiltere ve Almanya destek veriyor.

İngiltere istihbarat bulgularını İsrail ile paylaşıyor. Gazze üzerinde düzinelerce keşif İHA'sı uçurmak için Kıbrıs'taki hava üssünü kullanıyor. Almanya ise İsrail'e tükenen stoklarını yenilemesi için tank mermileri gönderiyor.

Geldiğimiz aşamada Siyonistlerin en büyük destekçisi ve suç ortağı ABD'nin de fena halde sıkıştığını görüyoruz.

Nitekim ülke içinden ve dışından artan baskı karşısında iyice köşeye kuşatılan Biden, üç aşamalı ateşkes planını İsrail'e rağmen açıklamak zorunda kaldı.

Dünyadan iyice izole olmaya başlayan Biden yönetimi ateşkes önerisiyle hem seçimlere yatırım yapmayı hem de artan iç ve dış baskıları göğüslemeyi hedefliyor.

Gazze Kasabı Netanyahu, Biden'ın ateşkes planını kabul etmezken İsrail muhalefeti de Netanyahu'nun tavrını eleştirdi.

Görüldüğü üzere hezimeti gören soykırımcı çete birbirine düştü. Çünkü ateşkes kararı, ABD ve İsrail'in Gazze'deki hüsranı kabul etmesidir. Açıkladıkları hedeflerine ulaşamadıklarının ve batağa sopalandıklarının göstergesidir.

Zira Filistinlileşen yeni küresel eksen, ABD ve Siyonist projesi İsrail'in 20'inci yüzyılda karşılaştığı bütün meydan okumalardan daha güçlü.

Hâsılı kelam küresel isyana dönüşen Gazze direnişi, Siyonistlerin terör rejimini de ABD'nin bölgedeki emperyal statükosunu da temellerinden sarsıyor. ABD'nin pes edip çekilmesiyle Siyonist projenin de raf ömrü dolacaktır.

SEÇİM DEĞİL, BU BİR SAVAŞ!

ABDULLAH MURADOĞLU/ YENİ ŞAFAK

Jüri Trump’ı hakkındaki tüm suçlamalardan suçlu buldu. Ancak cezaî hüküm 11 Temmuz’daki duruşmada verilecek. Duruşmanın 11 Temmuz’da yapılacak olmasıysa Cumhuriyetçiler için bir diğer kızgınlık sebebi. Zira 15 Temmuz’da Cumhuriyetçi Parti’nin kurultayı gerçekleşecek. Yaklaşık 2500 delegenin katılacağı Kurultay’da Parti’nin ABD Başkan adayı ve Başkan Yardımcısı adayı resmen ilân edilecek. Başkan Adayının Trump olacağıysa kesin gözüküyor.

11 Temmuz’daki duruşmada Trump’a nasıl bir ceza verileceğiyse net değil. Denetimli serbestlik, şartlı tahliye, para cezası gibi farklı seçenekler konuşuluyor. Trump’ın sabıkasız olması bu seçenekleri etkileyecek. Teoride Trump’ın hapis cezası alması ve tutuklanması muhtemel. Ancak Trump’ın hapse girmesi Başkan adaylığı için hukukî bir engel teşkil etmiyor.

Diğer yandan Trump’ın temyiz işlemlerinin seçimlerden sonraya sarkabileceği söyleniyor. Trump aleyhindeki üç dava Kasım sonrasına ertelenmişti. Trump hapis cezası alsa bile temyiz işlemleri sebebiyle bu cezanın infazı ötelenebilir. Bu bağlamda, Trump’ın Başkan seçilmesi durumunda kendi kendini affedip affedemeyeceğine ilişkin bir hukukî tartışma da var. Bir diğer tartışmaysa eyalet suçuyla ilgili bu davanın, Muhafazâkâr yargıçların çoğunluğu kontrol ettiği “ABD Yüksek Mahkemesi”ne taşınıp taşınamayacağı. Altı Muhafazâkâr yargıçtan üçü, Başkanlığı döneminde Trump tarafından Yüksek Mahkeme üyeliklerine aday gösterilmişti.

“Sus Payı davası”nın kararsız eyaletlerde seçimleri belirleyecek olan Amerikalılar’ın küçük bir yüzdesini etkilemesinin bile “Başkanlık oyunu”nu değiştirebileceğini savunanlar var. Zayıf da olsa bu bir ihtimal tabii. Seçimlere daha beş ay var. “Sus payı davası”nın Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesini engellemeye dönük bir ‘siyasî komplo’ olduğuna inanan Cumhuriyetçilerse Demokratlar’a daha fazla bilenmiş haldeler. Bu bir “savaş oyunu” ve savaş devam ediyor.

SORU DEDİĞİN NEDİR Kİ DEYİP GEÇMEYİN!

ABBAS GÜÇLÜ/ MİLLİYET

Soran değil ama sormayan nesiller yetiştirmek için elimizden geleni yaptık.

Yapmaya da devam ediyoruz.

Ezbere, teste ve “Sorulmayana değil, sana sorulana cevap ver, ötesi seni ilgilendirmez” bakış açısı, eğitim sistemimizi öylesine dar kalıplar içerisine soktu ki günümüz dünyasının en değerli hazinesi olan yaratıcılığımızı köreltmekle kalmadı adeta yok etti.

Oysa soru sormak bilgi ve cesaret gerektirir.

Soru sormayı köreltmek ya da yok etmekle, çocuklarımıza kötülüklerin en büyüğünü yapıyoruz ama bunu yaptığımızın farkında bile değiliz.

Fazla bilginin yarar değil baş ağrıtacağına yönelik söylemlerle çocuklarımızın cesaretlerini kırmaya hiç ama hiç kimsenin hakkı olmamalı.

Doğru olan bu ama biz bu yanlışı ısrarla yapmaya devam ediyoruz.

Bu yüzden eğitim adına atılan her adımda bir değil, bin defa düşünmek gerekir.

Ve bunun da karar aldıktan sonra değil, karar almadan önce yapılması, olmazsa olmazların en başında geliyor.

Peki bu ayrıntılara dikkat edenimiz var mı?

Eğitime yönelik olarak alınan her kararın bir değil, onlarca kazanımı ya da yan etkileri olduğunun ne kadar farkındayız?

Pedagoji bir bilim dalıdır ve olaya bakış açısı da bu yönde olmalıdır…

ABD İsrail Gazze Trump