31 Ekim Medyanın Halleri
Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
NE OLUR ANLA!..
SALİH TUNA - SABAH
ABD-İsrail de boş durmuyor tabii. Nüfuz casusları çatallı dillerini matine-suare çalıştırıyorlar.
Bunların dillerine bakacak olursak...
İsrail Gazze'de çocukları keserken biz Rusya'ya, Çin'e, İran'a kafayı takacağız. Kafayı takmak için de malzeme çok. Çin için Doğu Türkistan'dan girip Çin Seddi'nden çıkabilirsiniz. Rusya için 93 Harbi'nde (1877-1878) Rus ordusunun Yeşilköy'e kadar geldiğinden söz edebilirsiniz. İran için de sahabe tarihine kadar inebilirsiniz.
O vakit de ABD-İsrail'in başımıza öreceği çorapları göremezsiniz.
Ne yapmaya çalıştıklarını unutmazsan, "direniş eksenini" tek tek ortadan kaldırıp sırayı sana getireceklerini anlamakta zorluk çekmez, bu ülkenin savunmasının bölgenin savunmasından bağımsız düşünülmeyeceğini kavrarsın.
---
BARIŞMAK ZORDUR
SONER YALÇIN - SÖZCÜ
Barış düşmanlar arasında yapılır.
Bahçeli’nin Öcalan’a “silahı bırakın, teslim olun” sözlerini bu açıyla değerlendiriniz.
Eğer barış yapılacak ise; örgütü kuran, ellerine silah tutuşturup kan dökme emrini veren Öcalan ile müzakere yapılması gerekmiyor mu?
Liberal solcular “S. Demirtaş” adını ileri sürüyor. Niye? Düne kadar Demirtaş için “PKK ile ilgisi yok” diyorlardı, ne değişti?
Barış yapmak kolay değildir; hele düşman tek değil ise!
Yirmi yıl önce Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasıyla başlayan “çözüm süreci” ilk değildi, benzer görüşmeler önce de yapıldı. Tüm bunlar -Oslo görüşmeleri gibi- ABD/Batı/NATO gölgesindeydi. İşte… Kimileri halen devreye bu küresel güçleri sokma eğiliminde!
Atatürk’ün sözünü hatırlatmalıyım:
-”Biz barış istiyoruz dediğimiz zaman tam bağımsızlık dediğimizi herkesin anlaması gerekir.”
Mesele tam da budur.
---
HA SAVUNMA HA TARIM
MUSTAFA KUTLU - YENİ ŞAFAK
İnsanımız şu veya bu sebeple (Bunları tartışmanın yeri burası değil) son elli yılda köylerden şehirlere aktı.
Bugün için köylü nüfusumuz yüzde yedidir. Bu yüzde yediyi ona-on beşe yükseltmeliyiz. Efendim ABD veya bir Avrupa ülkesinde tarımda çalışanlar %5 civarındadır. İşi artık kol gücü değil makinalar yapıyor. Biliyoruz efendim hemen akıl satmaya kalkmayın. Benim derdim şehirlerimizdeki aşırı nüfusu azaltmaktır. Bu azalma aynı zamanda “kentsel dönüşüm”ü de kolaylaştıracaktır.
Tarımın cazip hale getirilmesi ve “toprağa dönüş” için ne yapılmalı?
(Ben bir “seferberlik” teklif ediyorum. Şöyle: Bu yıl “Teknofest”e katılım 1,5 milyon olmuş. Buna benzer bir “tarımfest” yapılır, 1 milyon genç katılırsa işte o “seferberlik”tir.) (…)
Çoban ücretleri ile tarımda çalışanların ücretleri göz kamaştıracak seviyede olmalıdır. Peki, bu kadar yatırıma değer mi? Bakın petrol bulmak için gemiler satın aldık, personel yetiştirdik. Arıyoruz. Buna “boşuna gayret” denir mi? Bu bir görevdir. Devlet üzerine düşeni yapmak zorundadır. Petrol bulunur bulunmaz o başka.
Tarımda yapılacak bu seferberlik yeni nesillerin “açlık” çekmemeleri, başkasına muhtaç olmamaları, kuraklık-yoksulluk sebebi ile yurt içi ve yurt dışı “göç”e yönelmemeleri içindir.