23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sıcak para sorunları çözmüyor derinleştiriyor

Önceki gün Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek sosyal medya hesabından duyurdu: “Başardık!” Dün, neredeyse bütün gazetelerin manşetinde bu konu vardı: “Türkiye gri listeden çıktı.”

30 Haziran Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

Hürriyet, “2021 öncesindeki gibi kolay ve ucuz kaynak bulunabilecek.” dedi.
Sabah’a göre Türk ekonomisine güven perçinlendi.
Cumhuriyet, hükûmet basınıyla aynı düşünüyordu. Onlara göre “Bir utanç bitti.”
Milliyet şapkayı çıkarıp sallamaya başladı: “Şimdi para yağacak…”

Vay hele vay…
En mizahisi, Yeni Akit’inkiydi: “Küresel çete kaybetti.” Ekonomide atılan adımlar emperyalistleri hüsrana uğratmış!

KEYFİ KARARIN BEDELİ NE OLACAK

Öncelikle şunu belirtelim. Türkiye’nin gri listeye alınması, bir keyfi karardır.
O dönem Türk ekonomisinin yöneticileri, bakan düzeyinde şu tespiti yapıyordu: “12 Eylül’le kurulan sistem bitti.” Evet, yani sıcak para sisteminin bittiğini Türk yöneticiler saptıyordu.

Önce CAATSA yaptırımları ile başlayan süreç CDS primlerinin rekor seviyeye ulaşması ve derecelendirme şirketlerinin notları kırması ile devam etti. Son olarak gri liste çıktı geldi.

Dikkat ederseniz, Atlantik sistemiyle ne kadar takıntılı ülke varsa hepsi o listededir.
Kızıldeniz’i kapatıp emperyalistleri vuran Yemen, Fransız sömürgecileri ülkesinden kovan Mali, İsrail’i yargılayan Güney Afrika… PKK’ya yüz binlerce tır silah veren ABD o listede değil ama ülkesini emperyalist bölünmeye karşı savunan Suriye o listede.

Küba, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, İran, Endonezya, Cezayir, Nikaragua, Kamboçya…
Yani Atlantik’le takışınca o listeye giriyorsun, Atlantik’in dümen suyuna gidince çıkıyorsun.
Mehmet Şimşek’in başardık dediği şey bu.

Peki, diyelim dedikleri gibi şimdi sıcak para yağacak.

Peki sonra ne olacak?

SOPA OLARAK KULLANILACAK

Sıcak paradan en çok kazananlar, ‘carry trade’ adı verilen yabancı yatırımcı.

Aydınlık yazarı Serhat Latifoğlu, 31 Mayıs 2024 tarihli yazısında şu gerçeğe dikkat çekiyor:

“Son üç ayda carry trade için sağlanan getiri oranı dolar bazında yüzde 10’a ulaştı. Yabancıların getirisi yıllık olarak yüzde 40’a ulaşıyor ve bu oran dünyada dolar bazında en yüksek getiridir.”

Bu durum, dış borcun artmasına neden oluyor.
Peki bu sağlanan sıcak para beraberinde neyi getiriyor: Manipülasyonu.
Sıcak paracılar faizlerin bu seviyede ve dövizin kontrol altında tutulmasını istiyor.

Bu nedenle ekonomi yönetimine baskılarını artırıyor. Yani emperyalistler kaybetmiyor, kazanıyor.
Yani döviz piyasasında kontrolün yabancıların eline geçme tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Bu da yabancıların dış politikamızı belirleme ve yönlendirmede gücünün arttığını gösteriyor.

Kaldı ki 28 Mayıs seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mehmet Şimşek için “kabullendik” demesi ve AK Parti’nin yeniden Batı ve Atlantik siyasetlerini yönelme işaretleri vermesi bunun bir sonucudur.

Sıcak para ekonomideki sorunlarımızı çözmüyor, aksine derinleştiriyor.

ESAS ÇÖZÜM NE?

1980’den beri gördüğümüz sıcak para filmi yeniden çekiliyor.

Bu manşetler, bunun kanıtı.

“12 Eylül’le kurulan sistem bitti” tespiti, bugün en gerçekçi tespittir.
Türkiye’nin neoliberal politikalarla alacağı bir arpa boyu yol kalmamıştır.
Üretime dönük, planlı, kalkınmacı bir millî ekonomi politikası belirlenmelidir.
İthal ikame sistemi yönelik üretim teşvik edilmelidir.

Sermaye kontrolleri politikası uygulanmalıdır.
Serbest kur rejimi sona erdirilmeli ve aşamalı olarak sabit kur rejimine geçilmelidir.
Dövizin iç piyasada dolaşımı sınırlanmalı. Türk lirasının hâkim olması sağlanmalıdır.
Kur şoklarına karşı sigortalama sistemi oluşturulmalıdır.

ANKARA-ŞAM ARASINDA SICAK RÜZGÂRLAR

MELİH ALTINOK - SABAH

Dün üzerinde durmuştuk. Putin'in özel temsilcisiyle Şam'da görüşen Esad, "Türkiye ile diplomatik girişimlere açığız" demişti.

Ben, son olarak Fransa'da hakkında yakalama kararı onaylanan Esad'ın yegâne komşusu Türkiye ile normalleşmekten başka şansı olmadığını anladığı kanaatindeyim. Kremlin'in "Arabuluculukların başarısı için koşulların her zamankinden daha uygun olduğunu görüyoruz" telaşı da Batı'dan ılımlı sinyaller alan Türkiye'nin mevcut pozisyonunun korunması hedefine işaret ediyor.

Esad'ın çıkışı dün cuma namazı sonrası açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da soruldu. Erdoğan şunları söyledi:

"Diplomatik ilişkilerin kurulmaması için hiçbir sebep yok. Suriye'nin içişlerine karışmak gibi bir derdimiz, hedefimiz asla olamaz; çünkü kardeş topluluktur Suriye halkı. Ailece görüşmelere kadar Sayın Esed ile görüşmeler yaptık. Yarın olmaz diye bir şey yok, yine olur."

Bu kadar. Devletler arasında ilanihaye dostluk-düşmanlık olmaz. Bu şahsi bir mesele değil.

Peki ağızlarını açtıklarında Erdoğan'ı Esad'la diyaloğa yanaşmadığı için eleştiren çevrelerin telaşına ne buyurulur? Şimdi de bu işin neden olamayacağını kanıtlamaya çalışıyorlar. Erdoğan'ın geçmişte Esad'a yönelik sert ifadelerini hatırlatıyorlar.

Şam ile Ankara arasındaki olası bir diyaloğun, Suriye'nin doğusunda seçimlerle meşruiyet arayan "PKK devleti projesine" darbe vuracağını bilen HDP de koroya katılmış durumda.

ABD'deki kasım seçimleri sonrası bölgede statükonun değişmesiyle hep birlikte kabak gibi ortada kalacaklar.

SİSLİ KAFA…

NEDRET ERSANEL - YENİ ŞAFAK

Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin günlük rutinidir her riski görüp, tehdide uygun hazırlık yapmak. Esasen, yıllar öncesinde Ankara’dan görülüp, MGK kararlarına girmiş hazırlıklardan bahsediyoruz. O gün stratejik paragrafları atlayıp, şimdi ‘kimin elinde kaç nükleer bomba var’ cetvellerini bininci kez yayınlayanlar, dünyada olduğu gibi bizde de akıllara felç indirmeye-bilmeden-el veriyorlar…
Uyuşma/uyutma yüzünden kimse de çıkıp, “TSK, 3’üncü dünya savaşına hazır ama kime karşı” diye de sormuyor!

Ukrayna savaşında ‘ortada’, Gazze’de İsrail’e karşı durup, büyük savaşta hangi cephede mevziye yatacaksınız? Balkanlar, Hazar, Ortadoğu, Karadeniz, Pasifik, Afrika’da safınız neresi olacak? Her geçen gün ‘seçiminizi yapın’ diye sizi zorlayacaklar. Kimi çatışmalarda pozisyon korumak nispeten kolaydır. Temmuz ayında yapılacak NATO zirvesinde bu bağlamda alınacak/açıklanacak kararlarda nerede olacaksınız?

Medyanın Halleri