20 Eylül 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

7 Ekim Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

7 Ekim Medyanın Halleri

ÇİN’İN CAZİBESİ ESAS GELECEKTE KATLANACAK

Kerem Alkin- Sabah

Çin Ekonomisi tek başına dünya GSYH büyümesinin yüzde 40'ını oluşturuyor. 'Kovid-19' küresel virüs salgınından bu yana, Çin'in önce ağır salgın tedbirleri, kapanma kararları; ardından gayrimenkul endüstrisine yönelik çalkantılar ve borç sorunlarıyla uğraşan şirketler, bilhassa genç nüfusta artan işsizlik sorunu, Çin ekonomisinin eski performansını yakalamakta zorlandığı gelişmeler. Bununla birlikte, küresel GSYH sıralamasında ABD'ye 2030'lara doğru yakalayıp geçmesi beklenen Çin'in bugünkü performansından çok, gelecekteki performansı dünya ekonomisi için çok daha anlamlı ve önemli olacak. Çünkü, Çin 'ihracata dayalı büyüme' modelinden, artık 'iç talebe dayalı büyüme' modeline geçtiği bir süreç için düğmeye basmış durumda.

Bunun en temel gerekçelerinden birisini, Çin'in GSYH'sı içerisinde ihracatın aldığı paydaki gerileme oluşturmakta. Çin'in GSYH'sı 2010'da 6 trilyon dolar seviyesinde iken, ihracatı GSYH'nın üçte biri idi. Bugün ise, 3,7 trilyon dolara yükselmiş olan ihracat hacmine rağmen, ihracatın GSYH'daki payı yüzde 20. Bu veri, 2030'da yüzde 15'in altına inecek. Bu nedenle, Çin 'ihracata dayalı' bir ekonomik büyüme modelini çoktan terk etmiş olacak. Bunun en somut anlamı, Çin'in son 20 yıl ile kıyaslandığında, önümüzdeki 20 yıl, güçlü büyüme ile dünya ekonomisine daha da etkili bir katkı sağlayacağı. Çünkü, Çin son 20 yılda büyüme performansını büyük ölçüde dünyadan katma değer kazanarak, dünyaya mal satarak elde etti. Bu nedenle, Çin'in büyümesi doğal olarak içerideki ekonomi aktörlerin para kazanmasını önceliklendirdi.

‘ÜÇÜNCÜ TARAF' ABD'YE NET MESAJ

Kurtuluş Tayiz- Akşam

Suriye'nin kuzeyindeki 'terör devleti' projesi Türkiye'nin askerî harekât ve tüm önleyici tedbirlerine karşın rafa kalkmış değil. ABD bu bölgede sadece vites küçülttü, hedef değiştirmedi.

ABD, Türkiye'yi uykuda tutarak terör devleti projesini geri dönülmez bir noktaya taşıma gayreti içinde. Çok tepki çekmek istemiyor. Zira 14-28 Mayıs seçimlerinin sonucu beklentilerinin aksi yönde oldu.

Yunanistan'ın silahlandırılması ve satışına onay vermedikleri F-16'ları, Türkiye'yi oyalamak için kullanıyorlar. Böylece Ankara'yı biraz daha pasifize edeceklerini sanıyorlar. Amaçları, Ankara'nın güney sınırlarındaki dikkatini kuzey sınırları üzerinde tutmak.

Türkiye ise dört büyük askeri harekâtla Suriye'nin kuzeyinde önemli sayılabilecek tedbirler aldı. Ankara terör koridorunu parçalamayı başardı fakat ABD'nin bölgede süren varlığı nedeniyle 'terör devleti' planlarının hâlâ aktif olduğunun farkında. Küçük bir kontrol kaybının Suriye'de büyük sonuçlar doğuracağını biliyor.

Dünyanın içine yuvarlandığı savaş, istikrarsızlık ve ekonomik kriz ortamında Türkiye'yi güvenli limanda tutmak önemli. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugüne kadarki tarzı siyasette sağlam adımlarla ilerlemek ve hedeften vazgeçmemek biçiminde.

Devletin, güney sınırlarımızın dibinde bir terör devleti bitmesine asla müsamaha göstermeme kararlılığı sürüyor, önemli olan da bu.

BİDEN’IN UKRAYNA’YA ‘SONUNA KADAR’ YARDIM SÖZÜ TEHLİKEDE

Kadir Üstün- Yeni Şafak

Biden’ın anlatmakta geç kaldığı önemli bir gerçek de Ukrayna’ya yardımın yaklaşık %60’ının Amerikan sivil ve askeri bürokrasisine harcanarak ABD’de kalıyor olması. Toplam yardımın Amerikan gayri safi milli hasılasının % 0,5’inden daha az olması da maliyetin az olduğunu gösteriyor. Lindsey Graham’ın savunduğu gibi bu kadar küçük yatırımlar ABD askeri sahaya inmeden Rusya’ya büyük maliyet ödetiyor. Ancak Cumhuriyetçi Parti içerisindeki iç savaş bağlamında oluşan tartışmalarda daha popülist söylemler etkili oluyor. Örneğin “Meksika sınırımızı güvenli hale getiremezken neden Ukrayna’nın sınırını korumaya çalışıyoruz” şeklindeki soru son zamanlarda kamuoyunda sıklıkla tekrar ediliyor. Ukrayna’daki yolsuzluk haberleri de Amerikan yardımının amacına uygun kullanılmadığı tezine yardımcı oluyor.

Başkanlık seçimlerine giderken enflasyon, tarihi seviyelere gelen borç, sınır güvenliği ve göçmenlik gibi meseleleri gündemde tutmak isteyen Cumhuriyetçilerin gündemi belirleme konusunda etkili oldukları açık. Biden yönetimi ise bu konularda dişe dokunur tedbirler alıp siyasi prim yapmakta zorlanırken gündemi Cumhuriyetçi Parti’yi ‘esir alan’ aşırı sağ kanat üzerinden mahkûm etmeye çalışıyor. Bu denklemde Ukrayna’ya yardım meselesinin iki partinin uzlaştığı bir konu olmaktan giderek partizan bir mesele hale gelmesi Kiev için önemli bir dezavantaj teşkil ediyor. Biden Ukrayna’ya yardımı iç siyasi kavganın kurbanı olmaktan kurtaramazsa sonuna kadar destek sözünü yerine getiremeyebilir. Daha da önemlisi Amerikan yardımının tehlikeye girmesi savaşın gidişatını değiştirebilir.

KILIÇDAROĞLU'NUN BİLEKLİĞİ

Soner Yalçın- Oda Tv 

10 gün önceydi…

Bir televizyon ekranında Akan Abdula’yı gördüm. Markalaşmayı, marka yaratma stratejisini anlatıyordu. Bir reklamcının “güçlü marka nasıl olur” konusu üzerine konuşmasında şaşılacak durum yoktu.

Şaşılacak olan; bir reklamcının/ pazarlamacının CHP/Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs seçim kampanyası stratejisini yapmasıydı!

Bu kampanyanın nasıl başarısız olduğunu “(ve hatta ikinci tur için hiçbir çalışmama yapmamalarını vs) gördük, yaşadık.

Kendisi, “ben reklamcı değilim strateji uzmanıyım” diyor! Neyin strateji uzmanı; markaların!

Bu yeni nesillere göre, ha siyaset-ideoloji, ha marka aynı kapı!

Akan Abdula’ya, CHP/ Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyası emanet edilince iki yıl önce çıkardığı “Öngörülemeyenler” kitabını okudum.

Eleştirmeye bile değmeyecek bu kitabı bitirince içimden, “küresel reklam-pazarlama şirketlerinin yetiştirdiği ‘bebeler’ kendilerini ne çok önemsiyor” dedim. Meraklısı okusun isterim; bu kitabı yazan bir reklamcıya kritik 14 Mayıs seçim kampanyası nasıl emanet edildi? “Dahi” diye kimler bunları CHP’ye/Kılıçdaroğlu'na pazarladı?

TIPIŞ TIPIŞ MEŞRUİYET

Kadir Yıldız- Türkgün

Türkiye’nin meşru zeminde başlattığı sınır ötesi askeri operasyonlar Kılıçdaroğlu için meşru değildir. Bu operasyonlar emperyalistleri rahatsız ettiği gibi Kılıçdaroğlu’nu da derinden üzmüştür. Bu sebeple tezkereye “hayır” demek onun için meşru hale gelmiştir.

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde kendisinin aldığı oyları meşru gören Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve TBMM’de sayısal çoğunluğu oluşturan Cumhur ittifakının aldığı oyları gayrı meşru saymıştır. Adı bölücülük olan bu ayrım onun için meşruiyet dayanağıdır.

Kılıçdaroğlu’na göre;

Türkiye karşısında, Türkiye’ye saldırmayacak olan PYD/YPG meşrudur.

Erdoğan karşısında Esad meşrudur.

Azerbaycan karşısında işgalci Ermenistan meşrudur.

Kıbrıs Türkleri karşısında Rumlar meşrudur.

Mavi vatanda vatansızlar meşrudur.

Milli iradenin seçimini meşru görmeyen Kılıçdaroğlu bu yüzden de “ben bu meclise Gazi demiyorum” cümlesini kurma cüretini gösterebilmiştir. 15 Temmuz’da TBMM’nin tepesine bırakılan bombaları kendisi için hayat öpücüğünden ibaret gören Kılıçdaroğlu bu yüzden meclise de gazi diyememiştir.

Atatürk’e “Atatürk” diyemeyenlerin il başkanı olduğu bir partinin genel başkanından da ne beklenirdi ki?

Son Dakika Haberleri