7 Mayıs Medyanın Halleri
HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI
‘DEEPFAKE VE SES KAYITLARI NEYİ ÖRTÜYOR’
MAHMUT ÖVÜR / SABAH
ABD'nin başını çektiği Batı Bloku, her dönem darbeler yaptı, ekonomik tetikçilerini kullandı ama seçimlere de ilgisiz değillerdi. Ancak geçmişte siyaset onların çizdiği sınırların dışına çıkmadığı için kimin kazanacağı pek umurlarında olmadı. Fakat şimdi durum değişti. Son yıllarda darbe dâhil bütün oyunlarını Başkan Erdoğan bozduğu için artık seçimlere de açık açık müdahale etmeye başladılar.
Hem de ne müdahale...
Bir yandan yedili-dokuzlu muhalefeti zorla bir arada tutarlarken, (Meral Akşener'i o masaya kim oturttu?) bir yandan da büyükelçileri, CIA, BND ve majestelerinin James Bond'larıyla siyasi aktörlerle ilişkiyi de ihmal etmediler. Sahi şu sıralarda ne kadar Batı casusu Türkiye'de cirit atıyor, bilen var mı?
Neredeyse bir yıl önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bas bas bağırdı. Kılıçdaroğlu'nun dış politika başdanışmanı Ünal Çeviköz, hangi ülkenin büyükelçisine gidip Altılı Masa'nın metnini düzelttirdi?
Soylu, konuyla ilgili ses bandı olduğunu da söyledi. Şimdi soralım; bu kadar ağır bir suçlamaya neden bugüne kadar itiraz edilmedi? Şimdi "yalan" deniyorsa neden savcılığa suç duyurusunda bulunulmuyor?
Bu iddia ve başka olasılıklar da Yedili Masa'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve çevresinde deyim yerindeyse "panik havası" yarattı. Baksanıza cezaevindeki Demirtaş bile telaşa kapıldı ki ön almaya çalışıyor.
Öyle bir panik havası ki bu Kılıçdaroğlu, "Deepfake teknolojisiyle sahte ses bantları hazırlanabilir" diyor ve 17-25 Aralık FETÖ yargı darbesiyle kendisinin kurduğu kumpası bile itiraf ediyor. Hatırlayın o günlerde FETÖ'cülerin hazırladığı sahte ses kayıtlarını bizzat Kılıçdaroğlu Meclis kürsüsünden duyurmuş ve siyasetini o sahte kayıtlar üzerine kurmuştu.
Herhalde gerçek iddialara cevap vermek yerine, sahte kayıtların olabileceğini iddia edip ön almak istiyor..
EMPERYALİZMİN AĞZI NİYE SULANDI
MUSTAFA KARTOĞLU / AKŞAM
Emperyalizm, kendisine lazım olduğunda terör örgütü PKK uzantısının adını 'SDG' diye değiştirir.
Bizim sözde 'sol', sözde 'ilerici, aydın' politikacılar da "YPG, SDG terör örgütü değil. YPG bize mi saldıracak" demeye başlar.
Emperyalizm, "Erdoğan'a karşı muhalefeti destekleyeceğiz. Erdoğan hesap vermeli" der.
Bizimkiler de onlardan 'demokrasi' dilenir; "Yargılanacaksınız, hesap vereceksiniz" kampanyası başlatır.
Emperyalizm, NATO'yu, Avrupa'yı ve Türkiye'yi kontrol etmek için kullanır.
Bizimkiler, "Aman NATO'da büyüklerin aldığı karara karşı çıkmayalım, üye olmak isteyen İsveç'e terörle mücadele şartı koşmayalım" der.
Emperyalizm, Almanya'yı Türkiye'nin iç politikasına müdahale için kullanır.
Bizim muhalefet, 'ittifak mutabakat metni'ni 'bir AB ülkesi' büyükelçisine redakte ettirir; 'biz böyle birşey hazırladık, siz nasıl uygun görürseniz düzeltin' diye!..
Türkçe imlasını düzeltmek için değil ya!..
Emperyalizm, "DEAŞ'la mücadele" bahanesiyle terör örgütü YPG'yi maaşa bağlar; Türkiye'yi DEAŞ'la işbirliği iftirası atar.
Bizimkiler de "Türkiye DEAŞ'lıları koruyor" yaygarasına başlar.
Emperyalizm, uşaklarına yaptırdığı darbe girişimine karşı Türkiye'nin direnişiyle yenilir, 'diktatörlük senaryosu' iftirası atar.
Bizimkiler, "tiyatro, senaryo, karşı darbe" kampanyası başlatır.
Türkiye, dolarla maaşa bağlanan terör örgütlerinin PKK uzantısı olduğunu kanıtlarıyla ortaya koyar, susarlar. YPG Türkiye'ye, Mehmetçik'e saldırır, susarlar.
Türkiye "Siz kim oluyorsunuz, Türkiye'de kimin iktidar olacağını belirlemeye kalkıyorsunuz" diye haykırır; bizimkiler "Siz kim oluyorsunuz da bizim adımıza konuşuyorsunuz" diyemez, susarlar.
VAHŞİ BATI
COŞKUN BAŞBUĞ / STAR
Tarihimizin en kritik seçimine günler kaldı.
Evet, şunun şurasında sırat köprüsünden geçmeye tam sekiz gün var. Sekiz gün sonra Türk Milleti olmak ya da olmamak noktasında hayati bir karar verecek.
Birileri, "her seçim için aynı şey söyleniyor" diyebilir.
Hayır kardeşim, bu seçim farklı.
Bu seçim sadece Türkiye'nin değil dünyanın kaderini belirleyecek bir seçim ve bunu sadece şu fakir değil yerli, yabancı birçok kişi söylüyor.
Örnek mi istiyorsunuz, buyurun dış basına;
"Türkiye'de yapılacak seçim sonuçları Washington, Moskova, Avrupa, Orta Doğu, Asya'da, jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendirecek."
Kesmedi mi?
Buyurun Henry Barkey denilen ucubeye.
Hani şu CIA'ye danışmanlık yapan tatlı su kurnazı coniye.
Bakın neler demiş kovboy kılıklı;
"Önümüzdeki seçimler sıradan bir seçim değil. Erdoğan'ın tarihteki yerini belirleyecek. Avrupa ve ABD olası zararı en aza indirmek için böyle bir gelişmeye hazırlıklı olmalı ve buna karşı koyacak bir stratejiye sahip olmalıdır. Türkiye batı etkisinden uzaklaşmasına izin verilemeyecek kadar önemli bir ülkedir. ABD ve Avrupalı müttefiklerin Türkiye'den beklenmedik hamleler gelmesi ihtimaline karşı hazırlık yapmaya başlamaları gerekiyor."
Avrupalı müttefikleri hemen kovboya uydular ve el ele verip Türkiye'ye karşı saf tuttular. Her ülke içte ve dışta muhalefet lehine seçimlere müdahale etmek için düştü yollara.
‘YURDUMA ALÇAKLARI UĞRATMA SAKIN’
ALİ SAYDAM / YENİ ŞAFAK
Seçim günü yaklaşırken Batı, medyası aracılığıyla Türkiye’ye yönelik mesajlarını sıklaştırmaya başladı. Daha doğrusu siyasi kampanyasını iyice sertleştirdi…
İşte demokrasi kavramını ‘kalkan’ olarak kullanırken, çevirmediği dolap, söylemediği yalan, işlemediği zulüm kalmayan ikiyüzlü Batı basınının son numaraları…
İngiliz The Economist dergisinin kapağı malumunuz; “2023 yılının en önemli seçimi: Türkiye ve Demokrasinin Geleceği.” “Erdoğan gitmeli”, “Demokrasiyi kurtarın” ve “Oy verin” sloganlarını da kapağa iliştirmeyi ihmal etmemişler… Açıkça Kılıçdaroğlu destekleniyor, hatta kendi tabirleriyle “içten destek” veriyorlar…
Fransız Le Point ve Le’xpress dergilerinin hedefinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Kaleme aldıkları yazıda, Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi hâlinde Demirtaş ile ilgili durumun hızla iyileşeceğini belirtmişler…
The Economist, “Kılıçdaroğlu kazanırsa AİHM kararlarına uyacağını ve siyasi tutukluları serbest bırakacağını söylüyor” ifadesine de yer vermiş. Muradları, AİHM’in Öcalan için verdiği ‘umut hakkı’ kararına uyulması ve ev hapsine alınması olmalı…
Batı, yine bildiğimiz Batı… Son 20, 30 yıldan da bahsetmiyoruz… Kurtuluş Savaşı’nı İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve diğer emperyal güçlere karşı vermemiş miydik?! Bu kez tankla tüfekle değil medyayla, psikolojik operasyonlarla ve içeride çıkarlarını savunanları da kullanarak yürüttükleri ‘algı operasyonları’yla üzerimize gelmiyorlar mı?!