25 Aralık 2024 Çarşamba
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

6 Şubat Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

6 Şubat Medyanın Halleri
A+ A-
Nadir Temeloğlu

İÇİMİZDEKİ NE?

HAŞMET BABAOĞLU - SABAH

Senin içindeki hayvanın ne? Nasıl yani! Her insanın ruhunda bir hayvan saklanır; "güç hayvanı" deniyor ona, uygun ritüellerle ortaya çıkartılır... Ne bu? Şamanizme özgü bir şey... Vay be, çok heyecan verici; ayıymışım mesela, ha ha, ho ho... Nereden biliyorsun, belki kurtsun... Bu tür bir konuşmanın orta yerine biri dalıverse... Ve dese ki... "Boş ver hayvanı falan... Söyle içinde insan var mı, insan? Nasıl biri, onu tanıyor musun?" Ne bozulurlar ama, değil mi? Eminler çünkü, İNSAN olduklarından. Dahası bir birey olduklarından ve basbayağı "düzgün biri", hatta "makbul vatandaş" olduklarından eminler. Serüveni, sürprizi ve derinlerle bağı "içlerindeki hayvan"da arıyorlar ve fena yanılıyorlar. Bir arkadaşım bahsetti. Metropolümüzün orta yerinde, kolundan tutup önce meditasyona, oradan da bir şaman ayinine (!) götürmüşler; içindeki hayvanı bulsun diye... (…) Ne garip hale geldik, değil mi? Hayvanlarla, bitkilerle, suyla, taşla hesaplaşırsak, kafamızdaki sorulara cevap buluruz sanıyoruz. İnsanın "insan" halini unutturmak üzereler.

DEAŞ’IN ‘TÜRKİYE VİLAYETİ’

NEDİM ŞENER - HÜRRİYET

Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma’nın kesintisiz 10 yıldır verdiği büyük mücadele sonucu Türkiye’de eylem yapma kapasitesi azalsa da; son olayda olduğu gibi asıl önemli tehlikenin, ismi hiçbir adli dosyada yer almayan, günlük hayatına devam eden “Yalnız Kurt” adı verilen saldırganların harekete geçmesi olduğu görüldü. (…) MİT çalışmaları sonucunda; örgüt tarafından öncelikle Türkiye Vilayeti isminin Selman-ı Farisi Taburu olarak değiştirildiğini belirledi. Örgütün özellikle yabancı uyruklu şahıslara Türkiye’ye yönelik faaliyetlerde görevler verildiği tespit edildi. Nitekim, İsrail-Filistin arasında 7 Ekim’de başlayan çatışmalar sonrasında, örgüt yönetiminin Türkiye’deki sinagog ve kiliselere yönelik eylem talimatı verdiği belirlendi. Emniyet ile koordineli olarak gerçekleştirilen operasyonlar neticesinde, Selman-ı Farisi Taburu unsurları yakalandı. MİT ve Emniyet’in DEAŞ’ın Türkiye Vilayet yapılanmasını çökertmesi ve Selman-ı Farisi Taburu’nu deşifre ederek eylemlerini önlemesi sonucunda örgüt Afganistan merkezli DEAŞ Horasan Vilayet yapılanmasını harekete geçirdi. MİT Başkanlığı’nın yaptığı istihbari çalışmalar sonucunda Santa Maria İtalyan Kilisesi’ne 28 Ocak’ta gerçekleştirilen saldırının failleri ile birlikte, bağlantılı -sözde- Horasan Vilayeti unsurları, yapılanmaya ait -sözde- misafirhaneler ile Horasan Vilayeti İstanbul sorumlusu ve birlikte hareket eden şahıslar tespit edildi. Horasan vilayet yapılanması unsurlarının, üzerlerindeki güvenlik baskısını azaltmak için yabancı plakalı araçlar kullandıkları, internet tabanlı uygulamalar üzerinden haberleşmeye önem verdikleri belirlendi, DEAŞ’ın -sözde- Horasan Vilayeti’nin adam kazanma, finans ve lojistik faaliyetlerine darbe vuruldu. Türkiye için önemli bir tehlike olan DEAŞ ile mücadelede Emniyet, MİT dahil güvenlik birimleri etkili mücadele ediyor ancak yasal alandaki boşluklar, savcılık ve mahkemelerin kararları risk yaratıyor. Gözaltına alınan ya da tutuklanıp serbest bırakılanların tekrar eylemde yakalanması bunu gösteriyor. Ama asıl önemlisi Türkiye’deki göç politikasının her yönüyle baştan aşağıya gözden geçirilmesi gerekiyor.

KİRLİ ELLER, KİRLİ SAHİPLER, KİRLİ SENARYOLAR

OĞUZHAN BİLGİN - AKŞAM

Benzeri bir hadise de Hrant Dink suikastıydı. Tüm Batı kamuoyunda Türkiye sözde Ermeni Soykırımı üzerinden mahkûm edilmek istenirken ve Türkiye'nin PKK ile mücadelesi de benzeri bir anlatıyla itham edilirken Ermeni kökenli vatandaşımız olan Hrant Dink bir paravan kullanılarak katledilmişti. (…) Operasyonun Türkiye içindeki CIA bağlantılı bir diğer Gladyo unsuru olan FETÖ'ye yaptırıldığı daha sonra ortaya çıkacaktı. Bunu sokaklardaki "hepimiz Ermeniyiz" yürüyüşlerinin organizatörleri hiçbir zaman kabul etmeyecekti. Çünkü Hrant'ı katledenlerle aynı yere hizmet ediyorlardı. Şimdi içinden geçtiğimiz süreçte de yine bazı kirli ellerin yine taşeronlar üzerinden kirli senaryoları devreye sokmaya çalıştığı görülüyor. Santa Maria Kilisesi'ne yapılan saldırıyla "Türkiye'yi Hıristiyanların kolay öldürülebildiği bir ülke" olarak dünya kamuoyuna lanse etmeye çalışanlar yine çok kullandıkları bir diğer taşeron terör örgütü olan DEAŞ'ı kullandılar. Tam da Türkiye'nin İsrail'e ve arkasındaki ABD sistemine karşı önemli bir duruş sergilediği, Siyonistlere meydan okuduğu bir süreçte böyle bir saldırının üstelik de içeride Polonya Başkonsolosu varken gerçekleştirilmiş olması çok manidar. Ama Türkiye, istihbaratını, güvenlik kurumlarını Gladyo artıklarından neredeyse tamamen temizlediği ve millîleştirdiği için bu tarz operasyonların failleri eskisi gibi faili meçhul kalmıyor.

ALEV ALATLI

HÜSEYİN ÖZTÜRK - AKİT

Alev Alatlı’nın yazdıklarının ve konuştuklarının ana teması, milletimiz ve devletimizin istiklalinin baki kalması üzerineydi.

“Başka Türkiye yok” gerçeğini öyle içselleştirmişti ki, bunu ödev bilmiş hiç taviz vermemişti. Örneğin, tarih yazan bir millet iken, tarih okumayı bile unutan bir kalabalığa dönüştüğümüzü, buna rağmen; haktan-doğrudan-gerçeklere sırt dönmeden, başta kendi milletimizle birlikte, tüm mazlum kavimleri koruyan-gözeten-ödünsüz bir şekilde sadece hakikate kapı aralayan bir millet olduğumuzu da dile getirmekten vazgeçmedi. Bu gerçekler ışığı altında; devletine ve milletine karşı zerre vicdani bir sorumluluk hissetmeyen ensesi kalın, sırtı pek, kasası-kesesi, aklı, Batılıların tekelinde olan çeşitli kalemlerin; beslendikleri, barındıkları, kazanç sağladıkları topraklarımıza ve milletimize karşı aymazlıklarını anlayamadıklarını da söylerdi. İnsan olma erdemiyle yazdı ve konuştu.

Son Dakika Haberleri