23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

6 Ekim Medyanın Halleri

'Ayşenur Arslan olayı', ‘Ayşenur Abla, yalnız değilsin!’, 'Gözünüze girdi mi şimdi', 'İsrail Heron’u görmedi Türk SİHA’sı affetmedi', 'Ödülün ekonomi politiği'. İşte günün öne çıkan köşe yazıları....

6 Ekim Medyanın Halleri

AYŞENUR ARSLAN OLAYI

Ahmet Hakan- Hürriyet

Ayşenur Arslan’ın tepki çeken ekran konuşmasını en az dört kez dinledim. Söyleyeceklerim şunlardır:

- Bir metin yok elinde. Aklına geleni söylüyor. Köy kahvesinde sohbet eder gibi. Altın gününde dedikodu verir gibi. Sıfır sorumlulukla konuşuyor, sonsuz dağınıklıkla konuşuyor.

- Konu: Ankara’daki terör girişimi. Kayseri’de masum bir can gitmiş. Geride bir bebek bırakmış. Geride perişan bir aile kalmış. Buna yönelik en küçük bir duyarlılık yok üslupta.

- Tamam, kabul. Olayın oluş biçimiyle ilgili bir sürü soru işareti var. Fakat en küçük bir bilgiye, en ufak bir uzmanlığa yaslanmadan bu soru işaretlerini gidermeye çalışıyor ekranda. Bunu yaparken de bir sürü çam deviriyor. Yanlış anlaşılmalara kırmızı dipli mumla davetiye çıkarıyor.

- Bir de gayri ciddilik sorunu var. “Baltalar elimizde / Uzun ip belimizde” şarkısını, “Tabancalar elimizde / Bombalar belimizde” diye söylüyor. Alaycı bir melodiyle söylüyor bu şarkıyı. Dünyanın hiçbir televizyonunda bu kadar ciddi bir olaya bu kadar gayriciddi yaklaşıldığı görülmemiştir.

Bütün bunlara karşı ne yapılır?

Tabii ki şunlar yapılır:

Ayıplanır, yadırganır, kınanır, eleştirilir, “Bu kadar da olmaz” denir.

Ama bu sorumsuzluk, kriminalize edilmez. Buradan bir gözaltı ya da tutuklama çıkmaz.

‘AYŞENUR ABLA, YALNIZ DEĞİLSİN!’

Ali Saydam- Yeni Şafak

Sonraları zaman zaman beni ciddi boyutta şaşırttığını teslim etmeliyim. Bazen içimden “Bu sana hiç yakışmadı be Ayşenur Abla” dediğim de oldu…

Pazar günü Ankara’da yaşanan bombalı PKK saldırısına getirdiği yoruma, ortak anılarımız adına üzüldüğümü de itiraf etmeliyim.

Gazetecinin şüphelerini dile getirmesinde yadırganacak bir şey olmayabilir… Ancak bu şüpheleri “Ben çok film izlerim” diyerek, elinde delil olmaksınız suçlu görüneni suçsuz, saldırıya uğrayanı ise asıl failmiş gibi konumlayarak yapması da bir gazetecilik faaliyeti olmaz… İşte bu; tecrübesi, bilgisi, karakteriyle birçok genç meslektaşına örnek olmuş “Ayşenur Abla”ya hiç yakışmıyor… Bunun basit bir hata, dil sürçmesi olduğunu düşünmek ise kendisine hakarettir…

GÖZÜNÜZE GİRDİ Mİ ŞİMDİ

Salih Tuna- Sabah

Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ı yıpratmak için ekonomi yönetiminin IMF'yle görüştüğü iftirasını attıkları dönemde, CHP'lilerin önde gidenlerinden Faik Öztrak otel odalarında IMF yetkilileriyle görüşürken yakalanmıştı.

Algı için yapmayacakları kepazelik yoktu. Zaten çok geçmeden "128 milyar dolar nerede?" şamatasına başlamışlardı.

Sağa sola, parti binalarına dev flamalara "128" yazmakla kalmamışlar, profil fotoğraflarını bile "128" yapmışlardı.

İçlerinden bir Allah'ın kulu çıkıp da "Arkadaşlar, önce IMF ile görüştüler dedik, şimdi de '128 milyar dolar nerede?' diyoruz. O kadar rezervleri olsa IMF ile neden görüşsünler? Ki, bizim Kemal Derviş'imiz IMF'den 1 milyar dolar kredi almak için Meclis'ten bir gecede 20 yasa çıkarttırmıştı. Birazcık mantıklı mı şey yapsak?.." demedi.

Bilemiyorum, belki diyen çıkmıştır da Engin Özkoç zekâlının biri, "TCMB rezervinde 127 milyar vardı, 1 milyar da IMF'den kredi alarak 128'e tamamlayıp öyle götürdüler..." diyerek bunları "ikna" etti.
Ne kadar "ikna" olsalar da CHP Milletvekili İlhan Kesici bir canlı yayında dayanamayıp "Para kaybolmaz, gidin bakın Merkez Bankası'na görürsünüz..." deyince panik oldular.

E herhalde gidip bakacak değillerdi. Zira peşinde oldukları gerçek değil, algıdan ibaretti.

Ne mi yaptılar?

Ne yapacaklar; algılarına zarar veren İlhan Kesici'yi anında boğuntuya getirip şamatalarına kaldıkları yerden devam ettiler.

Sayın Berat Albayrak da bu müfterilere dava açtı. Mahkeme oybirliğiyle iftira kampanyasının organizatörü CHP'yi 60 bin TL tazminat cezasına mahkûm etti. Berat Bey de bu paranın tamamını Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı'na bağışladı.

Hayır, özür dilemediler.

İSRAİL HERON’U GÖRMEDİ
TÜRK SİHA’SI AFFETMEDİ

Tunca Bengin-Milliyet

Şimdilere baktığımızda ise Türkiye çok farklı konumda... Her şeyi artık kendisi yapıyor. Türk İHA, SİHA’lar 7 gün 24 saat havada dolaşıyor. Hem de bir tane falan değil, üç, beş, on belki de daha fazla… Biri bir noktaya fokuslandığında diğerleri bölgeyi gözetlemeye devam etsin gözden kaçan bir şey olmasın diye… Yine gelişen teknik takip imkanları hem de güçlü istihbarat ağıyla artık MİT doğrudan kendi istihbaratını kullanıyor. ABD’den bilgi almıyor, kimseye bilgi vermiyor, kendi haber ağından teröristlerin yerini, koordinatlarını tespit ediyor, gidip orayı vuruyor. Yani istihbarat anlamında ABD’ye, İsrail’e bağımlılık yok, dolayısıyla onların yalan yanlış yönlendirmeleri de söz konusu olmuyor. Tabii en önemlisi de istihbarat ve operasyonlar konusunda artık bilgi sızması da yok... Hal böyle olunca da bir zamanlar İsrail Heron’u ya da ABD İHA’sı Reaper’in görmeme veya görüp de bildirmeme gibi bir olasılık, hikâye söz konusu değil artık. Türk İHA ve SİHA’lar ininden başını çıkaran teröristi görüyor ve asla affetmiyor...

ÖDÜLÜN EKONOMİ POLİTİĞİ

Soner Yalçın- Oda TV

Üzerinde durmak istediğim şu:

Örneğin, Nobel 1938’de Enrico Fermi’ye ödül verdi ama çalışmasının yanlışlığı sonra ortaya çıktı!
1926’da “kanserin sebebini bulduğu” için tıp ödülü verilen Danimarkalı Johannes Fibiger’ın çalışması 1952’de çürütüldü.

1906’da “sinir sistemi” üzerindeki çalışmasıyla tıp ödül verilen İtalyan Camillo Golgi’nin buluşu 1950’erde çürütüldü.

Nobel Komitesi, geçerliliği eninde sonunda çürütülse bile ödülleri iptal etmez. Örneğin, tıp kurumlarının itirazlarına rağmen Portekizli Antonio Egas Moniz’ın ödülü geri alınmadı.

1997 ödülü, prionları keşfetmesi nedeniyle Dr. Stanley B. Prusiner'e verildi. Bu ödül uzun yıllar polemiklere neden oldu; çalışmanın geçerliliği ve prionların var olup olmadığı sorgulandı…

Sadece bunlar değil:

Nobel 2008'de ödülü Alman Harald zur Hausen'e "rahim ağzı kanserine neden olan insan papilloma virüslerini (HPV) keşfinden dolayı" verdi. Çok geçmeden İsveç polisi iki kazançlı HPV aşısında hissesi olan küresel ilaç şirketi AstraZeneca'nın uygunsuz nüfuz iddialarını araştırdı. Şirketin Hausen ile güçlü bağları ortaya çıktı. Ödüle ara karışmıştı!

Ömür boyu doğru bildiğiniz gün gelir yalanlanabilir, unutmayınız.

Son Dakika Haberleri köşe yazıları köşe yazıları öne çıkanlar