8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun! Kadınlar ‘okuyalım, çalışalım, üretelim’ diyor
Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michelangelo'nun resim yaptığı, Beethoven'ın beste yaptığı veya Shakespeare'in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup ‘Burada işini çok iyi yapan biri, dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş.’ desin. (M. L. King)


8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla liseyi başarıyla bitirip, üniversite sınavında sınıf öğretmenliğini kazanmış, ne yazık ki gidememiş, 19 yaşında evlenip 42 yaşında boşanmış, şimdi elinde süpürge kürek, mahallenin ara sokaklarını temizleyen Işıl Bilgi’yle röportaj yaptık.
Bir de mevsimlik tarım işçisi bir kadınla konuşalım istedik. Hatice Şahan, 36 yaşında beş çocuklu bir kadın. Adana’nın Karataş ilçesi Çimeli Köyü’nde yaşıyor. Şahan ailesi dört yıl önce tarım işçisi olarak çalışmak için Kahramanmaraş’tan gelmişler.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde sayfamızı emekçi kadınlara ayırdık. Emekleriyle, çalışkanlıklarıyla, azimleriyle, sayfamıza değer katan bütün emekçi kadınlara selam olsun, diyoruz.
EL AVUÇ AÇMAMAK İÇİN
Işıl Bilgi 49 yaşında, iki çocuk bir torun sahibi bekar bir kadın. 42 yaşına kadar çalışma hayatı olmayan Işıl Hanım, “Eşimden ayrıldıktan sonra çocuklarımla geçinmek ve kimseye muhtaç olmamak için çalışmak zorunda kaldım. Zorunda kaldım derken çalışmaktan şikayetçi değilim. Alınterimle çalışıp kendi emeğimle geçinmekten, emekçi bir kadın olmaktan gurur duyuyorum.” diye sohbete başlıyor.
Işıl Bilgi, “Evliliğim süresince ‘Aç mı açıkta mısın?’ diyen eşim çalışmama müsaade etmedi. Aslında öyle değilmiş, bir elin yağda bir elin balda da olsa bir kadın tek başına kaldığında ayakları üzerinde durabilecek donanıma sahip hale gelmeli. Bir mesleğim yok ve hiç çalışma hayatım olmadığı için eşimden ayrıldıktan sonra, sudan çıkmış balığa döndüm. Ama yapacak bir şey yoktu, kimseye el açmamak için çalışmam gerekiyordu.” diyor.
ANNEM, ‘SENİ OKUTAMAYIZ’ DEDİ
Derin bir iç çekişle, “Babam inşaatlarda iş bulduğunda, annem de fabrikada çalışırdı. Altı çocuklu bir aile olarak annemin kazandığıyla zar zor geçimimizi sağlıyorduk. Ortaokulu takdirle bitirdiğimde anneme liseyi de okumak istediğimi söyleyince ‘Seni okutamayız.’ dedi. Haklıydı, ama ben okumayı çok istiyordum. Mahallemizdeki lisenin müdürüne giderek, ‘Beni ailem okutamıyor; okutmayacaklar! Sizden bana yardım etmenizi diliyorum.’ dedim. Okul müdürümüz sayesinde liseyi okudum. Başarıyla bitirdim. Üniversite sınavına girdim. Çukurova Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü’nü kazandım, ama harç parasını dahi ödeyemeyen ailemin maddi olanaksızlıklarından dolayı üniversiteye gitme hayalim gerçekleşemedi. Sonra eşimle tanıştım, 19 yaşımda evlendim.” diyerek içini döküyor.
Sözlerini, sesinde geç kalınmış figanı iliklerimize kadar hissettiren bir tınıyla, “Şimdiki aklım olsa, dünyayı yıkar yine de okurdum!” diyerek bitiriyor.
Kısa bir süre susuyor, kendimize geliyoruz.
ÇOCUKLARI DA GURUR DUYUYOR
Işıl Bilgi’ye lise mezunu biri olarak iş bulmasının zor olmadığını söylediğimizde, “Ayrıldığımda birçok iş için yaşım bana engel oldu. Kendime uygun dediğim işlerde, bu kadının nasıl olsa paraya ihtiyacı var, bu kadın zaten boşanmış diyerek farklı gözlerle bakan, uygunsuz teklifle yaklaşanlar yüzünden işlerden ayrıldım. Evlere temizliğe gittim; yaşlı, hasta baktım, çocuk baktım.” diye cevap veriyor.
Bilge anlatmaya devam ediyor: “Türkiye İş Kurumu (İşkur)’nun ‘Toplum Yararına Proje-TYP’ kapsamında işler olduğunu, bu işlerde çalışabilmek için de yaş sınırının olmadığını öğrendim. Hemen başvurdum. Sözleşmeli işçi statüsünde okullarda, belediyenin park ve bahçe işlerinde çalıştım. Kamu kuruluşlarında çalıştırıldığımız için maaşımız gününde yatıyor. Başka geliri olmayanlar için bu çok değerli. Bir yılı aşkındır da Çukurova Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü bünyesinde taşeron işçi olarak çalışıyorum. Taşeron işçisi olduğumuz için fazla hak sahibi değiliz, sözleşmemiz bittiğinde işsizlik parasından faydalanamıyoruz. Çıkışımız verildiğinde tazminat alamıyoruz ama olsun en azından sigortam var, belli bir maaşım var ve bu iş sayesinde kimseye muhtaç değilim.
“Sabah 8.00 öğleden sonra 16.00 arası işimizi yapıyoruz. Mahalleli bizleri gördüğünde önce çok şaşırdı. İlk kez bu işi yapan, ellerinde kürek ve süpürgeli kadınlar görüyorlardı. Ana caddeleri temizleyen araçlar var ama ara sokaklara giremiyorlar. Araçların giremediği sokakların temizliği bizden soruluyor.”
Işıl Hanım sözünü bitirirken gülüyor. Gülmesine gururlu bir bakış da ekleniyor. Bu bakışla, her karşılaştığımızda, “Ellerinize sağlık, kolay gelsin.” dediğimde bana teşekkür ederken, kendiyle, yaptığı işle gurur duyan o ses, o kadın karşıma geçip oturuyor. Karşımdaki, liseyi okumuş, üniversiteyi kazanmış, gidememiş, evlenmiş ve boşanmış kadına duyduğum hayranlık ve iç burkulması içimi kaplıyor. Yüzümdeki ifadeden mi bilmem ekliyor: “Bu işe talip olduğumda çocuklarıma danıştım. Annelerinin yapacağı işten utanırlar mı acaba dedim. Çocuklarım ise ‘Anne şerefinle, namusunla çalışmandan gurur duyarız.’ dediler. Ben de kolay yoldan para kazanmayı değil, alınterimle para kazanmayı seçtiğim için kendimle, yaptığım işle gurur duyuyorum.”
‘Çalışkan kadınlar aklıma geliyor’
Hatice Şahan 36 yaşında, beş çocuklu bir anne. Adana’nın Karataş ilçesi Çimeli Köyü’nde yaşıyor. Şahan ailesi dört yıl önce çalışmak için Kahramanmaraş’tan gelmiş. Tarım işçisi…
Hatice Hanım’a, bu cumartesi 8 Mart der demez, “Kadınlar Gününüz kutlu olsun.” diyor. “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü desem aklınıza ne geliyor?” dediğimizde ise, “Çalışkan, kendi ayakları üzerinde duran kadınlar aklıma geliyor.” diyor. Köyünde okul olmadığı, uzak köye de gidemediği için okuyamamış. Emeğini ortaya koyup öncelikle ailesinin, sonra ülkenin bütçesine katkı sağlayan bu bilinçli ve özgüvenli kadın; üç çocuğunu köyde, birini de kasabadaki okula gönderiyor. Taşımalı sistem sayesinde çocuğunu okula gönderebildiği için, “Allah devletimizden razı olsun.” diyor.
ÇADIRDA ÇİLELİ YAŞAM
Devletin halkı için yaptığı iyi şeylerin farkında olan Hatice Şahan, “Bahara doğru ekim işi, yazın ürün sökümü, kışın da narenciye toplama işi yapıyoruz. Dört yıldır çadırda kalıyoruz. Beş çocukla çadırda yaşamak çok zor. Devletimizin bizlere baraka yapması çok mu zor? Elektriği zor bela köyden çektik. Eşim elektrik aboneliği için belediyeye kaç kere başvurdu. Çadırda yaşadığımız için bağlamıyorlar. Konteyner olması gerekiyormuş. Konteyner 150 bin lira, biz ancak karnımızı doyuruyoruz. Bu kadar parayı nasıl verelim? Çadırda yaşama zorluğundan dolayı artık işçi de bulunmuyor. Bu yüzden işimiz artıyor ama yevmiyemiz aynı.”
Hatice Hanım’a, “Devletimiz belediyeler eliyle işçilerin, yani sizlerin asgari yaşam standardına sahip suyu, elektriği olan barınma alanları yapsa; kışın çamura batmayacak, çakıl dökülmüş, yazın sıcağında sineklere karşı ilaçlama yapılan, çocukların da güven içinde yaşayabileceği yerler tahsis etse; emek veren insanına değer verirken tarıma, üretime de destek vermiş olmaz mı?” diye sorduk. Hatice Hanım, “Keşkee, nerdee?” nidalarını peş peşe sıralıyor. “Başvurmadığımız yer kalmadı. Dört yıldır çadırların önlerine, aralarına çakıl döktüremedik. Kışın çamurlar içindeyiz. Yağmurun çok yağdığı günlerde gelseydiniz de halimizi görseydiniz.” diyor.
‘ÜRETENE DESTEK OLMALI’
Hatice Hanım’a, “Şehirde doğsaydınız sizin için bir şey değişir miydi?” diye soruyoruz. Hatice Hanım, “Tabii ki değişirdi. Şehirde bu rezilliği çeker miydik?” diyor. Sorumuzun devamını “Peki şehirde nasıl geçinecektiniz?” diye getirdiğimizde, “Fabrikada çalışırdım.” diye yanıtlıyor.
Tarlada çalışanların çoğu genç ve bekar hanımlar olunca, onlara, “Okula gittiniz mi, neden okulunuza devam etmediniz, üniversiteye gitmeyi düşünmediniz mi?” diye soruyoruz. Onlar hep bir ağızdan, “Okuyup da işsiz mi kalalım, diplomalı işsiz mi olalım?” diyorlar. Kapatılan fabrikalar aklımıza geliyor. Çukurova’nın verimli topraklarında yetişen pamuktan elde edilen en kaliteli kumaşların üretildiği Sümerbank’ın bir günlük kârıyla bütün işçilerin bir aylık ücretlerinin ödendiği, yerli tütünü işleyen Tekel fabrikasının ve daha birçok fabrikanın özelleştirme adı altında kapatıldığını eklemeden edemiyoruz.
‘Sendika girinceye kadar mücadeleye devam!’
Son konuğumuz fabrika işçisi İzmirli Sinem Kaya. Kaya, sendikal haklar konusunda mücadele vermiş bir isim:
“Bizler, 50 yıldır faaliyetini sürdüren ve otomotiv sektörüne lastik conta üreten Temel Conta işyerinde çalışan kadınlarız. Düşük ücretlere, insanlık dışı çalışma koşullarına, güvenliğimizi ve sağlığımızı hiçe sayan iş anlayışına karşı Petrol-İş Sendikası’nın Aliağa şubesinde örgütlendik. İşveren anlaşmaya varmadığı gibi, sendikalı olduğumuzu öğrendiğinden beri en ağır hakaretlere, aşağılanmalara maruz kalıyoruz; sendikalı olduğumuz için adeta cezalandırılıyoruz.
“Burada ‘biz bir aileyiz’ diyerek yıllarca emeğimizi çalan, sofradaki ekmeğimizi eksilten işveren, bizimle masaya oturmak istemedi. Erkek çalışanların çoğu düşük ücretlerle baş edemeyerek birer birer işi terk etti. Biz kadınlar, ailemizde olduğu gibi işyerimizde de ‘vefa gösterelim, işyeri kapanmasın’ diyerek çalışmaya devam ettik.
“Maruz kaldığımız davranışlar dayanılamaz hale geldi. Uzlaşma umudumuzu greve yönlendirmek zorunda kaldık. 10 Aralık 2024 tarihinde başlayan grevimizi tüm coşkumuzla sürdürmekte kararlıyız. Temel Conta’ya sendika girinceye kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Mücadelemizi sonuna kadar götürmeye kararlıyız.”
Değerli Aydinlik.com.tr okurları.
Aydinlik.com.tr ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Aydinlik.com.tr bunlardan sorumlu tutulamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.