7 Şubat Medyanın Halleri
Hazırlayan: Ercan Dolapçı
MİT’E OPERASYON VE CHP’LİLER
NEDİM ŞENER / MİLLİYET
7 Şubat 2012 günü mesai bitimi saati olan 17.00’de tam da Başbakan Erdoğan’ın önceden planlanmış bir ameliyata gireceği saatte FETÖ’cü savcılar MİT Başkanı Hakan Fidan ve yardımcılarını terör örgütü PKK/KCK’ya yardımdan ifadeye çağırıp tutuklayacaktı. Eğer ameliyata biraz gecikmeli girmese ve haberi duyunca MİT Müsteşarı ve yardımcılarına “İfadeye gitmeyin” talimatı vermeseydi, narkozun etkisi geçtiğinde Erdoğan, Hakan Fidan’ın tutuklandığı haberi ile uyanacaktı.
Erdoğan’ın MİT Müşteşarı’nın tutuklanması halinde sonraki hedefin kendisinin tutuklanması olduğunu söylediği 7 Şubat olayı, FETÖ’nün devlete karşı giriştiği ilk operasyondu. Süreç 17/25 Aralık 2013 operasyonları, 2014 MİT Tırları’nın durdurulması operasyonu, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile devam etti.
Ama Hakan Fidan ve başındaki MİT, artık kontrol edemedikleri ve yurtiçi ve yurtdışı istihbarat operasyonlarını bozan MOSSAD ve CIA’ın hedefi olmaktan hiç çıkmadı. Dün bir de onlara hizmet eden FETÖ vardı. Peki CHP’li Özgür Özel MİT’i hedef alarak kime hizmet ediyor?
KİM BU ‘KILIÇDAROĞLU ADAY OLMASIN’ DİYEN GENÇLER?
MELİH ALTINOK / SABAH
Sosyal medyada, sokak röportajlarında, CHP Genel Merkezi önünde, Kemal Beyin katıldığı etkinliklerde ortaya çıkıp "Kılıçdaroğlu aday olmasın" diye slogan atan gençler bir akım başlattı. CHP Gençlik Kolları Başkanının "Birilerinin eline pankart tutuşturup, genel merkeze gönderenler fazla şaşırmasın, sabrımızı taşırmasınlar" demesinden anlaşılıyor ki mesele parti çevrelerinde rahatsızlık yaratmış. Ama Avukat kardeşimizin de "Arkasında kimin olduğunu biliyoruz" diyen diğer muhaliflerin de kimi tehdit ettikleri belli değil.
Ak Partilileri kastediyor olamazlar değil mi?
Zira bildiğiniz üzere Millet İttifakı'nın bileşenleri, "yandaşların" Kılıçdaroğlu'nun adaylığını desteklediğini konusunda hemfikir.
Geriye kim kalıyor?
Tüm bu tartışmalar yaşanırken Ankara'da bir düğünde Erik dalı eşliğinde oynayan Mansur Yavaş'a tempo tutan Meral Akşener mi? Yoksa Kemal Beyle birlikte katıldığı son olarak etkinlikte atılan "Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu" sloganları bizzat Canan Kaftancıoğlu tarafından bastırılan Ekrem İmamoğlu mu?
MÜSTEMLEKE ÇOCUKLARI VE KÖLE AHLAKI
OĞUZHAN BİLGİN / AKŞAM
Biz Türkler tarih boyu hiç sömürge olmamış, sömürge olmamak için kan döküp, kanını dökmüş ama hür kalmış nadir milletlerden biriyiz. Dahası bırakın sömürge olmayı bir dünya imparatorluğu kurarak kültür ve medeniyete dair her alanda en ileriye gitmiş ve hatta 'ileri'yi inşa etmiş bir milletiz. Buna rağmen bir dünya imparatorluğunu kaybetmiş olmanın yarattığı büyük travma 200 yıla yakın sürelik modernleşme tarihimizde kültürel, siyasal ve bürokratik elitlerimizin önemli bir kısmında derin karakter bozukluklarına ve en başta da aşağılık kompleksine sebep oldu. Araba Sevdası'ndaki Bihruz Bey'den Kiralık Konak'taki Seniha'ya kadar edebiyatımızda bile yer tutan bu aşağılık kompleksi hâli, Batılı efendisine benzeme ve yaranma psikolojisinden müteşekkil köle ruhunun geçen hafta yine birtakım örnekleri yaşandı. Önce FETÖ'cüleri affetmeyi ve anayasadan Türklüğü kaldırmayı küresel efendilerine (millete değil) vaat eden yüzde 0,1'lik partinin genel başkanının muhalefet ittifakı için "Avrupa'dan aferin alacağız" demesi aslında tam da bu müstemleke zihniyetini ortaya saçan bir durumdu. Çünkü "aferin almak"tan bahsetmek aferin alınacak yeri hiyerarşik olarak üstte tanımlamaya dayanmaktadır.
Batılıların kendi içinde bile sarışınlık yüceltilecek bir durum değilken bu kendini "zenci" görenlerdeki komplekslerin kültürden ve siyasetten ibaret olmadığı bizzat kendilerinin ve içinden çıktıkları milletlerin fizyolojilerini de "geri" gördüklerine dayanan bir "Küçük Beyaz" kompleksi var. Yani bu kompleks erken modernleşme dönemindeki gibi sadece dar elit zümrelerle sınırlı değil, "küçük beyazlar" diye tanımladığım yeni kentli, küçük burjuva kesimin bazılarına da sirayet etmiş durumda.
YIKIM MUTABAKATI, İNTİHAL VAATLER
YASİN AKTAY / YENİ ŞAFAK
Terörle mücadele edilecek ama neden Türkiye’de terör denilince akla ilk gelen örgütün ismi bile geçmez? Kimden çekiniliyor, kime bir borç var, kime ne vaat edilmiş? O yetmiyor bir de “Yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son vereceğiz” denilerek HDP’ye bir rüşvet-i siyaset veriliyor. Bazı belediyelere devletçe kayyum atanmadan önce zaten terör örgütü tarafından, karar merkezi Kandil olan kayyumların atanmış olduğunu ve devlet kayyumlarının o kayyumlara karşı atanmış olduğu gözardı ediliyor. O kayyumlar devletin kaynaklarını halkla değil tamamen terör örgütüne finansman olarak yönetmiyor muydu?
O yüzden kayyumdan aslında sadece HDP ve Kandil rahatsızlık duyuyor ve Mutabakatname’deki bu rüşvet HDP yönetimine vaat ediliyor, buna karşılık Kürt meselesine dair tek bir söz yok. Metinde Kürt kelimesi geçmiyor, Kürtlere dair hiçbir vaatte bulunulmuyor.
Zannediliyor ki, HDP’nin ipi ABD’nin elinde olan Kandil yönetimine verilen rüşvetle Kürt oyları satın alınmış olacak.
Zannediliyor ki, Kürtlerin oyları HDP’nin çantasında keklik. Sadece HDP ve Kandil razı edilirse Kürtler tamamdır, o yüzden Kürtleri muhatap almaya bile gerek yok.
Oysa Kürtlere yönelik politikalarda AK Parti 20 yıl içinde yapılabileceklerin büyük çoğunluğunu yapmıştır. Kürtler, Kürt olarak, Kürt kimlik ve kültürleriyle birlikte tanınmış ve bu ülkenin birinci sınıf vatandaşları olarak devlet ve toplumdaki konumlarına kavuşmuşlardır. Metinde belki görülüp de tekrarlanmamış tek konu bu. Onun dışında özellikle hizmet, kalkınma ve yatırım planında yapılacağı söylenen şeylerin neredeyse tamamı zaten AK Partili yıllarda yaşadıkları ülkenin gerçeğini tasvir ediyor.