4 Eylül Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
AFRİKA’NIN UYANIŞ YÜZYILI
Ufuk Akay- Türkgün
Ülkemizin Afrika’da yürüttüğü münasebetler ile enerjiden madenciliğe, tarımdan beyaz eşya ve gıdaya birçok sektörde Türk firmaları Afrika’da ön plana çıkmaya başlamış, ticari hacmimiz son yirmi yılda 35 milyar dolar seviyelerine ulaşmış, bugün Afrika’da faaliyet gösteren büyükelçilik sayımız 44’e yükselmiştir.
Diğer yandan ülkemiz ve Afrika ülkeleri arasında savunma sanayiini de kapsayan anlaşmaların imzalanması, terörle mücadele anlamında sahip olduğumuz imkân, tecrübe ve teknolojik birikimlerimizi paylaşmamız Afrika’da sömürgeci geçmişe sahip ayrıca PKK terör örgütünü açıkça desteklediği bilinen bazı çevreleri rahatsız etse de Türkiye ve Afrika ülkeleri arasındaki artan iş birliği, ülkesinde huzur, barış ve istikrar ortamı yaratmak isteyen Afrika ülkelerindeki hükümetler nazarında saygıyla karşılanmaktadır. Bu anlamda yürütülen çabalar ile 2 milyar 200 milyon dolarlık savunma ve havacılık ihracatımızın 83 milyon doları Afrika ülkelerine gerçekleşmiştir.
İçerisinde bulunduğumuz dünya konjonktüründe Afrika ülkeleri sömürgeye karşı bir uyanış kabiliyetine bürünmüşken, temennimiz ülkemiz ve Afrika kıtası arasındaki insani temelli ve karşılıklı kazanmaya dayalı ilişkilerin her kapsamdaki potansiyelinin daha da ileri bir noktaya varmasıdır.
PARTİ ÇOK ‘LİDER’ VE ‘FİKİR’ YOK
Mahmut Övür- Sabah
Son 14-28 Mayıs seçimlerinde HDP dahil 7 parti ve iki belediye başkanı bir araya gelip meydanlara indi ama sonuç son 10 yıldaki seçimlerden farklı olmadı. Millet İttifakı ağır bir yenilgi aldı.
Bu sonuçta sadece siyasi partilerin değil, o partilere "akıl veren" aydınların da katkısı büyük. Seçim öncesi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu yere göğe koymayan o aydınlar, -çoğu ünlü üniversitelerde öğrenci yetiştiriyor- bugün sıradan popülist siyasetçiler gibi dönüp kendilerine bakmıyor, kifayetsiz siyasetçilerin "günah keçisi" ilan ettiği Kılıçdaroğlu'na saldırıyor.
En başı da Kılıçdaroğlu'nun ABD'ye kadar gidip danışman yaptığı Daren Acemoğlu çekiyor. O gün danışmanı olmayı kabul eden ve tek cümle Kılıçdaroğlu'nun siyasi duruşuna itiraz etmeyen, uyarmayan Acemoğlu bugün yerin dibine batıran şeyler söylüyor:
"Ben bu kadar seçim kaybeden bir ana muhalefet partisi genel başkanın parti başında kaldığı başka bir ülke bilmiyorum. 11 mi oldu 12 mi oldu kaybedilen seçim sayısı?"
İyi de danışmanı olduğunda Kılıçdaroğlu zaten 11 seçim kaybeden bir siyasetçiydi. Acemoğlu, o zaman neden bu soruyu sormadı?
580 KİLOMETRELİK NEHİR TAM ORTASINDAN KURUDU
Fatih Çekirge- Hürriyet
Afyonkarahisar’ın Dinar’ından doğuyor...
Denizli, Uşak ve Aydın’dan geçip Ege Denizi’ne dökülüyor.
Türkiye’nin en uzun, en bereketli nehirlerinden biri.
Büyük Menderes...
Gürül gürül akarken Denizli’nin üzüm bağlarını, buğday tarlalarını sular. Oradan Uşak ve muhteşem Aydın Ovası’nı besler. Türkiye’nin en bereketli tarım alanlarıdır burası.
Büyük Menderes’teki bu kirlilik gökten zembille inmeyeceğine göre asıl soru şu:
“Kim kirletiyor?”
Biraz araştırınca görüyorum ki...
Türkiye’nin en büyük pamuk üretiminin yapıldığı...
Buğdayın, üzümün ve birçok sebzenin yetiştiği bu toprakların bereketi olan Büyük Menderes’i bazı fabrika atıkları kirletiyor.
Denizli’deki arıtmasız kumaş boyama fabrikaları, Uşak ve Aydın’daki makina ve yedek parça üreten arıtmasız fabrika ve atölyelerin atıkları, nehir hayatını öldürüyor.
Ekosistem felç oluyor.
İşte bir başka iddia:
Bir tanker şoförü Büyük Menderes’e neden atık döktüklerini şöyle açıklıyor:
“İzmir’de ceza kesiliyor. O nedenle atık boşaltmak için Menderes ve çevresine yönelme var...”
Aslında bu kirlenme yıllardır yaşanıyor. Yerel halk itiraz ediyor. Şikâyetler var.
Örneğin Pamukkale’nin Goncalı Mahallesi sakinleri mesajlar atıyor:
“Derenin kokusundan boğuluyoruz. Oysa eskiden buralarda yüzülürdü...”
GÜCÜN EL DEĞİŞTİRMESİ VE TÜRKİYE
Özay Şendir- Milliyet
Türkiye’nin bölgesinde ABD’den bağımsız politika izleme çabasının Washington’ı çok öfkelendirdiği bilmediğimiz bir gerçek değil. Burada üzerinde durmamız gereken nokta, Batı ile tam uyumlu politikaların bize ne getirip ne götürdüğü. Kesin olan şey, götürdüklerinin getirdiklerinden kat ve kat fazla olduğu. İşte Annan Planı sonrası yaşananlar, işte Çekiç Güç’ün terör örgütüne yardımı, işte nüfusu yaşlanan Avrupa Birliği’ne bırakın tam üyeliği, Gümrük Birliği’ni revize etmeye bile yanaşmayan hali.
İşte Türkiye’ye uygulanan örtülü silah ambargoları. Türk vatandaşlarına vize vermeme rezaleti dahil liste uzun ama geldiğimiz noktada Türkiye, ABD’den bağımsız politikalar izlemesinin faydalarını da görmeye başlamak üzere. Örneğin İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’da taşınması fikri, İsrail hükümetinin de üzerinde durduğu bir seçenek haline geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Rusya’da olacak, sonra G-20 için Hindistan’a, ondan bir hafta sonra da Birleşmiş Milletler toplantıları için ABD’ye uçacak. Tüm bu ziyaretlerde hem Tahıl Koridoru hem de Rusya-Ukrayna barışında kilit ülke Türkiye olacak ve herkes bu bilinçle davranacak.
TEK YÖN LAİK CUMHURİYETTİR
Özdemir İnce- Cumhuriyet
Uzun sözün kısası, R.T. Erdoğan’ın konuşmasının yazımıza aktardığımız bölümü gerçeklerle çelişen bir varsayımdan ibarettir. Ciddiye alınamaz. Ayrıca Türkiye’nin 29 Ekim 1923’ten bu yana var olan “ortak payda”sından yani Cumhuriyetten habersiz olması da asla bağışlanamaz. Ancak 22 yıllık iktidarı boyunca bu ortak paydayı yok etmekten başka bir şey yapmayan rejimden daha başka bir şey beklemek de saflık olur.
Siz, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı ayaklar altına alacaksınız, TBMM’yi işlevsiz kılıp emekli edeceksiniz, Cumhuriyetin laik Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hilafetin fetva makinesi şeyhülislamlığa dönüştüreceksiniz, Cumhuriyet devletinin Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay’ını kişiselleştirip “Tay” haline getireceksiniz, anayasanın 174. maddesinin koruması altında olan Devrim Yasalarını iğdiş edeceksiniz, Milli Eğitim’i İslam şeriatının emrine vereceksiniz, Cumhuriyetin laik ekonomisini İslamın naslarına teslim edip ekonomiyi iflas ettireceksiniz, sizden cesaret alan mahalle cadıları, mahalle külhanları, kadınlarımızı taciz edecek, 3-4 yaşındaki çocuklarımızın aklını mühürleyeceksiniz, yoksul halkımız neredeyse Muhteşem Süleyman zamanındaki gibi mal gibi otlayacak ve siz 85 milyona dönüp “Benimle kucaklaşın, benim baktığım yere bakın!” diyeceksiniz. Önce Cumhuriyeti boğmaktan vazgeçiniz, en geç 29 Ekim 2023 günü Cumhuriyetten özür dileyiniz! Şimdilik bu kadar! Ama tutmadığınız yemini anımsatmakta yarar var!