45 yıllık arşive gözü gibi baktı karargâha yolladı
“45 yıl bir ömrün yarısı. Bazılarına göre bir ömür. Ben bunları bir yere koydum da hep orda kalmadı ki. İstanbul, Manisa, İzmir, Giresun… 12 Eylül’de toprağa gömdüm, başlarına bir hal gelmeden oradan çıkarttım. Büyük zorluklarla sürükledim. Burada muhafaza ediyorum.”
Salih Yapıcı, 45 yıllık Aydınlık arşivinin bir bölümünü gazetemize bağışladı. Söylemesi dile kolay. ‘Kırk beş yıl’ sesi bir nefeste ağzımızdan çıkıveriyor ama ya toplaması, biriktirmesi? İzlemesi, bakması, istiflemesi, taşıması, koruması?… Her bir sayfada, her bir sayıda harcanan el emeği, göz nuruna, duyulan sabır ve aşka ne demeli? Nasıl ölçmeli? Salih arkadaşıma açtım, sordum. Aydınlık arşivi peşindeki uzun koşusunu ve nasıl vazgeçebildiğini konuştuk.
ANADOLU BASKISI İSTANBUL BASKISI
Salih Yapıcı’yı aradığımızda yine arşivinin başındaymış. “1978 ve 1993 Aydınlıkları istediler, gönderim. Sonra 1979 ve 1980’i de istediler. Şimdi onları ayıklıyordum” dedi. Yılların arşivcisi, yılların Aydınlıkçısı. Titiz mi titiz. İşini dört dörtlük yapmalı. “Tek tek kontrol ediyorum. Bazıları çift, bazıları birbirinden farklı. Mesela Anadolu baskısı var, ama İstanbul baskısı olmayabilir.” Nasıl ayrılacak gözü gibi baktığı, yıllar içinde inşa ettiği arşivinden? “Fotoğraflarını çekiyorum. Ne olur ne olmaz…” diyor telefonda. “Ben onlardan ayrılamam. 45 yıldır beraberiz.”
TÜM AYDINLIK YAYINLARI
Uzun soluklu arşiv sürecini anlatıyor: “1977 yılında Aydınlık saflarına katıldım. O tarihten itibaren, yani Aydınlık saflarında yer alma kararını verdikten sonra Halkın Sesi, Aydınlık ve diğer yayınlar… Hiçbir şeyi atmadım. Aydınlık hareketinin hiçbir yayınını atmam, arşivlerim.”
Aydınlık hareketi yayıncıdır, haftalık, aylık pek çok yayının kaynağıdır. Ama bir de günlük gazete var! 78’de, 93’te ve 2010’dan günümüze her gün bir Aydınlık! Nasıl arşivlenir? “Günlük Aydınlıkları da arşivlerdim.” diyor Salih Yapıcı sakin bir sesle. “Bütün gazeteler bende mevcut. Mesela bayiye gelmemiş, temin edememişim, o sayı eksik. Bir yılda belki 3-4 tane eksiğim vardır. İlk çıktığından itibaren Doğu Perinçek’in başyazılarını dosyalıyordum, gazeteyi ayrıca biriktiriyordum. Birkaç ay sonra baktım gazetelerim kesiliyor, arşivlikten çıkıyor. Çift gazete almaya başladım. Birini arşive, birini kesip biçtikten sonra dosyaya. Ders gibi çalışıyordum. Daha sonra kesme işini bıraktım...”
İFLAH OLMAZ AYDINLIK OKURU
Salih Yapıcı, günlük gazetemizi arşivlemeyi sürdürüyor. Onunki gerçeküstü bir biriktirme merakı değil. Aydınlık sanki onun yaşam ve besin kaynağı gibi. “Şu anda sabah 4 gibi kalkıyorum, gazeteyi okumuş oluyorum. Ama basılı gazeteden vazgeçmiyorum. Buradaki bayiye parasını peşin veriyorum, gazetemi ayır diyorum, arşive ekliyorum. Koleksiyon devam ediyor.” Geçen yıl elinde ne var ne yok, bir liste halinde döküm çıkartmış ve Aydınlık Arşivi Sorumlusu Aykut Töleğen’e göndermiş. Bakın elimde bunlar bunlar var, bilesiniz, demiş. Gerçekten de ihtiyaç olmuş, Aydınlık arşivi için, 2 ay önce 1978 ve 1993 yılı gazetelerine talip olmuş. Zaman aktıkça, gazeteler biriktikçe, yerleri dar gelmeye başlıyor doğal olarak. Tarihin tanıkları olarak, evin arkasındaki bir depo yerinde, poşetler içinde duruyorlar dizi dizi. Ayrılık vakti gelmiştir artık…
TEK TEK VEDALAŞTI
O çok merak edilen soruyu soruyorum arkadaşıma: Nasıl ayrıldın arşivinden? “Emir büyük yerden geldi. Parti istediyse boynumuz kıldan ince.” Duygularını soruyorum. Anlatıyor: “Önce poşetleri çıkarttım, tozlarını aldım, videoya kaydettim. Tek tek ilk 20 Mart sayısından itibaren elime aldım, okşadım, sevdim. Ay itibariyle istifleyerek poşetlere koydum. Birkaç gün önce kargoyla gönderdim. Şimdi ‘79 ve ‘80 yıllarına ait hiç Aydınlık yok, dediler. Varmış da elle tutulacak gibi değilmiş, ciltlemeye uygun değil, dedi Aykut.”
Bu arada yine son bir hamle yapıyor Salih Yapıcı: “Her biri taranıp dijital ortama aktarılacakmış. Dileyen araştırmacı arşive girip inceleyebilecek, araştırmasını yapabilecekmiş. Böyle bir çalışmaya başlamışız. ‘Tarayınca bana iade edin, koleksiyonum bozulmasın, dedim…”
Dileriz o kıymetli göz bebeği Aydınlıklarına tekrar kavuşur Salih arkadaşım. Nasıl oldu da ayrıldı arşivinden? Emir büyük yerden dedi de aklının da yatması gerekmez mi vazgeçmek için? Hangi saikle razı etti kendini? Gece rüyasına girmiyor mu mesela? Salih arkadaşımın yanıtı hazır:
“Senin oğlun var değil mi? Diyelim Çanakkale savaşı devam ediyor, oğlunuzu cepheye gönderiyorsunuz. Bir yandan göndermek bir yandan göndermemek istersiniz. Ama sonunda gönderirsiniz tabi. Onları Çanakkale’ye uğurlar gibi uğurladım.”