Tekelci sermayenin gönüllü temsilcileri
4 Ağustos Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
Türkiye, insanlığın ve mazlum milletlerin şehidi, HAMAS’ın Siyasî Büro Şefi İsmail Heniyye paylaşımlarına engel olan Instragram’ı erişime kapattı.
CHP, Zafer Partisi ve bazı çevreler “sansür” propagandasına başladı.
Atlantik siyasetlerine demir atmış gazeteler de, kararı dün manşetinden eleştirdi.
Zeytin Dalı Harekâtı’nda Mehmetçiğimize destek veren binlerce hesap, X (o zaman Twitter) tarafından bir gecede kapatılırken bu gazeteler sustu.
Youtube’un “Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır.” diyen Vatan Partisi ve Genel Başkanı Doğu Perinçek’in AİHM’deki zafer videolarını silmesine sessiz kaldılar.
Bakın gelinen noktaya. Bu tekelci sosyal medya şirketlerine göre ölülerinizi bile anamazsınız.
Bu gazeteler şehit Kasım Süleymani’yi ve İsmail Heniyye’yi anan hesapların kapatılmasına da suskun.
Filistin’e sahip çıkmaya getirilen yasağın destekçisi konumundalar.
LGBT’ye karşı çocuklarımıza sahip çıkanları yasaklayan bu tekelci sosyal medya kuruluşlarının sesi oldular.
Emperyalist sistem kavramların yeniden üretimini sık sık yapar.
Bunlardan biri de özgürlük kavramı. Günümüzde özgürlük, barış gibi ters düz edildi.
Barış kavramı bugün emperyalistler tarafından haklı savaşların değerini azaltma, milletlerin direnişini kırma amacıyla kullanılır oldu.
Özgürlük de böyle…
Atlantik güçlerinin dayattığı yaşam biçimine boyun eğmek özgürlük oldu.
Batı’nın özgürlüğü, tekelci sermayenin kârlılığı kadardır.
Bugün bu tekelci sermayenin ülkemizde gönüllü temsilcisi olan bir basın var.
Onların çıkarlarını korumak, temel siyasetleri haline geldi.
Bütün bunlardan ders çıkarmamız gerekiyor.
Bir: Millî yazılımlarımızı, millî internet ağımızı ve uydu sistemlerimizi geliştirmeliyiz.
İki: Başta basın olmak üzere sendikalar, dernekler, kurum ve kuruluşların ABD, Avrupa Birliği ve diğer ülkelerden fonlanmasının önüne geçilmelidir.
Bu meselelerin millî güvenlik meselesi olduğu gerçeğini tekrar hatırlatmış olalım.
4 AĞUSTOS MEDYANIN HALLERİ
HENİYYE’NİN SON YOLCULUĞUNDAKİ İŞARETLER
ERSİN ÇELİK - YENİ ŞAFAK
Ve o an… Cenaze namazı kılınırken caminin havası bir anda değişti, büyük bir hüznü teneffüs etmeye başladık. Sadece imamın tekbirleri ve dağ gibi adamların hıçkırıkları duyuluyordu. Ağlamayan yok gibiydi. Adlarının anılması dahi İsrail’e büyük korku salan Hamas liderlerini de ancak İsmail Heniyye gibi bir yoldaşın yoksunluğu böylesine ciğerden ağlatabilirdi. Sonra dakikalarca süren tekbirler başladı. İsmail Heniyye’nin Filistin bayrağına sarılı tabutu eller üzerinde camiden çıkarken arka saflardaki Filistinli gençlerin tek bir ağızdan çıkarcasına yankılanan sesi yükseldi. Liderlerini uğurlarken, öfkelerinin dinmeyeceğini, yollarından asla dönmeyeceklerini bir kez daha beyan ediyorlardı:
“Birruh biddem nefdike ya Aksa!”
İsmail Heniyye’nin defnedildiği Doha’nın 15 kilometre kuzeyindeki Lusail kentinde bulunan mezarlığın ise özel bir anlamı var. Bu kabristana sadece Katar Devleti’nin kurucu ailesinden kırk kişi defnedilmişti.
Buraya defnedilmesi, Katar’ın Heniyye’ye ve Filistin davasına verdiği desteğin hem siyasi hem de manevi nişanesi oldu. Heniyye ailesi ile Hamas yöneticilerinin kabri çevreledikleri ve sımsıkı durdukları o sahne ise çok büyük anlamlar taşıyordu. İsmail Heniyye’nin son yolculuğundaki bu işaretler, önümüzdeki dönemlerde çok fazla konuşulacaktır.
Doha’daki cenaze namazı Hamas’ın yeniden ve daha güçlü bir yapıyla mücadelesine devam edeceğinin de kongresiydi adeta. Namazdan sonra kurulan taziye çadırında görüştüğüm Hamaslı yetkililerden bu mesajı çok net aldım.
MOSSAD’IN KULAKLARI ABD’DE AÇILDI
TUNCA BELGİN - MİLLİYET
Yani ateşkese, barışa hiç bu kadar yaklaşılmadı denilirken Gazze’de taş üstünde taş bırakmamak üzerine katliam soykırım yapan katil Netanyahu bir anda nokta operasyonlara da yöneldi... Yıllardır suikatlerden kurtulan insanlar öldürüldü.
Hepsi de MOSSAD faaliyeti olarak gösteriliyor daha çok. İsrailli bakanlardan suikastler zincirinin devam edeceğine yönelik imalar, savaş yeni bir aşamaya geçti şeklinde algı operasyonları da var... Dolayısıyla yanıtı anlamlı kritik soru da şu:
Bu istihbaratlar MOSSAD’ın elinde vardı da yeni mi düğmeye bastı? Öyleyse de MOSSAD bu kadar ay hiçbirinin izine rastlamamışken ne oldu da böyle gelişmeler yaşanıyor? Hep olduğu gibi CIA ile al gülüm ver gülüm durumu mu söz konusu?. Kankalarından icazet, tüyo alma ve ortak hareket etme pervasızlığı yani... Çünkü istihbaratçılara göre; bunlar bir anda elde edilecek istihbarat bilgileri değil, CIA’nın desteği olmadan da bu kadar büyük çaplı olay gerçekleştirilemez. Kaldıki bir de 7 ekimdeki saldırıyı duymayan, okuyamayan bir İsrail istihbaratı beceriksizliği var realitede.
Bu anlamda Netanyahu’nun da bizzat MOSSAD ve Şin-Bet’e yönelik eleştirileri tepkileri de oldu malum... Böyle bir olayı, atladılar, İsrail vatandaşlarının ölümüne neden oldular diye..Gerçi sonrasında gelen yoğun tepkiler ve baskılar nedeniyle Netanyahu “hata ettim“ diyerek sarfettiği sözlerini yalayıp,yuttu özür diledi ama bunların hepsi de kayıtlara geçmiş durumda... Böyle bakıldığında da MOSSAD’ın duymayan kulaklarının ABD’de açıldığı ortada...