20 Eylül 2024 Cuma
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

5 Ağustos 2023 Medyanın Halleri

Günün en önemli köşe yazılarını sizler için derledik. İşte 5 Ağustos köşe yazıları

5 Ağustos 2023 Medyanın Halleri

BİRTAKIM SİNSİ İŞLER

Aydın Ünal /Yenişafak

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Fetullahçılar yoğun bir inkâr ve iftira kampanyası başlattılar. Darbe girişiminin “tiyatro” olduğunu, “kontrollü” yapıldığını, kendilerinin bu girişimle hiç alakaları olmadığını ipe sapa gelmez iddialarla halen gündemde tutmaya çalışıyorlar.

Bu noktada iğneği kendimize batıralım: 15 Temmuz, sadece AK Parti ve Erdoğan’a yönelik bir saldırı değildi; tüm Türkiye’ye yönelikti. Süreç içinde ise 15 Temmuz’un sadece Cumhur İttifakı’nı hedef aldığı algısı yerleşti. Bu algının yerleşmesinde iktidarın da ne yazık ki katkısı oldu. Özellikle geçmişi Fetö ile kirli isimlerin abartılı tepkileriyle mücadele süreci düşünsel anlamda da çok sulandırıldı. 7’nci yıl anmalarında bu hataların etkilerini ve ayrışmayı daha net gördük.

Fetö tehdidinin ve 15 Temmuz saldırısının siyaset üstü tutulması gerekiyor. Bunu başaramazsak, Fetö’nün bu ülkenin tamamına düşman bir ihanet şebekesi olduğu gerçeğinin unutulmasına neden olursak, Alper Görmüş benzeri isimler daha da cesaret kazanacak, pusuda bekleyen başka yazarlar da devreye girecek, kara propaganda yaygınlaşacak ve yerleşecektir.

Fetö ile mücadelenin adli, iktisadi, diplomatik boyutlarında sorunlar var ama en önemlisi düşünsel mücadeledeki sorunlar. Siz haklı mücadelenizi, apaçık gerçekleri anlatamazsanız, boşluğu Alper Görmüş’ler doldurur.

‘EMPERYALİZM’İN 100 YIL SONRA ATATÜRK VE TÜRKİYE’YE SALDIRISI

Nedim Şener/Hürriyet

Olayı yalnızca bir televizyon kanalının Atatürk belgeselini yayınlamaması olarak görmek eksik değerlendirme olur. Son yedi yıldır Türkiye, başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin doğrudan ve dolaylı saldırısı altında. 1920 tarihli Sevr’den beri bir türlü parçalayamadıkları Türkiye’yi bölmek için dışarıdan PKK, içeriden FETÖ ve işbirliği yaptıkları siyasetçilerle amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Bir yandan “müttefik” görünüp diğer yandan Türkiye düşmanı terör örgütlerini destekleyip himaye eden emperyalist ülkeler, 100 yıl önce olduğu gibi yine perde arkasında kendilerini gizliyorlar. Kurtuluş Savaşı’nın sadece Anadolu’yu işgal eden Yunanistan’a karşı verildiğini söylemek nasıl eksik bir değerlendirme olursa, Atatürk belgeselinin de Ermeni lobisinin etkisiyle yayınlanmadığını söylemek aynı şekilde hatalı olur.

Çünkü her ikisinin arkasında da Amerika başta, emperyalist ülkeler var.

Atatürk’ün en büyük özelliği emperyalist Batı devletlere karşı savaş veren ve kazanan bir lider olması. Bizler bu zaferi nasıl unutmuyorsak, emperyalistler de unutmuyor.

Cumhuriyetin 100’üncü yılında, yaptıkları belgeseli yayınlamama kararı vererek aslında 100 yıl önce kaybettikleri savaşın hesabını görüyorlar. Provokatif bir kararla kendilerince yeni tartışma konuları açıyorlar.

Tarih tekerrür ediyor, 100 yaşını dolduran Türkiye Cumhuriyeti yine emperyalist bir saldırı altında. Sadece “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk değil, Atatürk üzerinden, Türkiye’nin izlediği emperyalist ABD ve Avrupa’nın Türk devletine en açık saldırısı olan ve tetikçi olarak kullandığı FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra izlediği bağımsız politika da aynı saldırı altında.

Türkiye bağımsız politikasıyla sadece bölgesel bir güç değil, emperyalistlerin senaryolarını bozan bir küresel aktör aynı zamanda. Bu yönüyle de Türk Cumhuriyetleri, Arap ülkeleri ve Körfez ülkeleri, Afrika ülkeleri arasında oyun kurucu pozisyonda.

‘KARARLARI ARTIK ABD VE BATI ALMIYOR’

Mahmut Övür/Sabah

İki gün önce ABD'nin önemli yayın organı CNBC'de çıkan analiz bu açıdan dikkat çekici.

O analizde, Başkan Erdoğan ile Suudi Veliaht Muhammed Bin Selman'ın Rusya-Ukrayna arasındaki esir değişiminin arkasında olduklarına vurgu yapılması, "kararların artık Batı tarafından verilmediği yeni bir düzenin kurulduğu" gerçeğinin seslendirilmesi, dünya açısından yeni bir dönemin açıldığını gösteriyor.

Analizde geleceğe dair şu satırlar çok çarpıcı:

"Orta güçlerin yükselişi, kararları sadece ABD ve Batı'nın almadığı, küçük ülkelerin kendilerini Rusya ve Çin'e bağlamak zorunda kalmadığı yeni bir dünyaya işaret ediyor."

Dünyanın bu noktaya gelişinde Türkiye'nin ciddi rolü oldu. Yine ABD merkezli Newsweek dergisi de Başkan Erdoğan'ın savaş boyunca Türkiye'yi bir barış mimarı olarak konumlandırdığına dikkat çekiyor ve şöyle diyordu: "Türk lider Karadeniz'deki gerilimlerin hafifletilmesinde öncü bir rol üstlendi."

İsveç'in NATO üyeliğiyle ilgili müzakerelerde de Batı medyası, Başkan Erdoğan'ın siyasi gücüne dikkat çekmiş, hatta Le Monde yazarları şu tespiti yapmıştı: "Ve takvimlerin gerçek ustası olan Cumhurbaşkanı Erdoğan için, çılgın bir müzakere gününün daha sonu..."

Eğer Türkiye'nin diplomasideki ustalığı ve "daha adil bir dünya" önermesiyle "orta ölçekli ülkelerin" gücü buluşturulur ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonlandırılırsa, bu "çok kutuplu ve barışçıl bir dünya mümkün" demektir. Aksi halde dünyamızı "iyi" olmayan bir gelecek bekliyor.

RUSYA'NIN YENİ UKRAYNA STRATEJİSİ

Eray Güçlüer/Akşam

Bu durumun Türkiye'ye etkisine bakacak olursak Rusya'nın Ukrayna savaşındaki yeni stratejisi, ABD ve Batı'yı Rusya'yı güneyden çevirmek amacıyla Karadeniz'e kuvvet aktarmaya daha fazla zorlayabilir. Doğal olarak böyle bir senaryo Türkiye'yi de yakından ilgilendirmektedir. Türkiye'nin Montrö anlaşmasını uygulamaması yönünde baskılar artabileceği gibi provokatif birtakım olaylarla Türkiye ile Rusya arasında gerginlikler oluşturup Türkiye'nin Montrö'yü NATO lehine bypass etmesini sağlamak için bazı istenmeyen olaylar da meydana gelebilir. Buna karşı çok dikkatli olmak lazım. Montrö anlaşması bu dönemin en önemli anlaşması durumuna gelmiştir ve çok hassas dengeleri korumaktadır.

Bu bağlamda Sayın Putin'in ağustos ayında Türkiye yapacağız ziyaret sadece Ukrayna savaşı veya Avrupa'nın güvenliği açısından değil aynı zamanda Kafkaslar'da Karabağ sorununun halledilmesi, Suriye'de Türkiye'nin uygulamak istediği yeni politikanın geliştirilmesi ve tahıl krizinin aşılabilmesi bakımından da son derece önemlidir. Bunun dışında Türkiye'yi NATO çizgisinde doğal olarak ABD ekseninde yürümeye zorlayacak başka simetrik veya asimetrik yöntemlerin artık sonuç vermeyeceği küresel emperyal güçler tarafından da anlaşılmıştır.

Bu saatten sonra özellikle Türkiye'nin savunma sanayii alanında erişmiş olduğu seviye Yunanistan ile Türkiye arasında yeni krizlerin meydana gelmesini önlediği gibi Türkiye'nin Ege ve Akdeniz'de kesin olarak durum üstünlüğünü sağlamasının da önünü açmıştır. Türkiye'nin milli güç kapasitesinin artışına bağlı olarak ortaya çıkan bu yeni politik zemin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin devlet olarak tanınması ve bölgedeki başta enerji olmak üzere hak ve çıkarlarımızın korunmasında da yeni fırsatlar sunmaktadır. Bize karşı yıllardır destekledikleri ve kullandıkları terör aparatlarından da artık küresel emperyal güçlerin sonuç alması mümkün değildir.

ATATÜRK'ÜN KIRKPINAR YAĞLI GÜREŞLERİ KADAR EHEMMİYETİ YOK MU?

Bahadır Çoban/Türkgün

“Tarihte bugün: Ermeni soykırımı başladı” mesajını paylaşan Canan Kaftancıoğlu’na İstanbul’u verdi. “Maalesef gelen haberlerde, Türkiye'den Azerbaycan'a silah yardımı yapıldığı ifade ediliyor” diyen Ünal Çeviköz’ü genel başkan yardımcısı yaptı. Her 24 Nisan’da “Ermeni soykırımını tanıyın” diye açıklama yapan HDP’yle yemediği nane kalmadı.

Kemal Kılıçdaroğlu Atatürk’ün partisinde genel başkan olmasa, Atatürk’ün adını siyasi dolandırıcılık faaliyetlerinde kullanmasa ondaki bu suskunluk durumu önemsiz bile görülebilirdi. Ama Gazi’nin hatırasını kâr getirici faaliyetlerde kullanmaktan çekinmeyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ilk tepkiyi kendisinin vermesi gereken yerde sus pus olarak bir milli meselede daha sınıfta kalmayı başardı. Ufukta sandığı görmeden aklına Atatürk düşmüyor demek ki.

Son Dakika Haberleri 5 ağustos köşe yazıları