5 Kasım Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
CHP’DE ‘TASFİYE TABURLARI’
Mahmut Övür- Sabah
Bu tabloda muhalefet cephesinin şansı daha yüksek. Hem maddi olanakları güçlü hem de siyasi zemin onlardan yana. İçi doldurulmasa da Özgür Özel gibi geçmişin bütün günahlarına ortak biri aday da olsa toplumda bir "değişim" arzusu var ve bu gerçek delegeyi de etkiliyor.
Değişimci bir delege şöyle diyor: "Artık yeter, ben Doğu'dan geliyorum. Bütün iller değişim diyor. Zaten yönetim değişmese CHP yüzde 15'lere iner."
Optimar Araştırma'nın son anketinde, "Sizce Kemal Kılıçdaroğlu devam mı etmeli yoksa yerine başka bir kişi mi gelmeli?" sorusuna verilen cevaplar da bu tespitleri doğruluyor.
"Devam etmeli" diyenlerin oranı yüzde 24, "Devam etmemeli, yerine başka bir kişi gelmeli" diyenlerin oranı ise yüzde 65.7... Fikri olmayanların oranı da yüzde 10.3...
Özgür Özel ve arkasındaki Ekrem İmamoğlu siyaseten yeni bir şey söylemeseler de bu rüzgâr şimdilik onlara yetiyor. Ama daha çarpıcı bir tespiti tecrübeli bir siyasetçi yapıyor:
"Muhalefet tutarsız da olsa, ortaya yeni bir siyaset koyamasa da yıpranmış bir parti yönetiminin olduğu süreçlerde delegeyi farklı yöntemlerle elde tutmak çok zor. O bildiğini okur. Parti nereye gider, uçuruma mı sürüklenir bakmaz, değişmesini ister. Bu tür zamanların delegelerine biz 'Tasfiye Taburları' diyoruz. CHP'de böyle bir durum var ve bu durdurulamaz görünüyor. Durdurulursa sürpriz olur."
SAVAŞ DEĞİL SOYKIRIM
Yaşar Hacısalihoğlu- Akşam
Kabul edilmelidir ki, Türkiye de hedeftir. Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG terör örgütü eliyle kurulması istenilen, İsrail'e kardeştir. Devlet görüntüsü altında tıpkı İsrail gibi yeni bir karakol, yeni bir nifak tohumu, yeni bir terör odağıdır.
Gazze'de katliamın, soykırımın uzaması durumunda PKK/YPG terör örgütünü vekil unsurlar olarak İsrail'in emrine yönlendirilmesi şaşırtıcı olmamalıdır. Doğu Akdeniz'de emperyalist ülkelerin savaş gemileri; parçalanmış Suriye-Irak ve zayıflatılmış, güçsüzleştirilmiş bir Türkiye şer hevesinin sahadaki simgeleridir.
PKK/YPG terör örgütüyle sözde "tatbikat" yapan, Türkiye'yi tehdit gören ABD'nin bu tavrından vazgeçmedikçe, terör örgütünün anatomisinden çıkmadıkça, silahlarını toparlamadıkça, Türkiye'nin yanında teröre karşı mücadele etmedikçe ve Gazze'de soykırımı durdurmadıkça Gazi Meclis'te İsveç'in NATO'ya üyeliği onaylanmamalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD'ye hitaben; "sizin kongreniz varsa bizim de Meclisimiz var. Ben tek başıma karar veremem, bu konuda Meclis karar verecektir" sözleri, çok kıymetlidir ve bu karar, emperyalizme onun karakollarına, ABD ve İsrail'e çok sarsıcı bir cevap olacaktır.
Bunun yanı sıra da Türkiye'nin insanlık adına başka etkili cevapları olacağına da yürekten inanıyoruz.
İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM
Nedret Ersanel- Yeni Şafak
Aynı numaraları yutmaktan sıkılmadık mı? Şimdi ABD, “insani mola” öneriyor. ‘İnsani’ kısmına odaklanırsak yine aynı yerden gol yeriz. Tuzak ‘mola’dır. Yani İsrail’e diyor ki, ‘yardımlara biraz izin ver ki, bebekleri öldürmeye daha rahat devam et, benim de elimi içeride rahatlat, seçim var’.
‘Herkes iki devletli çözüm istiyor, ABD bile’ klişesini de silelim. Bizim ve dünyanın hâkim çoğunluğunun istediği ‘iki devletli çözüm’le aynı değil onların planı.
Sulandırılmış, ağza bir parmak bal, araya içinde belki Türkiye’nin dahi bulunduğu aracılar/nöbetçiler koymak, Filistin yönetimi içinden zehirli figürler devşiren, içeriği sulandırılmış bir hesaptır. Ve bu hesap, ortalık yatışınca, bölge ülkelerinin yelkenleri indireceği aklına yaslanıyor. Zor plan bu. Çok engel var önünde. ‘El vermemek’ orada çalışmalı…
HARFLERİN NEŞESİ
Melih Aşık- Milliyet
Harf devriminin 85’inci yılındayız... 1 Kasım 1928, Arap harflerinden Latin harflerine geçişimizin ilk günüdür. O gün bugün, bitmeyen bir sızlanma vardır...
Devrimin her türlüsüne karşı çıkanlar harf devrimine de karşı çıktılar, “Bir gecede cahil kaldık” diye şikâyete başladılar.
Profesör Halil İnalcık’ın bir konferansında bir delikanlı heyecanla ayağa kalkarak şöyle der:
- Harf devrimi yüzünden dedemizin mezar taşını okuyamıyoruz...
Delikanlı sorulunca Yozgat’ın köyünden olduğunu söyler.
İnalcık Hoca gerisini şöyle anlatır:
‘Dedenin mezar taşı var mı?” dedim. “Yok” dedi. “Bak delikanlı” dedim, “Senin köylü dedene mezar taşı dikmek Osmanlı’da kimsenin aklına gelmez idi. O hattat işi mezar taşları Saray çevresi, devşirme paşalar ya da mollalar içindir. Anadolu köylüsünün çoğunun bırakın mezar taşı, mezar yeri bile bilinmezdi. Kim bilir hangi cephede, hangi süperde can verip kefensiz defnedilirlerdi. İmparatorluğun askeri yükünü çekerdi onlar!..
Bu arada diyelim eski yazıyı biliyorsunuz ve taşın üzerindeki yazıyı okuyorsunuz. Peki o yazıyı anlayacak mısınız?
Mesela Hoca Sadeddin’in mezar taşından birkaç satır:
“İntekaale- l Mevla el - allame mu’allim
sultan- ı zemanihi müfti - yül enam
ve fi asrıhi ev innehuu şeyh - ül islam
ve- l müslimin el - mücahid el - gazi
fi sebil illah li- i’la kelime - tid din
el - Hoca Sa’deddin”
Harfleri sökseniz de anlamı sökebilecek misiniz?
SES BAYRAĞIMIZ
Filiz Kılıç- Türkgün
Türkçe, Türklüğün temel göstergesi, Türk vatanının tapusu, Türk milletinin şeref bayrağıdır. Bizi biz yapan en önemli varlığımız olan Türkçemiz, ses bayrağımız da geçmiş kuşaklardan günümüze aktarılan bir emanettir ve korunarak gelecek kuşaklara doğru bir şekilde aktarılması gerekmektedir. Ulu önder Atatürk Türk dili hususundaki hassasiyetini şu sözleri net bir şekilde ifade eder: “Türk emek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir. Türk milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına, camiasına mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.” Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin ifadeleriyle, “Dil diriliktir, dil birliktir, dil temizliktir, dil bahtiyarlıktır, dil teslim olmayan dimağ, taviz vermeyen dik duruştur.” “Türklüğün omurgası, ana gövdesi, ana iskeleti, hâsılı bütün bedeni Türkçedir.
Milletini, vatanını sevmek demek, diline sahip çıkmak demektir.