30 Nisan Medyanın Halleri
Köşe yazarlarının gündemi... Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar...
AVRUPA’DAKİ PKK’LI KANDİL’DEN DAHA ÇOK
NEDİM ŞENER - HÜRRİYET
PKK’lı teröristler de propaganda amaçlarına Avrupa ülkelerinde ağırlık vermeye başladılar. Türkiye’nin Irak’ta ve Suriye’de “teröristan” diye tabir edilen PKK/PYD-YPG’nin elinde tuttuğu yerlere yönelik yapacağı operasyonlar sırasında da terör örgütü yandaşlarının Avrupa ülkelerinde eylemlerini artırması bekleniyor. PKK terör örgütü Avrupa ülkelerini uyuşturucu ticareti, haraç toplama, insan kaçakçılığı yaparak finans, propaganda için merkez, terörist temini için insan kaynağı, malzeme temini için lojistik üssü olarak kullanıyor. PKK’lılar eylemler yaparak da Avrupa ülkelerini seslerini duyarabilecekleri propaganda merkezi haline çeviriyorlar. PKK’lı teröristler son üç yılda Hollanda, Almanya, Avusturya, İsveç, Fransa, İsviçre ve Belçika’da eylem yaptılar. 3 Aralık 2021 ve 1 Kasım 2022’de Lahey’de, 1 Mayıs 2022’de Oslo’da, 8 Mayıs 2022’de Basel’de 10 Ocak 2022’de Avusturya Liesing ve 31 Ekim 2023’te Viyana’da, 12 Mayıs 2022 ve 23 Aralık 2023’te Fransa Paris’te 22 Şubat 2024 günü Starzburg’da, 27 Mart 2024’te Paris’te son olarak da 24 Mart 2024 günü Belçika’da, 26 Mart 2024’te Hannover’de olay çıkardılar.
İKİ KEZ İSTENMEYEN ADAM OLMAK
MAHMUT ÖVÜR - SABAH
İşin eleştiri boyutunu aştığı, açık saldırıya dönüştüğü de herkesin malumu. Bunun son örneği bakanlık yaptığı 7 yıl boyunca terör ve organize suç örgütlerine karşı en sert mücadeleyi yürüten Soylu'ya yöneltilen akıl almaz suçlamalar oldu. Sabah akşam TV'lerde tartışıldı, köşelerde yazıldı. Uzun süre susan Soylu, bir süre önce GDH TV'de Cüneyt Polat'a konuştu ve birçok soruya cevap verdi. Merak edenler internette bulabilir. Ama şu; "Bu kadar sizi konuşulur kılan şey ne? Neden, Süleyman Soylu bu kadar çok konuşuluyor?" sorusuna verdiği cevap esas meselenin ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor:
"Bir siyasetçi dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, iki kez Amerika'nın istenmeyen adam listesine girmişse elbette konuşulur."
Bu cevap bana 2 binli yılların başında Irak operasyonuna itiraz eden rahmetli Bülent Ecevit'in söylediklerini hatırlattı:
"İçeriden ve dışarıdan gelen çok değişik etkiler, köşe yazarlarından birçoğunun sistematik bir şekilde bizi halkın gözünde yıpratmaları, büyük basının bu konuda öncülük yapması... Bunu gördük, yani olağanüstü olaylar, baskılar ve tertipler karşısında kaldık."
KAMU TASARRUFU
ERDAL TANAS KARAGÖL - YENİ ŞAFAK
Toplam tasarrufların arttırılması için ağırlıklı olarak özel kesim tarafından gerçekleştirilen tasarrufların yanında kamu tasarrufunun arttırılması birçok açıdan önemlidir.
Kamu tasarrufunun artırılması kamu harcamalarını azalttığı gibi bütçe dengesinin iyileşmesini sağlayacak, dolayısıyla kamu için gerekli olan borçlanma ihtiyacını azaltacaktır. Bu da borç miktarının azalmasının yanında ülke risk priminin ve faizlerin düşmesine neden olacaktır.
Kamu tasarruflarının arttırılması toplam tasarruf/GSYH oranının artması ve dolayısıyla daha çok yatırım ve dolayısıyla üretimin gerçekleşmesi sağlanmış olur. Bu oran artan üretim ile beraber hem toplam arz ve toplam talep dengesinde iyileşmeye ve dolayısıyla enflasyon ile mücadelede önemli bir katkı sağlayacaktır. Kamu tasarrufun arttırılması ekonomide var olan yapısal birçok sorunun çözümünü de kolaylaşacaktır. Üretim ve istihdamın artışı daha kolay olacaktır. Bütçe açığının yanında cari açığın ortadan kaldırılması da kamu tasarrufunun artışıyla birebir ilgilidir.
Kamu tasarrufunun artışı özel tasarrufun daha da artmasını özendirecektir. Bu da toplam tasarrufun miktarını önemli ölçüde artıracaktır.
BATISIZLAŞMA
SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - YENİ ŞAFAK
Coğrafî noktadan bakacak olursak sınâî dünyâların kültürel yapılanmasını, Avrupa ve Amerika üzerinden Atlantik eksenli olarak gerçekleştirdiğini biliyoruz. Kabaca Batı olarak altı çizilen bir yapıdır bu. Yapının son derecede eşitliksiz olduğu da çok âşikârdır. Bu anlatısına da yansır. Atlantik kendi Batılılığını, ancak zıddının, yâni Doğululuğun inşâsında idrâk eder. Burada bir illüzyon vardır. En azından söylemde Doğu’nun kendisini Batılılaşmasına açar.
Bu Doğu’ya verilmiş târihsel bir fırsat olarak tanıtılır. Bu yanılsamanın sihri ile sihirlenen Doğu, entelektüel sermâyesini bunun başarılması gayretlerine hasreder. Aslında bu mütemâdiyen bir dâirede, tıpkı deney fâreleri gibi yol almaya benzer. Basamaklar kat edilmekte; lâkin çark döndüğü için her gayret neticede boşa çıkmaktadır.
Doğulu toplulukların sırtına bindirilmiş bu ev ödevinin başarılması imkânsızdır. Nihayetinde, gayretleri notlayacak olan Batı’dır. Batı burada iki yol tâkip eder. İlki, sunumlardaki başarısızlıkları -illâki bulurlar- Doğu’nun yüzüne vurur. AB mâcerâmızın sicili buna tipik bir misâldir. Bu onun, müşkilpesent, biteviye menfîlik serdeden sert sûretidir. (…)
Batı, kendi geliştirdiği kültürel dinamiğini budamaya karar verdi. Yâni “şeytânî” olarak gördüğü Çin ve Rusya üzerinden Doğu’yu topyekûn tasfiyeye soyundu. Bu akıl dışı yeltenme aslında bir intihardır. Çünkü Doğu’nun olmadığı yerde artık Batı da olmayacaktır.
Dengeci Kissinger aklını tasfiye eden ve tekmil Avrupa’yı da istilâ eden meydan okuyucu Neocon kafası tam da budur.