04 Ekim 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

4 Ekim Medyanın Halleri

4 Ekim Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

4 Ekim Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

EMİN ÇÖLAŞAN’DAN GÜL’E: KONUŞUNUZ ABDULLAH BEY

SÖZCÜ Gazetesi Yazarı Emin Çölaşan, önceki günkü köşesinde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e methiyeler dizip, niçin sessiz kaldığını sordu. Gül’ün başdanışmanı Ahmet Sever’in kitabı “Abdullah Gül ile 12 Yıl. Yaşadım Gördüm Yazdım.” İsimli kitabı okuduğunu ifade eden Çölaşan, köşesinde şöyle yazdı:

“Sevgili okurlarım, Türkiye uzun yıllardan beri tek başına Tayyipgiller dönemini yaşıyor. Memleketin bütün ipleri artık onun elinde. Abdullah Gül’ü soracak olursanız o ortalıkta hiç yok! Nerede yaşadığı bile bilinmiyor. Tarabya Köşkünde mi, Ankara’da mı, başka yerde mi, hepsi gizli. Şimdi kafamdan bazı kuşkular geçiyor...

Abdullah Gül yıllar önce istirahata çekildi. Bu süre içerisinde Türk Milleti en başta enflasyon olmak üzere nice sıkıntılar yaşamaya mahkûm edildi. Devlet ve millet soyuluyor, her yerden yolsuzluk fışkırıyor.

Memleket yalanlarla, pembe hülyalarla yönetiliyor. Her konuda kararı Saray’da oturan ‘Tek adam’ veriyor. Listeyi uzatmıyorum. O halde yine birkaç kısa soru sorayım! Abdullah Bey bu olanları, memleketin gidişini görmüyor mu? Görmüyor veya görmek istemiyorsa niçin? Bu kötü gidişte acaba kendisinin de rolü veya katkısı olmuş mudur?

Böylesine bir sessizliğe bürünmüşken, eski başbakan ve cumhurbaşkanı olarak Türk Milletine söyleyeceği bir sözü olmayacak mıdır? Yoksa ‘Aman susayım, konuşursam benim de üzerime gelirler’ diye düşünüp korkmakta mıdır?

Konuşunuz Abdullah Bey, konuşunuz! Olanı biteni bir de sizden duyalım, geçmişteki deneyimlerinizden biz de yararlanalım. Kuzuların sessizliğini daha fazla uzatmayın. Sessizlik bazen iyidir ama dozunu kaçırmamak gerekir.”

GAZZELİLERİN SEVİNCİNE ORTAK OLMAYANLAR

SALİH TUNA - SABAH

FETÖ olarak deşifre edilmeden önceki dönemde Fetullahçıların en ayırt edici özelliği, İran İslam Devrimi'ne ölümüne karşı çıkmaktı. Hele ki, Şah Rıza Pehlevi'nin hanedanlığını yıkan Humeyni'nin adı geçti mi cin görmüş gibi kaçarlardı. Şayet 15 Temmuz'da başarsalardı Türkiye'yi İran'la savaşa sokacakları muhakkaktı.

Abilerinin komünizme karşı her daim "ehveni şer" olarak görüp bağlandıkları ABD (bir televizyon programında terennüm ettikleri gibi) "anavatanları" mesabesindeydi. İsrail de "Güneyde sevdikleri ülke". Fetullah'ın içinden geldiği "muhafazakârlar" da 68'lerde pek farklı değillerdi.

Bundan sebep, ABD'nin donanma gücünün parçası olan 6. Filo'yu dönemin solcu gençleri "6. Filo Defol" / "Yankee Go Home" / "Tam Bağımsız Türkiye" / "Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi" sloganlarıyla protesto ederken, Fetullah'ın da rahminde yetişen Komünizmle Mücadele Dernekleri, "Komünistler Moskova'ya" sloganları eşliğinde 6. Filo'ya selam çakıyor, "Komünizme karşı Amerika'yla işbirliğini" savunuyorlardı.

Nereden baksanız utanç, nereden baksanız zillet, nereden baksanız kara bir lekeydi. Fetullahçılar tasfiye edildi fakat "ruh ikizleri" lök gibi içeride kaldı. İran'ın Tel Aviv'e attığı füzelere sevinen Gazzelilerin sevinçlerinin paylaşılmasına bile tahammülleri yok. Sonra da kalkıp "Tel Aviv maalesef füze saldırısı altında" dediği için Sözcü'nün Fatih Portakal'ını siyonist olmakla suçluyorlar!

YANLIŞ SAFA DÜŞMEKTEN KURTULAMAZSINIZ

SONER YALÇIN - SÖZCÜ

Tarih yapan bir milletin mensubu olmak, inşa edici akılla hareket ederek tüm bölge coğrafyasının sorumluluğunu taşımayı icbar eder. Daha dün, Birinci Dünya Harbi'nin en zor koşullarında bile emperyalizme karşı direnişi İran'da örgütlemeye çalışan Osmanlı'nın torunlarına "İran kompleksi" yakışmaz. İran'ın o vakitler doğru dürüst ordusu bile yoktu. İngilizler ve Ruslar tarafından büsbütün işgal edilmişti...

İran İsrail'i vurmasa, "Niye vurmuyor?"; vursa, "Danışıklı dövüş yapıyor" demenin kompleksin dışında izahı olmaz. Suudi Arabistan'ın veya BAE'nin bu tarz kompleksleri olabilir ama Osmanlı'nın bakiyesi Türkiye Cumhuriyeti'nin olamaz. Daha evvel fakir bu köşecikten uyarmıştım: İran'la paşa gönlünüz istediği kadar düşman olun ama bunu biraz erteleyin. Mahut kin ve nefretinizi İsrail- İran kapışması döneminde sürdürürseniz, istemediğiniz safa düşmekten kurtulamazsınız.

Nasıl ki, 6. Filo'ya karşı tavırlarından ötürü o günün muhafazakârları miras olarak bize utanç bıraktı, siz de gelecek nesillere utanç bırakırsınız. Yapmayın...

Medyanın Halleri