6 Ocak Medyanın Halleri
Hazırlayan: Ercan Dolapçı
ATLANTİK’İ İÇERİDEN SARSAN DÖRT DARBE
BERCAN TUTAR / SABAH
Küresel güçler arasındaki ortak çıkarlar ve kırmızı çizgiler üzerine kurulu büyük uzlaşıdaki erozyon giderek artıyor. Bu bağlamda özellikle dışarıdan ziyade Atlantik'i içeriden çöküşe götüren köklü dönüşümler yaşanıyor.
Atlantik sistemi içindeki siyasi, askeri ve ekonomik paradigmaları altüst edip statükoyu sarsan bu gelişmeleri dört başlıkta sıralamak mümkün...
İlki Brexit, ikincisi Almanya ve Japonya'nın silahlanması. Üçüncüsü AUKUS İttifakı. Dördüncüsü ise Türkiye'nin Rusya ve Çin merkezli yeni Asya açılımı.
AUKUS ittifakı... Çin'in yükselişine karşı ABD, İngiltere ve Avustralya arasında 16 Eylül 2021'de imzalanan güvenlik anlaşması AUKUS'a Fransa'nın dâhil edilmemesi, Asya-Pasifik'ten çok Atlantik dünyasında depreme yol açtı.
Batı medyası AUKUS'un imza tarihini, "Avrupa Birliği'nin en karanlık günü" diye tanımladı. ABD ve yeni müttefikleri, AUKUS adımıyla AB'yi Pasifik'te resmen oyun dışı bıraktı.
4. Türkiye'nin Asya açılımı... NATO'nun en önemli ikinci gücü konumundaki Türkiye'nin Rusya'dan füze savunma sistemleri almasıyla ve çeşitli konulardaki stratejik anlaşmalarla devam eden Asya açılımı, Atlantik'te büyük sarsıntılara yol açtı. Buna ek olarak Türkiye'nin Çin'in Tek Kuşak ve Yol projesinin katılımcılarından biri olması da küresel jeopolitikada dengeleri altüst eden bir gelişme olarak görülüyor.
NATO veya AB üyesi ülkelerdeki bu statükoyu sarsan hamlelere Rusya ve Çin'den gelen meydan okumaları da eklediğimizde bir bütün olarak küresel Atlantik sistemi giderek işleyemez noktaya doğru ilerliyor.
Küreselleşmenin bittiği, tedarik ve enerji krizleriyle sarsılan dünyada ekonomik ve siyasi açıdan yeni bir evrensel paradigmaya olan ihtiyaç had safhada.
Fakat işlevsizleşen Atlantik sistemi yeni bir küresel sistemin kurulmasını da engelliyor. "Yeni sistem artık sistemsizlik" diyebileceğimiz bir aşamada bulunuyoruz. Bu paradoksal sistemin geleceğini iç bölünmelerin seyri ile Atlantik dışındaki Rusya ve Çin'in yanında Atlantik sistemi içindeki Türkiye'nin göstereceği performans belirleyecek.
Ancak bu gidişat nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın Batı artık eski Batı ve haliyle dünya da artık eski dünya olmayacaktır.
ISIT ISIT YE
MELİH AŞIK / MİLLİYET
Altılı Masa’da ortaya yeni tartışma konusu atıldı.
DEVA Partisi lideri Ali Babacan Anayasa’nın 66. maddesinde yer alan “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesinin tekrar değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.Bu konu bugüne dek yüzlerce kez tartışıldı. Dendi ki buradaki Türk, bir ırkı veya etnisiteyi değil, milletin adını simgeler. Türkçe konuşanların adıdır. Yabancılar bu coğrafyada yaşayan insanlara kökenleri ne olursa olsun bin yıldır Türk derler. Örneğin Kanuni Sultan Süleyman’ın adı “Grand Turc” yani “Büyük Türk”tür.
Babacan diyor ki: “Herkesin kendini bu ülkenin eşit ve özgür bir vatandaşı hissetmesi böylesine güçlü bir vatandaşlık anlayışının hâkim kılınmasıyla mümkündür.”
Oysa Türk yurttaşlığının eşitlik ilkesine dayandığı Anayasamızın 10. maddesinde açıklanır. Denir ki:
“Herkes din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi, düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Kemal Kılıçdaroğlu Babacan’la aynı görüşü paylaşıyor. İyi Parti karşı duruyor.
Ülkemizde etnik sorundan çok hukuk, eğitim, ekonomi, çalışma alanlarında eşitsizlikler var. Önce buralara bakmak gerekir.
Ali Babacan’ın ikinci bombası da şu:
“Din veya inanç topluluklarının kendi din görevlilerini eğitmek üzere eğitim kurumları açmasının önündeki engelleri kaldıracağız.”
Tekke, zaviye ve medreseler yeniden açılacak demek istiyor.
DEVA programında “Laiklik” sözünün hemen hiç geçmediğini buraya iliştirelim.
KEMAL BEY NE YÜKLÜYOR ACABA?
TURGAY GÜLER / AKŞAM
Biri Cumhuriyetçi!
Öbürü Milliyetçi!
Diğeri İslamcı!
Öteki Milli Görüşçü!
Biri de Muhafazakar Liberal!
Sonuncusu yani küçüğü de Sağcı!
Altısı bir araya gelip ittifak oluşturmuşlar. Millet İttifakıymış!
İçlerinden biri dine diyanete, Allah'a Peygamber'e söver kimsenin sesi çıkmaz.
Ne İslamcısından ne de Milli Görüşçüsünden.
Öbürü Cumhuriyete saldırır!
Beriki PKK ile iş tutar!
'Milliyetçiyim' diyen sağır taklidi yapar.
ABD'yle, İngiltere'yle, Almanya'yla fingirdeşen mi ararsın, icazet peşinde yollara düşeni mi? Hepsi var! Alayı FETÖ'cülerin affından yana.
Alayı 'Demirtaş, Kavala serbest bırakılsın' istiyor.
Tezkereye 'hayır' oyu veren de o masada. Hem 'hayır' oyu veriyor hem de 'evet' oyu verenleri cumhuriyet düşmanı ilan ediyor.
Maşallah üstüne alınan da yok.
'Devrim kanunlarına yeniden bakmalıyız' diyor biri.
Öbürü de 'Kuzey Kürdistan' diyor 'özerklik' diyor.
Gıkını çıkarmıyor diğerleri.
Çok fazla üstlerine giderseniz 'Biz proje ittifakıyız' deyip çekiliyor bazıları. Projeleri ne peki? Erdoğan'ı devirmek, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek! Öbürü de diyor ki 'kazanırsak ülkeyi altı lider olarak eş güdüm içerisinde yöneteceğiz'. Kim ne istiyorsa olacak yani.
Bunların bir de dışarıda tutulan masaya oturtulmayan ortakları var. HDP! Onun için de çözüm bulmuşlar. DEVA masada onları da temsil ediyor. Bir çeşit Truva Atı. Bakmayın siz 'muhafazakar liberal' görüntüsüne. DEVA'nın tüm söylemleri HDP'yle neredeyse bire bir aynı. Dahası var! HDP'yi kapatırlarsa DEVA Partisi onlara kucak açacakmış. HDP adayları seçime DEVA listelerinden girecekmiş.
Maşallah size!